Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Bir kesim kendilerini yıllardır üstün gördü

Bir kesim kendilerini yıllardır üstün gördü

BU memlekette bir kesim uzun yıllardan beri azınlık olmalarına rağmen kendilerini üstün gördüler. Toplumun değişmesi ve değiştirilmesi gerektiğine karar verip bu yönde hareket ettiler. Böyle bir yaklaşım toplumun büyük çoğunluğunun dışlanması, güdülmesi gerektiği anlayışının ürünüydü. Ne var ki, milletin çoğunluğu bunlara gerek cumhuriyet öncesinde gerek sonrasında iktidar edecek ölçüde destek vermedi. Özellikle ülkeyi yönetenlerin seçimler yoluyla millet tarafından belirlenmesi bu kesimi iyice öfkelendirdi, hatta kendileri gibi düşünmeyen ve inanmayan çoğunluğa kin ve öfke duymaya başladılar. Çünkü onlara göre neyin iyi olduğunu millet anlamıyordu. Anlasaydı kendilerini işbaşına getirir onların önerdiği anlayışa destek verirdi. Vermediğine göre bunun bir şekilde ele geçirilmesi gerekirdi. Yönetimi ele geçirmek için bu kesim Cumhuriyet öncesi ve sonrasında isyanlara, darbelere bel bağladı. Ne var ki, darbelerle geldikleri iktidarda kalıcı olamadılar. Millete daha iyi bir hayat hazırlama hususunda beceriksiz çıktılar, başarısız oldular. Çünkü taklitçiydiler… Bunun içinde millet bulduğu ilk fırsatta bunları iş başından uzaklaştırdı.

Milleti beğenmeyen, güdülmesi ve değiştirilmesi ve Batı’ya yamanması gerektiğine inan bu kesim Cumhuriyet sonrasında demokrasi, öz gürlük, insan hakları, barış ve kardeşlik gibi kelimeleri dillerinden hiç düşürmediler. Bir bakıma kendileri gibi düşünmeyen büyük çoğunluğun ne kadar özgür, ne kadar insan hakkına sahip olabileceğine de kendileri karar vermeye kalkıştılar. Kısacası, bu ülkede insan hakları, demokrasi ve özgürlük kelimelerini en fazla kullananlar bu kavramların hayata geçmesine de engel oldular. Çünkü bunlara göre demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi değer ve haklar sadece kendileri gibi inanan ve düşünenlerin hakkıydı. Sadece, onlar barıştan, kardeşlikten yanaydılar ve barış sadece onlar eliyle ülkeye gelebilirdi! Ancak, bunun için öncelikli olarak herkesin onlara dolaylı ya da dolaysız destek olması gerekiyordu. Böyle bir durum gerçekleştiği takdire kime ne kadar özgürlük, ne kadar insan hakkı tanınacağına karar verebilirlerdi!

27 Mayıs 1960’da bir devlet dairesinde çalışıyor, aynı zamanda Akşam Lisesi’ne gidiyordum. Darbe sabahı sanıyorum öğleye doğru sokağa çıkma yasağı kalkmış iş yerimize gelmiştik. Toplumun belli bir kesiminde müthiş bir coşku vardı. Sanki ülkede darbe olmamış bayram vardı. Buna karşılık büyük kesim üzgün, boynu bükük kendilerini üzen ama bir kesimin coşkusuna yol açan bu görüntüleri kenardan istemeyerek seyrediyorlardı. Çalıştığım kurum Bakanlıklarda ana caddeye bakıyordu. Bir ara düzenli bir şekilde caddeden askerler geçiyordu. Çalıştığım kurumdaki insanların önemli bir kısmı camlardan, balkonlardan sarkmış askerleri alkışlıyordu. Bense rahmetli dedemin Demokrat Parti yanlısı olması sebebiyle olsa gerek darbecileri alkışlamıyor kenardan üzgün bir şekilde izliyordum. Birdenbire en az iki yıldır birlikte çalıştığımız, o güne kadar aramızda hiçbir kötü söz geçmemiş, okumuş, kurumda yetkili 30 yaşlarında bir memur arkadaş bana dönerek, “Sizin gibilere ne yapacağımızı çok iyi biliyoruz” diye çıkışmaz mı? Şaşırdım kaldım. Aramızda hiçbir sorun yaşanmadığı halde bana bu tepkiyi niçin vermişti diye düşünürken, anladım ki, darbenin arkasından yapılacak ilk seçimde tuttuğu partinin iktidar olacağı düşüncesiyle şimdiden kendisi gibi düşünmeyenlere karşı yıllardır içinde biriktirdiği öfkeyi kusmuştu. Bu bakımdan siyasette ne zaman bir kesim azgınlaşsa, işi kavgaya, hakarete dönüştürse hep geçmişte yaşadığım bu olayı hatırlarım. Bugün bile bazı siyasiler rakiplerini meydanlarda ve sandıkta yenememenin öfke çılgınlığını yaşadıklarını düşünürüm. Yıllar boyu içlerinde biriktirdikleri, ama hep demokrasi, özgürlük, insan hakları, barış ve sevgi gibi kavramlarla örtmeye çalıştıkları gerçek duygularının dışa vurumu olarak ortaya çıktığını düşünürüm. Bu bakımdan son günlerde yaşanan hakaret ve küfür yarışını yadırgamamak gerekir. 28 Şubat sürecinde yaşananlar, Cumhuriyet mitinglerinde söylenenlerin birbirinin tekrarı olduğunu unutmamak lazım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi