Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

BÇG, FETÖ.. Al birini vur ötekine..

BÇG, FETÖ.. Al birini vur ötekine..

BÇG ve FETÖ düşman kardeşler. Geldikleri yer ve varmak istedikleri yer aynı. Sadece hedefe yürürken yöntemleri ve birlikte hareket etmek istedikleri çevreler farklı. Yarın, BÇG ve FETÖ uzlaşır, ortak hareket ederse, bu da benim için sürpriz olmaz! “Olmaz olmaz” deme, olmaz olmaz!

Dün BÇG FETÖ’ye, Ergenekon ve Balyoz’la yaptı yapacağını, bugün de, ötekiler berikilerden intikam alıyorlar. Dün FETÖ AK Partiye yakındı, bugün roller değişti. Yarın da değişebilir. 

Ali İhsan Karahasanoğlu geçen gün “ ‘Her şey güllük gülistanlık imiş.. Dindarlara TSK’da hiçbir haksızlık yapılmıyormuş. İnsanlar inançlarını istedikleri gibi yaşıyorlarmış.. Ama bu FETÖ, farklı bir algı oluşturarak, laikçi askerleri tasfiye etmiş’ şeklinde bir görüntü de, kesinlikle doğru değil.. Oluşturulmak istenen bu algıya, tahammül etmek gerçekten zor..” diye yazdı.. BÇG de, FETÖ de aynı yerden besleniyor ve aynı kapıya hizmet ediyorlar.

BÇG’liler, dindar olan herkese karşı düşmanca davrandılar adeta. FETÖ’cüler kendilerine rakip gördükleri herkesi Ergenekoncu, Balyozcu ilan ettiler. Bugün de FETÖ’cü olmayanları FETÖ’cü ilan etmeleri gibi.

FETÖ daha münafıkça bir yapılanma. Bunun “Şahin”i de, “Güvercin”i de aslında aynı. Birinin elinde sopa, ötekinin elinde havuç.. “Yok aslında pek farkları, tek farkları adları ve yöntemleri”.

Evet, kendi aralarında kavga ediyorlar. Sebebi, hizmet ettikleri sisteme “ben senden daha iyi hizmet ederim, benim sistemim daha garantili” tartışması, biraz da kıskançlık.

Aslında sistem bunların her ikisini de kullanıyor. Kim kazanırsa yoluna onunla devam eder.. DAEŞ’i de destekler, PYD’yi de. “Ölen ölür, kalan sağlar kendilerine yeter”. “Ilımlı İslamcı”ya havuç verir, “radikali”ne sopa gösterir. Bu işler böyledir.

İki kesime hizmet edenler de aynı şekilde yalan söylüyorlar, gerçekleri saptırıyorlar. Asıl efendilerini gizliyorlar. BÇG’liler, nerede ise “Erbakan’la bizim bir sorunumuz yoksa, bir yanlış anlama oldu biraz” diyecekler. O yaşanan bütün acıları, zulümleri inkâr ediyorlar. Hani FETÖ’cüler de hakime soruyorlar ya, “Bu ülkede darbe mi oldu, biz niye buradayız” diye. Bunu yaparken utanmıyorlar, yüzleri kızarmıyor, aynı şekilde saldırganca davranıyorlar.

Hep söylüyorum, medya, mafya, sermaye, siyaset, bürokrasi STK, her kesimde varlar. Şeyh de var kadrolarında fahişe de, Sağ-sol, Alevi-Sünni farketmiyor. Kimin eli kimin cebinde o da belli değil.

FETÖ’cüler, “Türkiye’yi ve Türkiye üzerinden İslam dünyasını biz ılımlı İslamcılık ve neo Osmanlıcı bir bakış açısı ile yöneteceğiz. Bunları iktidar ve servete ortak edince uyumlu hale geliyorlar” diyordu, BÇG’liler ise Atatürkçülük, Laiklik ve İslam dünyasına karşı sopayla bunları yöneteceğiz” diyordu.

Yani anlayacağınız Türkiye ve İslam dünyasını DP zihniyeti ile mi, tek Parti CHP zihniyeti ile darbelerle, demir yumrukla mı yönetecekler, asıl problem de burada yaşanıyor.  Darbeler bunun için oldu. Sağ da, sol da soğuk savaşta sistemin kontrolü altında hareket ettiler. Dindarları bir türlü tam olarak kontrollerine alamadılar. Bir takım tarikat-cemaatleri kontrol ettiler ama bir türlü tam başarı sağlayamadılar.

Bizdeki çatışma biraz da kâhyaların savaşı. ABD’nin bölgedeki kâhyalığını, daha doğrusu taşeronluğunu kim üslenecek, FETÖ mü, BÇG mi, askerler mi önde olacak siyasiler mi?

Medya ve STK’lar büyük ölçüde kontrol altında ya da dini cemaat toplulukları ve siyasetle ilişkilendirilmiş durumda. Daha doğrusu sivil yok, pek! Hemen hepsi ya siyasetin arka bahçesi, ya da STK dediğiniz siyasete sıçramak için bir tramplen tahtası. Öte yandan; hepsi para ile ilişkilendirilmiş durumda. Medya da öyle.

Hani bizi iktidara ortak edip, sistem içinde yer verince, sermaye ile tanıştırınca “ılımlı ve uyumlu” hale geleceğimizi söylüyorlardı ya, işte tam da öyle oldu. Para ve koltuk bizi dönüştürdü. Oysa biz işin başında bunları isterken hayatı dönüştürmekten söz ediyorduk.

“Para” ve “makam” öne çıkınca, bakın, uyarıyorum, en yakınınızdakiler bile sizi satar. Siyaset gömleği kanlıdır. Güven ve vefa değil, denge ve denetim makamıdır. Öfkenizi yutun, aşktan uzak durun, aşk ve öfke ile istediğiniz şey imtihanınız olur, aşk ve öfke gözünüzü kör eder. “Size hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır olabilir” denmedi mi bize.. Hani biz hayırlısını isteyecektik, sabırlı olacaktık. Ehliyete ve liyakata, istişare ve şuraya, adalete riayet edecektik. Zulm ile abad olunmaz. Aman ha! Seciyesiz, ahmak, korkak, müfsid, hain ve fasık, münafık insanlardan, para, kadın ve makama tamah edenlerden uzak durun. Yoksa sizi gün gelir satarlar. Daha fazla verenin, daha fazla korkutanın yanına giderler.

Bu darbesi hainlerin hepsi, bu anlamda şeytanın işbirlikçisidir. Hepsi birbirine benzer.

Dr. Ramazan Uçar isimli bir tanıdığım var, Afiyet’ten. Onun bir teorisi vardı: “Narkoz teorisi” diye. FETÖ’cüler narkoz verip organınızı çalıyorlar, ötekiler bağırta bağırta. BÇG ile FETÖ arasındaki tek fark bu, genel anlamda.

BÇG’liler ellerinde sopa, arkamızda duruyorlar, sopa ile vura vura, bizi koyun sürüsü gibi görüp Amerikan mezbahasına sürmeye çalışıyorlar. FETÖ’cüler önümüzde bize havuç uzatıp, bir tutam otla önümüzden yürüyerek “bici bici” diye bizi Amerikan mezbahasına götürmeye çalışıyorlar. Arkamızda da tabi Amerikan köpekleri.. Biri “Ku Klux Klan” taktiği uyguluyor, ötekisi “Tom amca” taktiği.

Yani işin bize dönük kısmında sopa mı yersin diye soruyorlar, havuç mu? “Ya dinini, ya canını” demeye getiriyorlar.

Memlekette demokrasi var ya, bize demokrasiden düşen de bu: Celladını seçme özgürlüğü.

Hele şu Altaylı olayından sonra ortalıkta o kadar çok söylenti dolaşmaya başladı ki! Aman Allah’ım..

İşler karışık. Sahi o Ergenekon belgeleri, iddialar doğru hangi AK Partilinin bürosunda hazırlandı? Savcı Öz’ün yurt dışına çıkışında ona destek olan kim? Öksüz’ün kaçışına yardım eden kim?

Birileri de bekliyor ki, kim kazanacaksa bu yarışta o belli olsun da saflarını ona göre tayin etsinler.. Bunların çoğu uyumuş gibi yapıyorlar ama, tilki uykusuna yattılar. Bunlar için gelen ağam, giden paşam. Kendilerini kurtarmak için herkesi satarlar. Ama hakikat namına ağızlarını açmazlar. Durduk yere, bindikleri dalı da kesmek istemezler. Siyaset, bürokrasi, iş dünyası ve medyada, bu kadar çok Brütüs, bu kadar çok münafık biraz fazla değil mi? Hele bunların hâlâ köşe başlarında duruyor olmaları, saygı görüyor, makam ve mevki sahibi olmaları da ayrı bir felaket.

Demek hâlâ çilemiz dolmamış. Allah’ım bize feraset, bunlarla mücadele edecek güç ve kuvvet ver ve bizi bu zalim, fasık, kâfir, cahil ve münafıkların şerrinden emin eyle. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil. Amin. Selam ve dua ile.. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi