Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Zulmün sona ermesi için birlik şart

Zulmün sona ermesi için birlik şart

Hafta sonu CANSUYU Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin 2017 KURBAN değerlendirme toplatası vardı. Toplantının maksadı yaklaşık 30 ülkeye giden CANSUYU gönüllerinin gittiklerdi yerlerle ilgili izlenimlerini dinlemek, aktarılan bu bilgiler ışığında önümüzdeki senelerde daha tedbirli olmaktı. Kurulduğu yıldan bu yana her sene Ramazan ayı münasebetiyle İslam dünyasındaki muhtaçlara gıda kolileri ulaştırılıyor, Kurban Bayramı’nda ise insanımızın emanetleri istedikleri ülkelerde kesilerek muhtaçlara ulaştırılıyor. Asya, Afrika ve Balkanlar başta olmak üzere dünyanın büyük bir kesimine giden CANSUYU gönüllüler ile düzenli bir şekilde istişare toplantıları yapıyor. Bu vesile ile hem karşılaşılan güçlükler hem de insanları sevindirecek güzel haberler geliyor. İslam dünyasının içinde bulunduğu duruma da ayna tutulmuş oluyor.

İki gün süren CANSUYU 2017 Kurban değerlendirme toplantısına katılan gönüllülerini bazen hüzünle bazen de sevinçle dinledim. Dinledikçe de bu tür organizasyonların gerekliliğine inancım bir kat daha arttı. Özellikle de ümmet olma şuurunun tüm İslam dünyasında yaygınlaşmasına olan ihtiyaç gözler önüne serildi.

Toplantıda anlatılanların hepsini aktaracak değilim. Dinlediklerimin dünyanın her yerinde Müslümanların ezilmekten, kamplarda sürgün hayatı yaşamaktan kurtulmasının tek şartının Müslümanların birliğine bağlı olduğu düşüncem bu vesile ile bir kez daha teyit edilmiş oldu.

Hemen belirteyim ki, her ülke ve bölgede insanların sıkıntılarının farklı sebepleri var. Ancak Müslümanların maruz kaldığı saldırı ve katliamlar karşısında birlik oluşturamıyor olmak öne çıkıyor. Hindistan ’a giden kardeşimiz orada yıllar önce oluşturulmuş Arakan Müslümanlarının yaşadığı kampları anlattı. Arakan’da Müslümanlar yıllardan beri sürdürülen saldırılar sonucu yurtlarını terk etmek, komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmışlar. Bangladeş’e geçen 550 bin Arakanlı Müslüman’ın hali ortada. Çünkü son zamanlarda gündemin birinci maddesini Arakanlı Müslümanların Bangladeş’e göçleri oluşturuyor. Ancak Hindistan da yıllar kampların oluşturulduğu, buralarda Müslümanların sefalet içinde hayatlarını sürdürmeye mahkum edildiklerini dinledikçe hüznüm bir kat daha arttı. Benim kusurum da olabilir ama Hindistan’da da yıllardan beri Arkan Müslümanlarının kapmalarda yaşamakta olduğunu ilk kez duydum.

Lübnan’daki kamplar ayrı bir sorun. Lübnan’da Filistin ve Suriye ’den gidenlerin oluşturduğu kampalar var. Yıllardan beri burada da insanlar belli bir bölge içine hapsedilmiş durumda.

Gazze , belki bir kamp değil ama komşu ülkelerde oluşturulmuş kamplardan bir farkı yok. Çünkü tamamen İsrail ’in insafına terk edilmiş durumda. Bu arada Ürdün’de 40 yıl önce oluşturulan Filistinliler için oluşturulan kampları unutmamak gerekiyor.

Kamp deyince özgür insanların barındığı yerler akla gelmesin. Ülkelerini terk edip komşu ülkelere sığınan ve oluşturulan kamplara yerleştirilen Müslümanlar Türkiye hariç büyük bir çoğunluk itibarıyla ne bulundukları ülkelerin vatandaşı saylıyor ne de kendi ülkelerine gidebiliyorlar. Serbest dolaşma hakları olmadığı için dünyanın çeşitli köşelindeki kamplarda mahkûm gibi yaşamak z orunda bırakılıyorlar. Kamplarda hayatlarını sürdürmeleri ulaştırılacak yardımlara bağlı. Ne var ki, ne kadar yardım götürürseniz götürün o insanların insanca yaşamalarını sağlamak mümkün değil. Böyle olunca kamplarda yaşamak zorunda kalan insanlara kendi ülkelerinde hayatlarını sürdürecek imkânların sağlanması gerekiyor. Bunun yolu ise sömürgeci zalimlerin karşısına İslam dünyasının bir bütün olarak çıkabilmesinden geçiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi