ALMANYA ve Hollanda ile yaşananlar yönetim kademelerinde ve toplumda giderek tansiyonu yükseltiyor. Tansiyon yükseldikçe öfke kabarıyor. Özellikle toplum bazında öfkenin kabarmasının yadırganacak bir yanı yok. Çünkü uzun yıllardan beri topluma kurtuluşun adresi olarak gösterilmiş olan AB ülkelerinde öylesine tavır ve uygulamalar sergileniyor ki, ister itemez Avrupa ile ilgili söylenenlerle sergilenen tavır arasında insanımız bir bağ kuramıyor. Bu ise hayal kırıklığına yol açıyor. Aslında sergilenin tavrın şaşırtıcı bir yanı yok. Karakterlerine uygun davranıyorlar. Çünkü insanımıza Avrupalıların gerçek yüzü değil, makyajlı yüzü gösterildi. Bu makyajlı yüz yağan yağmurda akınca gerçek hali ortaya çıkan yüzün oluşturduğu şaşkınlığı yaşıyoruz. Daha doğrusu toplumun büyük kesimi bu şaşkınlığı yaşıyor.

 

Halbuki Haçlı zihniyeti unutulmamış olsaydı bugün yaşananların şaşkınlığa yol açması söz konusu olmayacaktı. Ve yine AB denen oluşum bir özgürlük ve demokrasi cephesi gibi takdim edilmemiş olsaydı bugünkü şaşkınlık yaşanmazdı. Kısacası, AB yani Haçlı ittifakı başından beri gerçek yerine oturtulmuş olsaydı bugün ne kandırılmış olmaktan ne de yalan söylediklerinden şikâyetçi olmaya gerek kalmazdı. Çünkü Haçlı ittifakının Türkiye’ye karşı sergilediği son tavır ilk değildir, son da olmayacaktır. Bu gerçeği bilerek hareket etmek gerekiyor. Bu arada Almanya ve Hollanda’nın tavrı birtakım gerekçelerle izah edilmeye çalışılıyor. Söz gelimi, Türkiye’nin Rusya’ya yakınlaşmasının AB ülkelerinin Türkiye’ye karşı tepki göstermesine sebep olduğu ileri sürülüyor. Bu yaklaşımda gerçek payı olsa da esas olan bu değildir. Çünkü Suriye’de yaşananlara baktığımızda bile ABD etrafında oluşan, içinde Almanya ve Hollanda’nın da yer aldığı koalisyon güçleri Rusya ile birlikte hareket ediyorlar. Yani, İslam ülkelerinin sömürüsü söz konusu olduğunda hemen bir araya geliyorlar. Bu bakımdan Haçlı ittifakı için önemli olan sömürü, özellikle de İslam dünyasının sömürüsüdür. Kırım Rusya tarafından ilhak edilirken ve sonrasında AB, ABD ve NATO ne yaptı, nasıl bir tepki verdi? Ya da verilen tepkiler Kırım’ın Rusya tarafından ilhakını engelledi mi?Yasak savma kalbinden bir tepki gösterilmedi mi?..

 

Türkiye ile AB, ABD, NATO ve Rusya arasındaki ilişkileri gösterilenlere bakarak değerlendirmek hep yanlış sonuçlara götürmüştür. Nasıl ki, insanımıza Batı diye bir kavram kurtuluş reçetesi olarak sunulmuş, ardından Avrupa’nın zayıflaması ile devreye sokulan ABD özgürlük ve demokrasinin yeni temsilcisi takdim edilmiş ve sonuçta tüm bu sunulanların gerçeği yansıtmadığı yaşanan olaylarla görülmüş ise bugün Almanya ve Hollanda’nın bakanlarımıza yönelik sergilediği tavırda gerçek yüzlerinin bir kez daha ortaya çıkmasından ibarettir. Aslında Batılıların son olaylarla gerçek yüzlerini gösterdiklerini söylemek de doğru bir değerlendirme değildir. Çünkü Batı olarak nitelendirebileceğimiz Haçlı ittifakı sadece Türkiye’ye değil, tüm İslam dünyasına gerçek yüzünü gizlemeye gerek duymamıştır. Çünkü kendini güçlü görmüş, İslam dünyası bu gerçeği görse bile karşı çıkamayacağını düşünmüştür. Dikkat edilirse NATO askeri ittifakı içinde tek Müslüman ülke Türkiye’dir ve bu ittifak İslam ülkelerinin işgalinde görev yapmaktadır. Bunu görmüyor ve bilmiyor olmak mümkün mü? Diyelim ki görülemedi, Almanya ve Hollanda’da yaşananların ardından NATO ve AB’den yapılan açıklamaları sadece skandal olarak nitelendirmek olayı hafifletmekten başka bir anlam ifade etmez. Çünkü NATO İslam dünyasının barış ve huzurunu sağlamak için değil, dünyanın sömürüsünü kolaylaştırmak için işgal gücü olarak kullanmak üzere oluşturulmuştur. Bugüne kadar İslam dünyasına yönelik hiçbir saldırıyı önleme görev yapmamış olması bile söylediklerimizi doğrulamaya yeter. Netice itibarıyla son gelişmeler hiç olmazsa İslam dünyası kendilerine anlatılanlar ve gösterilenlerle gerçeğin uyuşmadığını görerek İslam Birliği’ne duyulan ihtiyacı hatırlamaya vesile olmalıdır. Eğer bu sonuca ulaşılabilirse her şerde bir hayır vardır hükmü gerçekleşmiş olacaktır.