ABD’li yetkililer yaptıkları açıklamalarla bile bile mi komik duruma düşüyorlar, yoksa içine yuvarlandıkları durumun farkında mı değiller anlamak çok zor. Birbirini tutmayan öyle açıklamalar yapıyorlar ki, böyle bir çelişkinin farkına varmıyor oluşlarını düşünmek doğru olmaz. Attıkları her adımın kendilerine göre hesabını yapmadıklarından insan şüphe duymak istemiyor. Aksi halde hesapsız kitapsız ciddiyetten uzak bir tavır sergilediklerini kabul etmek gerekir ki, böyle bir devlet ile bunca yıldır niçin birlikte hareket ettiğimiz, aynı çuvala girdiğimizin izahı imkânsız olacaktır. Böyle olunca söz konusu çelişkili haberleri her gün medyada yayınlamanın da insanların kafasını karıştırmanın ötesinde anlamı kalmıyor. Çünkü öylesine birbirini tekzip eden haberler medyada yer alıyor ki, bu haberlere bakarak bir karara varmak, bunun da ötesinde bölgemizdeki sorunlara hâlâ birilerinin ABD ile birlikte çözüm bulunabileceğini dillendiriyor olmalarını anlamak da imkânsız hale geliyor. Anlamak için kendimizi zorlamanın da bir manası yok. Çünkü karşımızda hak ve adalet ölçülerine göre düşünen, sorunlara makul çözümler bulmak isteyen devlet sorumluları bulunmuyor.

İki gün arka arkaya medyada yer alan iki habere bile baktığımızda insan karşımızda bir devletin sorumluları mı yoksa bir çeteninin mi bulunduğunu düşünmek zorunda kalıyor. Dünkü yazımda ABD’li bir generalin (ismini özellikle yazmıyorum. Çünkü ismini yazıyor olmak kendisini ciddiye almak anlamına gelebilir) açıklamasına yer vermiştim. Söz konusu general açıklamasında, “Münbiç’ten çekilmeyeceğiz. Geldikleri gibi giderler” diyordu. Yine düne kadar YPG’ye destek vermediklerini söyleyenler bugün terör örgütü PKK/YPG’nin paravanı SDG’nin Zeytin DalıHarekâtı’na karşı Suriye’nin kuzeyine kuvvet kaydırdığını açıklıyorlar. Bir diğer ifadeyle, durumu, “SDG’nin Afrin’e güç kaydırdığının farkındayız” şeklinde izah ediyorlar. Zaten Suriye’de yaşananların ABD’nin farkında olmadığını söyleyen de olmadı. Farkında oldukları halde terör örgütleri ile birlikte hareket ediyor olmalarından dolayı ABD’nin samimiyeti, dost ve müttefik olup olmadığı sorgulanıyor. Tüm bunlara karşılık, bir gün önce, “Geldikleri gibi giderler. Müsbiç’ten çekilmek niyetinde değiliz” açıklamasının sahiplerinin bir gün sonra, “Münbiç işbirliği ile çözülebilir” demelerini ciddiyetle bağdaştırmak mümkün olabilir mi? Çünkü Türkiye, Suriye’de olayların başından itibaren ABD ile birlikte hareket etti. Onların söylediklerine inanarak Esad’ın birkaç hafta içinde gideceğini sandılar. Ancak, aradan 7 yıla yakın zaman geçti, Suriye’de olaylar eskiyi aratır boyutlara ulaştı. Denebilir ki, Suriye, sadece ABD, Rusya, Türkiye ve İran’dan öte pek çok ulusun ABD’nin koalisyon ortağı olarak sahada yer aldığı bir savaş alanına döndü. Yani, ABD ile işbirliği sonucunda Suriye dilim dilim doğradığı gibi, Türkiye’yi de aralıklarla bu ülkede operasyona mecbur etti. Bunlar hatırlandığında ABD ile işbirliği Türkiye’nin lehine bir sonuç vermedi. Öyle olunca da Pentagon’dan yapılan, “Münbiç işbirliği ile çözülebilir” açıklamasını yeni bir tuzak olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Çünkü şimdiye kadar söyledikleri her şey yalan ve aldatmacadan ibaret çıktı. Bunun yanında İdlib’de çatışmasızlık bölgesine giden TSK konvoyunun saldırıya uğraması da işin başka bir boyutunu ortaya koyuyor. Zaman zaman, Suriye’den Türkiye’ye yönelik bombalı saldırıların bile ABD güçlerinin desteği ile gerçekleşmiş olabileceğini insan düşünmeden edemiyor. Çünkü artık ABD’nin dost değil düşman olduğunu, düşmanlarla işbirliği halinde olduğunu bilmeyen kalmadı.