Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Doğruyu görmek yetmiyor, doğru adım atmak gerekiyor

Doğruyu görmek yetmiyor, doğru adım atmak gerekiyor

Özellikle dış politika konularını değerlendirirken, doğru tespitler yapmak, bunları dile getirmek çok önemli olmakla birlikte, doğruların söylenmesinin önemli olabilmesi için doğru tespitler yönünde hareket etmek, dış politikamızı o doğrular istikametinde sürdürmemiz gerekir. Çünkü doğruları görmekle birlikte o doğruları hayata geçiremiyorsak ya da hayata geçirilmesine muhataplarımız sürekli engeller çıkartıyorsa bizim doğrularımızın fazla bir anlamı kalmaz. Bir diğer ifadeyle muhataplarımız iyi niyetli değil demektir. Sadece kendi çıkarlarını düşünüyorlar, bunun için de sürekli aleyhimize kararlar alıyor ve bunu uygulamaya koyuyorlarsa o zaman ilişkilerimizi ya en aza indirmek ya da dış politikada kendimize yeni partnerler ve muhataplar bulmak mecburiyeti vardır.

Dış politikada stratejik müttefik olarak nitelendirdiğimiz iki önemli ve değişmez muhatabımız var: Bunlar ABD ve AB. Ne var ki, bu iki müttefik ile de ilişkilerimiz hep aleyhimize gelişiyor.

Bu iki müttefik ile ilişkilerimizin istediğimiz gibi gitmediğini Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD dönüşü gazetecilerin sorularını cevaplandırırken, AB Bakanı Ömer Çelik ise Hollanda programı sırasında gazetecilere yaptığı açıklama net bir şekilde ortaya koyuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD dönüşü Obama’nın 8 yıllık görev süresi içinde bekleneni veremediğini belirterek şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Türkiye’nin ilk ziyaret ettiği ülkelerden olması bizi umutlandırmıştı. Model ortaklık oluşturalım demiştik. Ekonomik alanda geriledik, dış politikada beklentiler tam gerçekleşmedi. Suriye ve Irak’ta birlikte güçlü bir varlık ortaya koyamadık.”

Aslında ABD ile ilişkilerde Türkiye’nin hiçbir beklentisinin gerçekleşmediğini söylemek mümkün. Çünkü açık bir şekilde ABD Irak’ta Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’ni, Suriye’de PKK’nın Suriye kolu PYD’yi Türkiye’ye tercih etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD dönüşü yaptığı açıklamaya İstanbul’da Birlik Vakfı’nın iftarında söylediklerini eklediğimiz zaman ABD ile ilişkilerimizin hangi noktada olduğu daha net anlaşılacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye konusunda şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Suriye’de sinsi plan uygulanıyor. Bu plan ve proje üzerinde de ne yazık ki dost gözükenlerin de sinsilikleri yatmaktadır. Bunu da çok açık net ifade etmek durumundayım. Bunu da aynen kendileriyle paylaşıyoruz. Burada söylenenler şu anda onlar tarafından da takip ediliyor zaten. Türkiye PKK’dan, bölgemiz DAEŞ’ten kurtulmadıkça yaşanan acılar bitmeyecektir.”

PKK ve Suriye uzantısı PYD ile DAEŞ’i bölgeye musallat edenlerin başında ABD ve bazı AB ülkelerinin geldiği düşünüldüğünde ilişkilerin hangi zemin üzerinde yürüdüğü açıkça görülür.

AB ile ilişkiler de benzer bir çizgide gidiyor. AB’nin kapısında 50 yıldır bekletilmemiz bir yana, daha yakın zamanda imzalanan mültecilerin geri iadesi ve vizelerin kaldırılması anlaşmasının belirsiz bir süre AB tarafından rafa kaldırılmış olması, yine Almanya Meclisi’nde sözde Ermeni soykırım iddialarının kabul edilmesinin ardından İncirlik Üssü’nde tesis kurmak isteyen Almanya ile Türkiye arasında mutabakat sağlandığı haberleri birlikte düşünüldüğünde sanıyorum yanlışlar zinciri daha net görülür. Bu arada AB Bakanı Çelik’in bunca olayın ardından, “En yüksek AB iradesi Erdoğan döneminde gösterildi” sözleri neyi anlatıyor diye düşünmek gerekiyor.

Uzun lafın kısası dış politikada yanlışlar zinciri devam edip gidiyor. Doğru yönde hareket etmemizi neyin engellediğini birilerinin topluma açıklaması gerekmez mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi