Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Tuğgeneral mürit, Ergenekoncu şeyh... Mi acaba?

Tuğgeneral mürit, Ergenekoncu şeyh... Mi acaba?

Muhabirimiz Kemal Gümüş'ün haberi "Yayın Kurulu"na geldiğinde, gözlerimize inanamadık... "Olamaz" dedik; "tuğgeneral" rütbesinde bir kişi, "sivil" bir vatandaşın önünde "hazır ol"a geçmez... "Tuğgeneral" rütbesindeki bir komutan, "sivil" bir vatandaşın önünde "esas duruş"a geçiyorsa, vardır bir sebebi... Bu "sivil kıyafetli" vatandaş; o an "sivil" giyinmiş olsa da, pekâla "generalden daha üst rütbede birisi" olabilir... Ne bileyim, "tümgeneral" olabilir... Ya da; "emekli bir albay"dır da, "daha önce generale komutanlık yapmış olduğu" için, general, onun karşısında "Hazır ol"a geçmiş olabilir!..
İşte bu düşünceyle; hem haberi getiren muhabirimiz Kemal Gümüş'e, hem de Haber Müdürümüz Nazif Karaman'a sorduk; "Kim bu adam?"
Gerek Kemal Gümüş, gerek Nazif Karaman; "Tuğgeneral Ferhat Özgen'in, karşısında esas duruşa geçtiği" vatandaşın "bir Ergenekon tutuklusu" olduğunu söylediler...
"Olabilir" dedik, "Ergenekon tutuklusu olan birçok general var!.. Bu adam da, pekâla onlardan biri olabilir!"
Arkadaşlarımız, bu "uyarı" üzerine geniş bir araştırmaya giriştiler... Tuğgeneral Ferhat Özgen'in, karşısında "esas duruş"a geçtiği Durmuş Ali Özoğlu, evet bir "Ergenekon tutuklusu"ydu!.. 1962 Adana doğumlu olan Özoğlu, aynı zamanda "Kuvayı Milliye Derneği Başkan Yardımcısı" ve "Toplumsal Dönüşüm Yayınevi"nin sahibiydi... Tamam da; şu anda "Şırnak Akçay 6. Motorlu Piyade Tugay Komutanı" olan Tuğgeneral Ferhat Özgen ile ne gibi bir ilişkisi vardı?.. Dahası; Özoğlu'nun yayınevi sahibi olması, sadece "göstermelik" miydi?..
Acaba, "gizli bir görevi" de var mıydı?..

ASKERİ JARGONLA KONUŞAN BİR KİŞİ
Gerek arkadaşlarımın, gerek benim araştırmalarım esnasında gördük ki; "Tuğgeneral Ferhat Özgen'in, karşısında esas duruşa geçtiği" Durmuş Ali Özoğlu, ne bir "komutan"dır, ne de herhangi bir "sıfat" sahibidir!.. Hani, "sıradan bir vatandaş" desek, pek de abartmış olmayız!..
İyi ama; "Tuğgeneral" rütbesindeki bir komutan, "sıradan biri" karşısında niye "esas duruş"a geçiyor?!?
Sorunun cevabını bulabilmek için, "araştırmayı derinleştirmemiz" gerekiyordu...
Biz de öyle yaptık...
Ve gördük ki;
"Ergenekon Terör Örgütü'ne üye ve yönetici" olmaktan geçtiğimiz Temmuz ayının başlarında tutuklanan Durmuş Ali Özoğlu, "kendini çok iyi pazarlayan" bir adamdır!.. Evet, "asker" değildir!.. Üstelik, "askerlik"le de hiçbir ilgisi yoktur!.. Ama, "askeri jargonları kullanmak"ta da pek mahirdir!..
Ehh, hem "Atatürkçü" hem "Kuvvacı" olur, hem de "askeri jargon" kullanırsan, hele hele, hemen hepsine "üst düzey komutanlarla ilişkin olduğunu" söylersen, akan sular durur!..
Durmuş Ali Özoğlu da böyle yapmış işte... Kendisini, "orgenerallerle sıkı-fıkı" biri olarak kakalamış herkese!..
Sizin anlayacağınız, tam bir "nüfuz avcılığı" yapmış!.. Bunu yapınca da; sadece "general"ler değil, "Prof." ve "Doçent" etiketli bilim adamları bile karşısında "el pençe divan" durmuş!.. Ki, bunun ayrıntılarını haber metnimizden okuyabilirsiniz!..

GENÇ SUBAYLAR VE 20 BİN SİFTAH!
Ne yalan söyleyeyim;
"Ergenekon Terör Örgütü" operasyonlarında o kadar çok "gözaltı" ve "tutuklama" oldu ki; Durmuş Ali Özoğlu'nun da tutuklananlar arasında olduğunu sonradan hatırladım...
Hatırlamamla birlikte de, arşive girip, "o gün neler olduğunu" öğrendim...
Hatırlarsınız... 6 Temmuz 2008 tarihli gazeteler, "Özoğlu'nun sorgusu"ndan bilgiler aktarmış ve şunları yazmıştı:
"Ergenekon'da tutuklanan Kemal Aydın ve Durmuş Ali Özoğlu'nun ifadeleri "Genç Subaylar Rahatsız" haberlerine yol açan ilişkiler ağını da gözler önüne serdi.
Genç subaylarla olan ilişkisi sorulan Kemal Aydın şu ifadeyi verdi:
"Benim genç subaylarla doğrudan politik bir görüşmem olmamıştır. Yaşar Büyükanıt Paşayla sanki çok yakın tanışıklığımız varmış gibi davranıyordum. Konuştuğumuz kişilere, 'bu bir numaranın emridir' diye etki etmeyi düşünüyordum."
Toplumsal Dönüşüm Yayınevi'nin sahibi olan Durmuş Ali Özoğlu ise sorgusunda "yayınevinin adını taşıyan derginin Genelkurmay tarafından akredite edilmiş bir yayınevi" olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Kemal Aydın'la samimiyetimiz bir müddet sonra arttı. Ankara'ya gittiğimde onlarla tanışan Harp Okulu öğrencisi ve yeni mezun öğrencilerle de tanıştım. Özel Harekatçı arkadaşlarım olduğu için onların jargonuyla konuşurum. Yoksa benim resmi veya gayri resmi askerlikle herhangi bir ilişkim yoktur."
Sorgu esnasında, Özoğlu'na, "motorize ekiplerin başı olup olmadığı" yönünde sorular da yöneltilmiş... Ayrıca bir telefon konuşmasında "20 bin silah"tan söz ettiği söylenince, Özoğlu kıvırmış... O konuşmada, "silah" değil, "siftah" dediğini öne sürmüş!..
"20 bin siftah" nasıl oluyorsa;
Özoğlu, devam etmiş konuşmaya;
"Kuvay-ı Milliye Derneği'nin kuruluşuna katıldım ancak daha sonra orada bulunan Burhan O. adlı kişinin din hakkındaki düşüncelerinden dolayı bu dernekten soğudum. Danıştay sanıklarından Avukat Alparslan Arslan ile Osman'ı tanırım."
Sadece onları mı tanıyor?..
Meğer, Ankara Etimesgut'ta konuşlu Kara Havacılık Okulu'nda görevli Teğmen Mehmet Ali Çelebi ile İstanbul'da görev yapan Hasan Hüseyin Uçar'ı da tanıyormuş Durmuş Ali Özoğlu!..
Sadece "tanımak"la da kalmamış, bu teğmenlerle birlikte "Ergenekon yapılanması" içinde faaliyet gösteriyorlarmış!.. Tabiî "Ankara Hücresi"ne ait "Karargâh Evleri"nde, tabiî "Özoğlu'nun liderliği"nde!..
Özoğlu'ndan "talimat" alan teğmenlerin, "761 devre arkadaşı"na mailler gönderip; "Ülke elden gidiyor, harekete geçmek lâzım!" dediklerini de bir kenara not edelim!..

BU DA, BÖYLE BİR ŞEYH-MÜRİT İLİŞKİSİ!
"Subay" ve "Tuğgeneral" rütbesindeki komutanların "Ergenekon Terör Örgütü" ile "ilişki"lerini ve "bağlantı"larını bu şekilde ortaya koyduktan sonra, dönelim "fotoğraf" olayına...
Halen Şırnak Akçay 6. Motorlu Piyade Tugay Komutanı olan Tuğgeneral Ferhat Özgen'i; "Yayınevi Sahibi" ve "Kuvay-ı Milliye Derneği Başkan Yardımcısı" olmasının dışında hiçbir özelliği, hiçbir sıfatı ve hiçbir rütbesi bulunmayan Durmuş Ali Özoğlu karşısında "esas duruş"a geçtiğini gösteren bu fotoğraf, 17 Mayıs 2008'de, yani "Özoğlu'nun tutuklanmasından sadece birbuçuk ay önce" Kıbrıs'ta çekilmiş!..
Görüyorsunuz işte;
Durmuş Ali Özoğlu, gayet rahat... Dahası, elini açmış, adeta generale "hesap soruyor" gibi!..
Tuğgeneral Ferhat Özgen ise, "hazır ol"a geçmiş, sanki "emir"leri dinliyor!..
İşte bu fotoğraf, bana 10 Ocak 2003 tarihli Hürriyet'in "sürmanşet"inden anons edilen "Ertuğrul Özkök'"ün yazısı"nı hatırlattı.
Ertuğrul; "Üsteğmen mürit, astsubay şeyh" başlıklı o yazısında, "üst düzey askerler"le bulunduğu bir ortamda, askerlerin "YAŞ kararlarına muhalefet şerhi konulması"na son derece tepkili olduğunu ifade ediyor ve "ordudan ihraç edilen askerler"le ilgili şu örneği veriyordu:
"Komutanlar, birkaç yıl önce, bir birlikte çok ilginç bir ast-üst ilişkisi ortaya çıkarmışlar. Aynı birlikte görevli bir üsteğmen, tarikat üyesi olmuş.
Ancak aynı tarikatta, o birlikten bir de astsubay varmış.
Ve bu astsubay, tarikatın şeyhiymiş.
O nedenle, üsteğmen tarikat içinde astsubayın müridi olarak emrine girmiş.
Komutan, "Orduda böyle bir ast-üst ilişkisine izin verilir mi" diyor.
Haksız da değil.
Nitekim her ikisi de YAŞ kararıyla ordudan ihraç edilmiş."
Biliyorsunuz, astsubayların "şeyh" olduğuna, teğmenlerin de onlara bağlı "mürit" olduğuna dair, bugüne kadar ne bir "isim" açıklandı, ne de bir "resim" gösterildi!..
Suçlamalar, "iddia"dan öte gidemedi!..
Ama, şu fotoğraf!.. Bir "tuğgeneral"i hiçbir özelliği olmayan bir adam karşısında "esas duruş"ta gösteren şu fotoğraf; üzerinde uzun uzun durulması ve "gereğinin yapılması" gereken bir fotoğraftır!..
Bir "kanıt"tır, bir "belge"dir!..
"Ertuğrul'un jargonu"yla söyleyecek olursak; Durmuş Ali Özoğlu, bu fotoğrafta "Ergenekon Şeyhi"dir, Tuğgeneral Ferhat Özgen'e ise, herhalde "Ergenekoncu şeyhin müridi" demek gerekir!.

BÖYLE BİR İLİŞKİ OLABİLİR Mİ?
Ertuğrul, yazısının bir yerinde; "Bir subay ve astsubay, tarikat lideri ya da üyesi olabilir mi?" diye soruyor, cevabını da yine kendisi veriyordu: "Hayır asla!.. Çünkü tarikatçı; şeyhin emriyle düşman safına bile geçer!"
O halde, şimdi de biz soralım:
"Bir subay veya astsubay, ya da bir general, terör örgütünün lideri, ya da üyesi olabilir mi?"
Daha açık soralım:
"Bir tuğgeneral, Ergenekon Terör Örgütü sanığı bir adam karşısında hazır ola geçip, ondan emir alıyormuşçasına esas duruşta bekleyebilir mi?"
Bekliyorsa, kimdir bu Özoğlu?..
"Üst düzey bir komutan" mı?
Yoksa, "Ergenekon Şeyhi" mi?!?
Ya Tuğgeneral Ferhat Özgen?!
O da, "Ergenekon müridi" mi?!?
=====================
Vakit’e düşman, PKK’ya dost!
Almanya’nın eski Başbakanı Gerhard Schröder’i tanırsınız... Kendisi, İçişleri Bakanı Otto Schily ile birlikte el ele vermiş ve “Vakit’in Almanya’da basılması”nı yasaklamışlardı...
Hem de; hiçbir “yasal gerekçe” göstermeden ve hiçbir “mahkeme kararı” olmadan!..
İşte bu Gerhard Schröder, dün Antalya Kemer’de bir seminere katılmış ve orada demiş ki;
“Hiç kimsenin PKK’ya silah temin etmemesi gerekir!.. Ne AB ülkeleri, ne de bir başka ülke, PKK’ya silah satmamalıdır!”
Sorarım size;
“Etmemelidir!.. Yapmamalıdır!” demenin Türkçesi nedir?..
Demek oluyor ki; bazı AB ülkeleri PKK’yı destekliyor ve onlara silah satıyor!.. Schröder’in, “yapmamalıdır, etmemelidir” demesi de, “PKK’ya silah satışının bir itirafı”ndan, yani “malûmun ilâmı”ndan başka bir şey değildir!..
Bu itiraf; Avrupa’nın gücünün Vakit’e yettiğinin, ama PKK’ya boyun eğdiklerinin, ya da “PKK’dan rant sağladıkları”nın ibretli bir belgesidir!..
Zaten öyle değil midir?.. “Vakit’e düşman” olanların çoğu “PKK’ya dost” değil midir?!?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi