Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Sen önce Diyarbakırlılaş!

Sen önce Diyarbakırlılaş!

Bu çağrım Selahattin Demirtaş’a ve onunla birlikte yürüyenlere: Siz önce Diyarbakırlılaşın. 

Hatta siz önce Kürtleşin!

Türkiyelileşmek de onun içinde.

Diyarbakırlılaşırsanız İstanbullulaşırsınız.

Diyarbakırlı olsaydınız, mesela Tahir Elçi gibi, gider, kurşun yarası alan Dört Ayaklı Minare’nin yanında “Kıymayın bu minarelere” diye seslenirdiniz.

Diyarbakırlı olsaydınız, kundaklanan, içi cephaneliğe dönüştürülen Kurşunlu Camii için feryat ederdiniz. İçiniz yanardı. Bir iki sözünüz olurdu ağıt babında. Nerdesiniz Sayın Demirtaş? Yok mu iki kelamınız Sur içindeki her sokağı mevzi haline getirip patlamaya hazır bombalarla dolduranlara karşı?

Sizi yargılamak değil niyetim, şimdi, belki bu satırları okuduktan sonra “Evet yaaa, nasıl atladık bu cami kundaklamasını!” diye hayıflanacaksınız. Ama Diyarbakır’da hendek kazmaya, onların içini el yapımı bombalarla doldurmaya isyan etmezseniz, ortaya çıkacak tarih katliamı karşısında da söyleyecek sözünüz olmaz. Ve o zaman Diyarbakır’ın ruhundan koparsınız. Ruhsuz yeni bir Diyarbakır inşasıdır oralarda örgütün peşinden koştuğu. Onun için diyorum “Sen önce Diyarbakırlılaş!” diye...

Biliyorsunuz ki HDP’nin “Türkiyelileşme” yönelişini önemsedim. İçi doldurulabildiği ölçüde olumlu bir yöneliş olacaktı o. Aslında Kürt toplumunun da yürek tınısına uygun bir yönelişti. Evet Kürtler, yüzde 90’lar oranında “Türkiye bütünü” içinde yer almayı tercih ediyorlardı. Türkiye onların da memleketi idi, onlar da Türkiye’nin ruh harmanında yer almışlardı. HDP için ciddi bir toparlanma olacaktı “Türkiyelileşme” hamlesi. İster PKK deyin, ister Türkiye marksist hareket kalıntıları, bu yönelişin içini zehirlediler. Türkiyelileşme teması, Suriye eksenli hesaplarla zehirlendi ve akamete uğradı.

Hani zannedilir ki, HDP, “Kürt siyaseti” yapıyor olmakla, Diyarbakırlıdır. Amed’lidir, hatta Kürttür.

Ama Diyarbakır’ın, Amed’in ruhu ile bütünleşmeden Diyarbakırlı olunabilir mi? Kürd’ün ruh dokusunu doğru okumadan Kürt olunabilir mi?

Bunu yazdım, “Asıl asimilasyon hareketi, PKK’nın Kürtler üzerindeki operasyonu ile gerçekleşmektedir” diye.

Bir ara bir Alevi Dedesi de “Alevi gençlerin marksist hareketlerin ağına düşürülerek asimile edildiğini” söylemişti.

Belki de Diyarbakır’ın tarihi eserlerine sahip çıkan UNESCO sözümona “Kürt siyaseti” yapanlardan daha fazla Diyarbakırlı’dır.  

Aynı mantığı İstanbul için de kullanabilirsiniz: İstanbul’un tarihi eserlerini koruma altına alan UNESCO, tarihi caminin taşlarından gecekondu yapan adamdan da daha çok İstanbulludur.

Selahattin Demirtaş ağladı mı Kurşunlu Camii için?

Gültan Kışanak ki Diyarbakır’ın şehreminidir. Yani o kutlu şehir ona emanet edilmiştir. Ağladı mı Kurşunlu Camii için, ben mi görmedim?

Kürt olmak!

Nedir sahi o?

Bir kan aidiyeti midir?

O camiyi kundaklayan hayta Kürt müdür? Kafasında zırnık tarih bilinci olmayan, çocuk yaşta dağa çıkarılıp eline silah verilen ve kültürsüzlüğün dip gayyasına sürüklenen gençte Kürtlük adına ne kalmıştır?

“Kürtleşin” diyorum evet, içinize biraz Selahattin Eyyubi girsin, biraz Ahmed-i Hani girsin, biraz Said-i Kürdi (Nursi) girsin. Biraz cami girsin, medrese girsin, biraz o topraklara İslam’ı taşıyan sahabi ruhu girsin.

Et, kemik... Türk olsun, Kürt olsun. Her şey çıkar onun içinden, cani de veli de...

“Kürtleş” demek, hani İsmet Özel gibi “Türkleş” demek, “Bir ruhun olsun” demektir. Var o ruh Çanakkale’deki Türk’te, Kürt’te... Dağa götürülen çocuklarda ne kaldı o Kürt’ten? Camiyi cephanelik haline getiren çocukta camiden ne kaldı?

Tahir Elçi “Kadim medeniyet” adına bir çığlık atmıştı, Kurşunlu Camii’nin yakılması o çığlığın ne kadar hayati olduğunun örneğidir. Soru şu: Sizde ne kadar Tahir Elçi var, ne kadar Kandil, ne kadar Marks ya da Stalin?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi