Mustafa Karaalioğlu

Mustafa Karaalioğlu

Şu ne der, bu ne der

Şu ne der, bu ne der

Başta Eş Genelbaşkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere HDP’li milletvekillerinin tutuklanmaları her durumda yüksek tansiyon getirir. Getiriyor da… Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Adalet Bakanı, kararın arkasında sağlam durarak, işlemin hukuki olduğunu ilan ettiler. Dahası, savcılar ve hakimler de bu istikamette karar verdiler. Tutuklama kararının arkasında sadece yargısal bir hüküm değil aynı zamanda güçlü bir toplumsal destek de bulunuyor. Anketler ve kişisel görüşmeler sokaktaki insanın itiraz etmek şöyle dursun; tutuklama kararına destek verdiğini gösteriyor.

PKK’nın arkası kesilmeyen eylemleri, sivilleri bile umursamayan katliamları, ülkeyi istikrarsız bir görüntüye taşıyan saldırıları ve süreci suiistimal etmek için her fırsatı değerlendirmeleri kaçınılmaz olarak Kürt meselesinde siyasi diyalog kapısını kapattı. O kapı kapanınca geride tek seçenek olarak bugün yaşadıklarımız kaldı. Kabak da kaçınılmaz olarak siyasetin başına patladı. Üstelik sadece şahinler değil bütün kesimler birden bedel ödemeye başladı.

HDP VE CUMHURİYET TUTUKLAMALARINA TEPKİ

Kararı yargı verse de sonuçları itibariyle tablonun siyasi olduğu aşikardır. Hakim ve savcılar sonsuza kadar kendilerini müdafaa edebilirler çünkü HDP’nin PKK ile ilişkisi bir sır değildir. Meselenin kritik noktası da burada, ilişkinin yeni keşfedilmemiş olmasındadır. Bugün değil, on yıllardır sır olmayan bir ilişkinin 22 yıl sonra bir kez daha cezalandırılması siyasi olarak tartışılabilir. Ve bu kararın, sorunun çözümüne ne kadar katkı sağlayacağı da…

Bu konuya girmeden önce, meselenin şimdi bu tartışmanın üzerinde seyrettiğini görmekte fayda vardır. Kesin olan bir şey var ki Türkiye, Kürt ve terör sorununun çözümünde güvenlik politikaları hattında ısrarını sürdürecektir. Yani hükümet, çözümden anlaşılan her neyse bunu PKK’nın ve paydaşlarının saha üzerindeki tesirini yok ederek temin etmeye odaklanmıştır.

Nitekim, Cumhurbaşkanı Erdoğan son zamanlarda sık sık tekrarladığı bir faktörü dün de bir kez daha gündeme getirirken aynı politikanın devamlılığına işaret ediyor. Erdoğan, hem HDP olayına hem de 9 yazar, çizer ve yöneticisi tutuklanan Cumhuriyet gazetesi operasyonuna şiddetli reaksiyon gösteren dünyayı; yani Batı başkentlerini 'durdurucu bir faktör' olarak hesaba katmayacağını söylüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle diyor:

“Bunların amacı (HDP’lilerin) Türkiye’yi uluslararası alanda sıkıntıya sokmaktır… 53 sene AB'nin kapısında bekletilen Türkiye için Batı'dan ne bekleyeceğiz. Biz kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Bundan sonra bizim için şu ne der, bu ne der diye bir ölçü yoktur. 2013 yılında Gezi olaylarında bu anlayışla hareket ettik. 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişiminde de ölçümüz buydu.”

Erdoğan, bu yeni politika yolunda tamamen açık sözlü bir seyir izliyor. Avrupa’ya dirsek gösterirken kimin ne diyeceğini umursamadan mesela Rusya ile ilişkilerde kapıları ardına kadar açıyor. Bunu da Avrupa Birliği ile müzakere halinde olan bir ülkenin cumhurbaşkanı olarak yapıyor. Adımlarında sürpriz yok ve bir sonraki aşamada geri dönmek için yolda işaret bırakmak gibi bir kaygı taşımıyor. 

Cumhurbaşkanı açık bir yol izliyor, sözleri ve reaksiyonlarıyla pazarlık bile yapmıyor.

ERDOĞAN’IN YENİ POLİTİK YAKLAŞIMI

Hasılı… Erdoğan’ı ve hükümeti eleştirmek adına Avrupa’dan referans getirmek eskisi kadar anlamlı değildir çünkü o ilişkiden vazgeçmek mümkün hale gelmiştir. Cumhurbaşkanı, şikayet edilen yeri zaten sorunun kaynağı olarak görmektedir. 

Bu yeni tarzın sadece Avrupa tarafından değil; bilhassa içerideki politik aktörler tarafından anlaşılması gereklidir. Hatta, hükümet kadroları tarafından bile… Çünkü, uzun yıllardır sürdürülen bir politika önce söylem olarak; ardından da şimdi aksiyon planında değişmektedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu noktaya neden geldi? Zihninde, Batı ile ilişkilerde nasıl bir hayal kırıklığı tarihçesi var? Bunu da sonraya bırakalım…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Karaalioğlu Arşivi