Elif Nisa

Elif Nisa

Sorular

Sorular

"... Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar." (Bakara Suresi, 255)

 

Dünya hayatındaki imtihanı kavrayamayan insanların zorluk zamanlarında ya da bir felâketle karşı karşıya kaldıklarında sordukları soruları paylaşmak istiyorum. İfadelerden dolayı Yüce Rabbimi tenzih eder, yüceltirim. 

“Tanrı neden kulları için zorluklar yaratıyor?.. Eğer Tanrı her şeye gücü yeten ise arzu ettiği takdirde bunu önleyebilmesi gerekir. Eğer seven bir varlık ise sevilen varlığın acısını azaltmayı -haşa- arzu etmeyen sevgi tuhaf bir sevgidir. ”

Yüzyıllardır süregelen din savaşlarında milyonlarca insan can verirken, Hitler 6 milyon Yahudi’yi fırınlarda yakarken, derin uykularındayken habersizce yakalandıkları depremlerde binlerce insan betonlar altında ezilerek can verirken, merhametli midir Yaradan?..." 

 

"Taş üstünde taş bırakmayan gazabın enkaza çevirdi yurdumu... Hiddetine amenna, lakin nerde merhametin?.." 

 “Tanrı varsa neden sakat çocuklar var?”

Bu insanların kafalarındaki soru özetle şu; "Madem dinlere göre Allah kullarına karşı çok merhametli, neden böyle zorlu olaylar yaratıyor?”

Bu sorular özellikle de ateistlerin, bazen psikolojik olarak çevrelerindeki insanları etkileyebildikleri ve çokça sordukları konular.

Yukarıdaki sorulara İngiliz filozof John Hick'in cevabı şöyle:

 

“Dünya bir gözyaşları ırmağı değildir. Bir ruh oluşturma ırmağıdır. Anne babalar çocuklarını bazı zevklerden mahrum bırakırlar. Onların bazı şeyleri acı tecrübelerle öğrenmelerine de izin verirler. Hatta ceza verip acı çektirirler. Bunu yapmalarının nedeni kısa vadeli hazzın yanında kendine hakim olma, bilgelik, ahlaki erdem ve kendini gerçekleştirme gibi önemli şeylerin var olduğuna inanmalarıdır. Çocuğun bakış açısından bu zalimce görünür. Ancak bu görüş yanlıştır ve çocuğun bu görüşü savunmasının nedeni anne babanın daha geniş perspektifini kavrayamamasıdır.”

 

Evet, dünya bir ruh oluşturma, daha uygun bir deyimle olgunlaştırma ırmağı. Zorluk zamanında, iman eden ve etmeyen insanlar birbirinden ayrılır. İmtihan yaşayan kişi samimi iman sahibiyse imtihanında Rabbini görür, sıkıntı duymaz. Sabreder, tevekkül eder. Sıkıntısını giderecek olan Allah'tır; bunun bilincinde O'ndan yardım diler, içten dua eder. Bu, iman sahibinin eğitim sürecidir; kişi böylece Rabbine daha yakınlaşır.

Dünya, insanın sonsuz ahiret yurduna ulaşmak için sınandığı yerdir. Allah, yarattığı kusursuz imtihan mekanı olan dünyada, kullarını hem zorluk hem de kolaylıkla imtihan eder. İnsan, yaşamı boyunca ahirete yönelik bir sınav yaşar ve bu konudaki çabasıyla imtihan olur. Yaşam aslında Allah'ın bizleri denemek ve eğitmek için yarattığı bir süredir. İnsana yüklenen sorumluluk tüm bu gerçekleri düşünmek, Allah’ı tanımak, O'nun sonsuz gücünü kavramak, buyruklarına uymak ve yalnızca O'nun hoşnutluğunu amaçlamaktır. Bu imtihan hayatı süresince insan, karşılaştığı her şeye sabır göstermek, Rabbine tevekkül etmek ve güzel ahlâk sergilemekle yükümlüdür.

İsabet eden bela ve musibetleri yaratanın Allah olduğunu kavramak ise imtihan sırasında yaşanan her şeyi tevekkülle karşılamaya yol açar. İşte bu, dünya hayatındaki imtihanın samimi inananlara özel bir sırrıdır. Kuşkusuz bu sırrın bilincinde olmak, hem dünyada hem de ahirette asla son bulmayacak bir kazanç getirir.

İmtihanın bir parçası olan zor zamanlar, insanın Allah'a olan sadakatini ve teslimiyetini gösterebileceği, aynı zamanda sonsuz ahiret hayatı için çok fazla ecir kazanabileceği anlardır. Allah’ın sonsuz merhametiyle bir fırsat olarak yarattığı bu çok değerli zamanlarda, iman sahibi insan tüm bunların ardındaki hayır ve hikmeti bekler.

İnanan insanın, karşısına çıkan görüntülerle yüzleşme zamanında göstereceği sabır, ahiretteki sonsuz yaşamında kesinlikle karşılığını alacağı en güzel ahlak özelliklerindendir. Allah’a duyulan aşkın en güzel ifade edilebileceği zamanlardır zorluk anları…

Burada, cevabını bulabilmek için yukarıdaki soruları tersten soralım.

Eğer bir Tanrı yoksa?.....

Bu durumda, yaşanan doğal felâketler doğanın meydana getirdiği olaylardır ve doğaldır. O halde kimi/neyi suçluyorsunuz?

Peki sakat çocuklara dair bir söylem oluşturmanın mantığı var mıdır? Ateist görüş bunların genetik olarak gelişen hastalıklar olduğunu söyler. Sebebi de evrime delil olarak sundukları mutasyonlardır. O halde kimi/neyi suçluyorsunuz?

Ancak bir Tanrı varsa?.. Bu durumda, bu konuda söz söylemek ateistlere düşmez. Kimseye taşıyamayacağı yükü yüklemeyen Allah’ın sonsuz adaleti var ve en önemlisi bir başka yaratılışla yeniden yaratıldığımız ahiret boyutu var. ‘Göz açıp kapama süresi’ kadar kısa bir dünya hayatından sonra mükemmel bir ahiret hayatını düşününce bu dünyadaki zorlukların hiçbir anlamı da olmaz.

Her zorluk insan için sonsuz mutluluğun anahtarıdır. Kuşkusuz bazı güzelliklerden yoksun yaşamak önemli bir imtihan. Ancak zorluk durumlarında Yaratıcısına yakın olduğunda insanın kazanımları da büyür. Yaşadığı imtihanı sabrederek güzel bir şekilde vermesinin karşılığını insan kat kat fazlasıyla alacaktır. Ahiretten önce dünyada da örneğin Down Sendromlu bir çocuğun annesine sorun, bu dünyada onun için o evladından daha değerli ne var?

Sonuç olarak; Adalet kavramı ateizmin doğurduğu bir dünya görüşü değildir. Dinin oluşturduğu dünya görüşüyle adalet aramak ateizm için yanılgıdır. Allah'a iman eden insan, O'nun sonsuz adalet ve merhametinden kuşku duymaz. İnanmıyorsa, zaten inanmadığı Allah'ın adalet ve merhametini sorgulaması anlamsızdır.

İşte orada, her nefis önceden yaptıklarıyla imtihana çekilmiş olacak ve onlar asıl-gerçek mevlâları olan Allah'a döndürülecekler... (Yunus Suresi, 30)

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Elif Nisa Arşivi