Servet Avcı

Servet Avcı

Seç dedi gözlerin!

Seç dedi gözlerin!

Bir sistemde Başbakanı halk veya Meclis değiştirmiyorsa, onun kalması ya da gitmesi bir kişinin iki dudağının arasındaysa, o sistemin adının bir önemi var mıdır?

Anayasayı değiştirip, Başkanlık Sistemi veya Partili Cumhurbaşkanı düzeni kuracağız... Peki şimdi bunlar yok da neyimiz eksik? Mesela Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti'nin Başkanı olduğunda bugün 'fiilen' kullanamadığı hangi yetkiyi kullanıyor olacak? Bir tek örnek var mı, bir tek örnek?

Partili Cumhurbaşkanlığı meselesi komik ötesi... Şimdi var olan Cumhurbaşkanı 'partisiz Cumhurbaşkanı' değil mi? 'Partisiz'ken yapamadığı ne var da 'partili'yken yapacak? AKP'nin 3. Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nu 'ikna edip' yerine 4. Başbakanı Binali Yıldırım'ı atayacak olan kişi Sultan Abdülhamit olmadığına göre!..

***

Bir de '12 Eylül Anayasası' var... Tılsımlı kavram, tıpkı 'paralel' gibi... Bütün günahları oraya doldurabiliyorsunuz...

İyi de onlarca defa müdahale edile edile 12 Eylül'ün izi neredeyse kalmamış, Kenan Evren veya Orhan Aldıkaçtı görse tanıyamayacağı bir anayasa, bugün 'rampadaki füzeyi tutan mengene' gibi tarif ediliyor...

Bu anayasayı asla savunmam ama insan merak ediyor bunlar mevcut anayasanın en çok neresinden rahatsızlar? Bu anayasa nelerine engel oldu da, şimdi o engeli ortadan kaldıracaklar? Yoksa bu soruyu, devamlı olarak "Türk müyüz?" diye sorup durduğumuz o dedeye mi sormamız lâzım?

Acaba anayasa yeterince 'demokratik' mi değil? Eh o zaman, değiştirecek güç defalarca elinize geçmesine rağmen, bugün de o güce sahip olmanıza rağmen, genel başkanları partilerin tiranı yapan Siyasi Partiler Kanunu'nu şimdiye kadar neden değiştirmediniz? Çok mu demokratikti?

***

Dönelim yine yeni Başbakan meselesine... Teklifim şudur: Eğer 'partili Cumhurbaşkanı' sistemine geçersek bari Başbakan 'partisiz' olsun!.. Hani bazen "Benim valim, benim savcım, benim kaymakamım" şeklinde sanki 'kültür mantarı'ndan söz ediliyor ya, aynen onun gibi olsun... Bunlara bir de 'Benim Başbakanım' eklensin!.. Partisinin önemi olmasın, hatta varlığının da önemi olmasa daha iyi olur!..

Yoksa yeni sistemde ne değişecek? Yeni Başbakan kendisini tayin eden, sonra da kendisini 'seçici' bellemiş delegelere onaylatan 'Partili Cumhurbaşkanı'nı kurultay salonunda omuzlarına alıp, bir şeref turu attırmadıktan sonra?

***

Önceki bir yazımda AKP kurultaylarını 'delegeye hiç zahmet verilmiyor' diye övmüştüm... Kimi seçeceklerine dair beyin hücreleri israf ettirilmiyordu... Neticede 'dini bütün' insanlarız ve israf haram!..

Her şey paket servis şeklinde delegelerin önlerine gelecek, onlar zahmet buyurmayacaklar... Tekraren ifade edelim: Kalori harcayacakları tek eylem, önlerinde isim yazılı kağıdı katlayıp zarfa koymak ve yaklaşık 10-15 adım attıktan sonra hükümet komiserinin önündeki sandığa o zarfı itivermek... Oy sandığının deliğini tutturduklarında çok büyük bir işi başarmış olacaklar!.. Fazlaca 'düşünme zahmeti'ne katlanmadan Genel Başkan ve dolayısıyla Başbakan seçmiş olmanın gururu kalacak kendilerine!.. Biz de buna göğsümüzü kabarta kabarta 'demokrasi' diyeceğiz!..

***

Demokrasinin gözünü seveyim... Yüzlerce tanımı var... O tanımlardan galiba en iyisini yapanlardan birisi Zübük'tü... Filmde halkın coşkulu alkışları arasında kürsüye çıkan Zübük "Artık demokrasi var, aç gözünü, doldur keseni" diye sesleniyor, "Demokrasi ne demek sayın hemşerilerim?" sorusuna yine kendisi cevap vermeye çalışıyordu...

"Demokrasi öyle bir şeydir ki" dedikten sonra ne diyeceğini bilemiyor, biraz duraklıyor, tanımlayamayacağını anlayınca "Tadından yenmez, anladınız değil mi?" diyerek pişkin pişkin gülüyordu..

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Servet Avcı Arşivi