Erdoğan ve yeni ekonomik model

Erdoğan ve yeni ekonomik model

Bayram tatili, bizi küresel krizdeki yeni dalganın dışında tutu. En azından şimdilik.

ABD Temsilciler Meclisi’nin 700 milyar dolarlık tedbir paketini reddetmesiyle birlikte ortaya çıkan bu yeni dalganın, bizi ne kadar etkileyeceği konusunda farklı tahminler yapılıyor. Yeni bir tedbir paketinin akıbetı ve ne kadar sürede devreye gireceği de kuşkusuz belirleyici olacak.

Paketin reddedilmesinin oluşturduğu hayal kırıklığı ve oluşturduğu çöküş, yeni bir paketin kabul edilmesini sağlayacak mı? Dünyanın nefesini tutarak izlediği bir süreç bu.

***
Bu krizin Türkiye’yi ilgilendiren pekçok boyutu var.

Uzun zamandır gelmesi beklenen bu krizin, Türkiye’deki iktidarı değiştirecek kadar güçlü olduğunu, gündemde yaşanan gerginliklerin perde arkasında böyle bir baskının yer aldığını savunanlar vardı.

En azından sahnedeki aktörler itibarıyla Türkiye’deki siyasi iktidar değişmedi. Bunda belki de mevcut iktidar partisinin ‘krizi taşıma yeteneği’nin nispeten yüksek oluşu da rol oynadı.

Ancak geldiğimiz noktada kaçınılmaz olan bazı gerçekler var.

***

Kriz görünürde iktidarı değiştirmedi; ama iktidarın yönetme biçimini değiştirecek. Özellikle de ekonomi politikalarını. Daha açık ifadeyle ‘ekonomik modeli’ni.

Türkiye’nin mevcut ekonomik yapısıyla bu krize direnmesi çok zor.

Şu sıralar dünyada çok kullanılan deyimle ‘klavyeler ve telefonlar’la yönetilen ‘sanal ekonomi’nin çöküşü; benzer dengeler üzerinde yaşayan ülkelere çok ağır darbeler vuruyor.

AK Parti iktidarıyla birlikte ülkemiz yoğun bir sermaye akışına sahne oldu. Bu akışın getirdiği canlılık ve belli bir düzeyde yakalanan istikrar, iktidara yeniden destek verilmesinde önemli rol oynadı.

Ancak ortada kalıcı ve ayakları yere basan bir modelin olmayışı, özellikle reel sektörde yaşanan sıkıntılara yeterince kulak verilmeyişi, bugün yaşanan krizi daha da tehlikeli hala getiriyor.

***
Bölgesinde giderek etkin bir rol oynayan, hatta bölge ülkelerinin tereddüt etmeden sermaye getirdiği Türkiye’nin, bir anda büyük bir ekonomik çöküş yaşaması, mümkün olmadığı kadar, ‘izin verilme lüksü olmayan’ bir senaryo.

Küresel sermaye akışı, ekonomiyi canlı tuttu; ama bunun sahici bir model oluşturmadığı ortada.

AK Parti’yi iktidara taşıyan ‘orta sınıf’ın, küresel sermayeden büyük oranda nasiplendiğini ve bununla yoluna devam edebileceğini söylemekse mümkün değil. Bu kesimleri hala AK Parti’nin arkasında tutan etken; reel sektörü merkeze alan bir modelin Tayyip Erdoğan’da karşılığının olduğu beklentisi.

Kriz dünyayı dönüştürüyor, Avrupa’yı kasıp kavuruyor. Türkiye’yi de eninde sonunda dönüştürecek. Kuvvetle muhtemel, AK Parti’nin kapatılmaması ve Erdoğan’ın siyasi hayatının devam etmesi, böyle bir dönüşümün habercisi.

Erdoğan’ın önündeki zorluk, şu ana kadar küresel sermayenin hızlı akışıyla ayakta duran, ancak bir anlamda yolun sonuna yaklaşan ekonomiyi, yeni bir modelle ayağa kaldırmak.

Önünde ciddi engeller var.

Şu sıralarda farklı maskelerle karşısına çıkan, medya, sermaye grupları ve siyasi aktörler, acaba gerçekten ülkemizi yolsuzluklardan temizlemek gibi yüce bir amacın peşinde mi koşuyorlar?

Yoksa başka bir tezgahın parçası olarak mı sahnedeler?

Tekrar bayramınızı tebrik ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi