Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Amerika ile makul bulunabilecek mi?

Amerika ile makul bulunabilecek mi?

Neresinden baksanız Türk - Amerikan ilişkilerinin en kritik dönemi yaşadığına hükmedebilirsiniz. İster Irak’a bakın, ister Suriye’ye, ve ister FETÖ alanına. 

Gördüğümüz dostluk, müttefiklik, stratejik ortaklık değil.

Hatta bileğimizin bükülmek istendiğini düşünüyoruz Amerika’nın bölge politikalarına baktığımızda.

Hatta Amerika’nın Türkiye’yi yöneten kadro ile problemli olduğunu, bu kadroyu (tabii ki Erdoğan’ı) değiştirmek için darbe dahil her yola sıcak bakabileceğini, belki bakabildiğini düşünüyoruz.

Pazar günü terör 18 can aldı. Bunun ardında PKK var ve biz Amerika’ya seslenip duruyoruz: “PKK’nın uzantılarını Suriye’de ve Irak’ta destekleme! Orada onlara, Türkiye’ye karşı savaşı yürütecek alan hazırlama!”

Amerika yıllardır diplomatik ilişki kurmadığı İran’a oynuyor, onun Şii topluluklar üzerinden nüfuz alanını genişletmesine göz yumuyor, fırsat hazırlıyor, Irak’ın siyasi kadrolarını Türkiye’ye karşı konuşturuyor, Musul’da PKK’nın uzantısı YBŞ’ye alan açıyor, Suriye’de PKK’nın uzantısı YPG’ye alan açıyor.

Amerika Türkiye’yi gözden mi çıkardı? Ortadoğu’yu Türkiyesiz mi düşünüyor? Bu stratejik akılla izah edilebilecek bir şey mi? Yoksa Amerika’da stratejik akıl dumura mı uğradı?  

Ben “Gülen’in iadesi” konusunu değerlendirirken, “İade edecek, çünkü ‘Türkiye mi Gülen mi?’ diye sorulduğunda Türkiye diyecek” gibi yaklaştım.

Ne diyor Adalet Bakanı Bekir Bozdağ:

“Gülen’in iade edilmemesi ve bu konuda resmi bir irade ortaya çıkmasının anlamı, ABD’nin Gülen’in dostluğunu Türkiye’nin dostluğuna tercih ettiği anlamına gelir.”

Bakan Bozdağ, “vermeme eğilimi”nin ağır bastığını da söylüyor.

Yani bir negatif tercih söz konusu.

Zaten “bilek bükme”den söz ettiğimizde, bunun dostça bir yaklaşım olmadığını da ifade etmiş oluyoruz. “Bilek bükmek” birisini bir şeyi yapmaya zorlamanın aracıdır.

Zaten diplomasi bir gerginliği yönetme sanatı olarak bilinir.  Gerersiniz, gevşetirsiniz, koparmadan kendi çıkarlarınıza en uygun noktayı bulursunuz. Bunu her ülke yapar ve oyunu, psikolojiyi, güç dengelerini iyi yöneten daha iyi sonuç alır.

Aslında şu anda Amerika da böyle bir gerilim yönetimi yapıyor.

Türkiye tabii ki bilek bükme operasyonuna boyun eğecek değil.

Amerika’nın olumsuz tavrını dengeleyecek arayışlar sergiliyor. Bu da bir gerilim yönetimidir. Putin Türkiye’de. Bu, uçak düşürmeden sonra üçüncü buluşma Erdoğan ile Putin arasında.

Uçak düşürmeden sonra Putin de bilek bükmeye yöneldi, gerilim diplomasisi uyguladı, Türkiye - Amerika (Batı) - Rusya denkleminde biz, Rusya’ya kredi açtık, bununla Amerika - Batı ittifakındaki sapmaları dengelemeyi denedik, deniyoruz.

Sanırım kritik soru şu:

- Amerika Türkiye’ye yönelik bilek bükme politikasında nereye kadar gider?

- Türkiye, Amerika’yı (Batı’yı) dengeleme politikasında nereye kadar gider?

Son yayınlanan Wikileaks belgelerinde Hillary Clinton’un seçim kampanyasının başkanlığını yürüten John Podesta’ya atfen bazı iddialar yer alıyor. Bunlardan birisinde ABD’nin eski dışişleri bakanı ve tanınmış stratejist Henry Kissinger’a izafe edilen bir değerlendirme de var. Kissinger, “Erdoğan’ın Batı yanlısı bir çizgiye geleceğini düşünmenin ‘fantezi’ olacağını, buna rağmen Erdoğan’la ortak güvenlik endişeleri sebebiyle müzakere edilebilecek ortak alanların halen bulunduğunu” belirtiyor. (Cumhuriyet, 9 ekim 2016)

Bu değerlendirmeye göre Amerika, belli ki “Batı yanlısı” olmamak noktasında Erdoğan’a tavırlı olacak. Buna mukabil, “ortak güvenlik” diye bir alan var ki, orada Türkiye’ye ihtiyaçları var.  

Aslında Erdoğan yeni bir insan değil. 14 yıl evvel Ankara’nın yönetimine talip olarak çıktığında da Erdoğan aynı Erdoğan’dı ve Batı ile “Win win - Kazan kazan” çizgisinde buluşmuştu.

Zaman içinde “Ortadoğu okuması” farklılık oluşturdu, “Türkiye’nin rol yükselmesi talebi” farklılık oluşturdu, eski ABD Büyükelçilerinden James Jeffrey’nin ifadesiyle “Tayyip Erdoğan’ın Batı’ya yaltaklanmayan dili” farklılık oluşturdu ve bugünkü gerilimli iklime gelindi.

Nasıl sonuçlanacak? İpler geriliyor, bakalım diplomatik akıl bir noktada “Win win”i bulabilecek mi? Kanaatimce gereken, sabırla “makul”ü seslendirmek ve herkesi “makul”e davet etmektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi