Aydın Ünal

Aydın Ünal

Yeter ki Fetullah’a dokunmasın

Yeter ki Fetullah’a dokunmasın

16 Temmuz sabahı Kahramankazan’da, Akıncı Üssü yakınlarındaki tarlalarda jandarma ve polis 5 sivil yakaladı: Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Harun Biniş.

Bu 5 sivil Fetullahçıydı. FETÖ’nün örgüt evlerinde yetişmiş, örgütün şirketlerini yönetmiş ya da oralarda çalışmış kişilerdi. Hayatları boyunca istihbarata yakalanmamak için “tedbir” içinde olmuşlardı. Yine de, ilişkileri, seyahatleri, telefon görüşmeleri, tanık ifadeleri, 15 Temmuz gecesi Akıncı Üssü içindeki video görüntüleri onları ele vermişti.

5 sivil son derece önemli. Zira 15 Temmuz kalkışmasının Fetullah Gülen’le irtibatını ortaya koyan en esaslı, en somut, en tartışmasız kanıt işte bu 5 sivil.

Rastgele seçilmemişler, son derece “sağlam” elemanlar. Fetullah Gülen’e tam iman içindeler. Soğukkanlılar. Örgütün teröristlerine enjekte ettiği takıyye, tedbir, yalancılık, inkar, ve daha bir çok vasfı azami derecede özümsemişler.

Bu 5 isimden Adil Öksüz kaçtı. Açıkçası, kaçmasaydı da konuşmayacak, yakalandığında söylediği “arsa bakmaya gelmiştim” yalanından bir milim bile şaşmayacaktı.

Salı günü başlayan ve 15 Temmuz kalkışmasının “beyin” kadrosunun yargılandığı Akıncı Üssü Davası’nda Kemal Batmaz’ın savunmasını ve çapraz sorgusunu dikkatle takip ettim. Yakalandığı gün söylediği “arsa bakmaya gelmiştim” yalanını aynen tekrar etti. Açık verme ihtimali olan sorularda çok kolay yalan söyledi, “bilmiyorum, hatırlamıyorum” ifadelerini sıkça kullandı. Akıncı Üssü’nde, Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim’in de kendisine selam verdiği görüntüleri, bilirkişi raporuna rağmen “bana ait değil” diyerek inkar etti. Adil Öksüz’le aynı uçakta defalarca ABD’ye yaptığı seyahatlere, havalimanındaki diyalog görüntülerine, HTS kayıtlarına, ilişkilerine “tesadüf” dedi.

O gece Akıncı Üssü’nde rütbeli teröristleri bizzat yönlendiren, darbe kalkışmasını yöneten bu 5 sivil, darbe ile Fetullah Gülen arasındaki irtibatın kanıtı olduklarının idrakindeler. Onun için de, insan aklıyla istihza eden, sabırları zorlayan bir inkar içindeler.

Sadece bu 5 sivil değil; şu ana kadar mahkemeye çıkan hemen her sanık, darbe ile Fetullah arasında bir irtibat kurulmamasına özel önem gösteriyor.

Belli ki, tüm sanıklara, “ne yaparsanız yapın, isterseniz ölün, ama asla darbe ile Fetullah arasında irtibat kurulmasına izin vermeyin” denilmiş. Kimileri buna gönüllü uyarken, belli ki kimileri tehdit edilmiş, kimilerine de belki şantaj yapılmış. Onun içindir ki, ilk ifadelerinde gerçeği anlatan sanıklar, mahkemelerde ifadeleri değiştiriyorlar.

Darbe ile Fetullah arasında irtibat kurulmaması için çabalayanlar sadece sanıklar da değil.

Fetullah Gülen, daha ilk saatlerde darbe kalkışmasına “kontrollü” dedi; bir müddet sonra CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da 15 Temmuz’a kontrollü demeye başladı.

Kılıçdaroğlu, Adil Öksüz’ün MİT elemanı olduğu iddiasını ortaya atmıştı; geçtiğimiz haftalarda Fetullah Gülen aynı ifadeleri kullandı, Adil Öksüz’ün MİT elemanı olabileceğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, tıpkı Fetullah gibi, tıpkı darbe sanıkları gibi, tıpkı Alman istihbaratı ve uluslararası medya gibi, darbe ile Fetullah arasında bir irtibat kurulmaması için yoğun gayret gösteriyor.

Kılıçdaroğlu’nun 15 Temmuz üzerinde şüphe oluşturmak için ortaya attığı soruların tamamının cevabı var. Ancak Kılıçdaroğlu sorulara cevap aramıyor zaten. Kılıçdaroğlu’nun derdi, darbenin kontrollü olduğunu ispat etmek değil. Darbe ile Fetullah arasındaki irtibatı şüpheli hale getirmek, örtmek, perdelemek Kılıçdaroğlu’na yetiyor. Dikkat ederseniz, Adil Öksüz’ün MİT elemanı olduğu iddiasını ortaya atmak, aslında darbenin kontrollü olduğu algısına değil, darbe ile Fetullah arasında irtibat olmadığı algısına hizmet ediyor.

Amaç Fetullah Gülen’i kurtarmak mı? Elbette hayır.

Kuşkusuz, sanıkların çoğu, yalan söylediklerinde, ailelerini perişan ettiklerinde, ülkelerine ihanet içinde olduklarında, namus, şeref, haysiyet, ahlak gibi değerleri çiğnediklerinde “hocaefendilerinin” onların elinden tutup, Sırat’ı geçirip, Cennet’e koyacağına inanmak gibi bir sapkınlığın içindeler. “Yeter ki Fetullah’a dokunmasın, bin müebbetin bile önemi yok” tavrındalar.

Ancak, aynı amaca hizmet ediyor görünen örneğin Alman devletinin, örneğin ABD medyasının, örneğin Kılıçdaroğlu’nun böyle bir maksadı olmasa gerek.

Darbe ile Fetullah arasındaki irtibatın, aslında darbe ile ABD arasındaki irtibat olduğunu çok iyi biliyorlar.

ABD, kendisi ile 15 Temmuz kalkışması arasında somut bir irtibatın kurulmasını istemiyor. Türkiye’de ve dünyada bu algıyı oluşturmak için gönüllü hizmetkarı olan niceleri de zaten var.

Hem Fetullah Türkiye dışında birçok İslam ülkesinde de ABD’ye gayet güzel uşaklık yapmayı sürdürüyor.

“Ne başım ağrısın” diyor ABD, “ne de sadık uşağımı kaybedeyim”… “Yeter ki Fetullah’a dokunmasın, gerisi mühim değil” diyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aydın Ünal Arşivi