Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

Doktora ve ictihad

Doktora ve ictihad

Bir konuşmamda ictihad konusuna temas etmiş ve ictihad kapısı kapalı filan diyorlar ama bugün üniversitelerde ilâhiyat dalında ve özellikle fıkıhta yapılan “kaliteli birçok doktora çalışması birer ictihaddır” demiştim. Bu sözü işiten bir zat, “anlı şanlı bir kişi bunu söylemiş!” diyerek beni ayıplamıştı. Şu halde bildiklerimi bir daha özetlemek ve maksadımı açıklamak, dedikoduları ve günaha girmeleri önleyeceği için vacib oldu.

Çağın getirdiği birçok yeni problemi çözüme kavuşturmak ve müminlerin, hayatın her alanında Müslümanca yaşayabilmeleri için muhtaç oldukları din bilgisini onlara sunabilmek için çeşitli derecelerde içtihada da ihtiyaç vardır.

Bir mesele daha önceki müctehidler tarafından ele alınmış, hükmü açıklanmış, fakat hüküm üzerinde ittifak sağlanamamış, birden fazla ictihad ortaya çıkmış ise fıkıh alanında bilgi sahibi olan kimseler halka bu hükümleri açıklarlar. Bu açıklamalar kitaplarda da yapılmıştır ve bunlara ulaşmak, okur yazarlar için zor değildir. Kendisi müctehid olmayan bir mümin, birden fazla/farklı içtihatla karşılaştığında daima belli bir müçtehidin ictihadlarını (mezhebini) taklid edebilir (bunu alıp uygulayabilir) ama din ve ilim bakımından buna mecbur değildir; ihtiyacına göre (keyfi değil, ihtiyacını haline en uygun bir şekilde karşılamak üzere) başka müctehidlerin de ictihadları ile amel edebilir. Belli bir mezhebin hakim olduğu bir çevrede yetişmiş olan bir Müslüman, ihtiyacına binaen bir veya daha fazla meselede farklı müctehidleri taklid ettiğinde ortaya çıkan durum “telfik” değil, “intikal”dir ve intikalin caiz olduğu Hanefî fıkıh kitaplarında da güçlü görüş olarak nakledilmiştir.

İctihad edebilecek kadar ilmi olan Müslümanların (âlimlerin), zaruret durumu dışında bir başka müçtehidi taklit etmeleri caiz değildir. Ancak ictihad dereceleri de birden fazladır; bütün meselelerde değil de bilgisine sahip olduğu bazı meselelerde ictihad edebilenler de bu meselelerde ictihad ederler.

İctihad derecesine sahip bulunan bir alim, önüne çıkan meseleyi incelerken daha önce yapılmış içtihatlara da bakar, eğer kendi içtihadı bunlardan birine uygun düşüyorsa bu takdirde yine taklit değil, başkalarıyla aynı sonuca varılmış, ictihad edilmiş olur.

İctihad bahsi açıldığında iki görüş, tespit ve eğilimle karşılaşıyoruz: 1. Dördüncü asırdan sonra müctehid yetişmemiştir ve yetişmez; bu sebeple ictihad yapanlar ehliyetsizdirler, ictihadları da dine zarar verir. 2. Naslar sayıca sınırlı, dinî hükmünün açıklanması gereken hadiseler, olaylar, durumlar, ilişkiler ise sınırsızdır. Şeriat dünya durdukça duracağına ve Müslümanların hayatını düzenleyeceğine göre şeriatın sınırlı naslarından sayıca, zaman ve mekanca sınırsız olan hadislerin hükümlerini çıkarıp açıklayabilmek için ictihad zaruridir. Naslar bütün olayların hükümlerini ve soruların cevaplarını kapsamadığı gibi belli bir zaman ve mekan içinde yapılmış ictihadlar da kapsamaz. Bu sebeple ümmete, müctehid yetiştirmek için gerekli tedbirleri almak farzdır.

Ben bu ikinci görüşü savunuyorum.

Ciddi ve kaliteli bir doktora tezi yazan ilim adamı, o konuda ictihad etmiştir; çünkü doktora taklit, başkalarının söylediklerini nakil ve tekrar şeklinde yapılamaz. Doktora yapan ilim adamı hem konu hakkında tam bilgiye sahip olacak, hem de bu konuda kendisine gelinceye kadar yazılmış ve söylenmiş olanları bilecek, bunları tahlil ve tenkit edecek, kendisi ya daha önce söylenmemiş olanı söyleyecek, ya söylenenlerden birini taklit yoluyla değil, delilini güçlü ve geçerli bulduğu için tercih edecek yahut da sonuç için farklı (kendine mahsus) bir yöntem uygulayacaktır.

İşte bunun adı doktora, kendisi ise ictihaddır.

Bakın ilgili kaynaklarda doktora nasıl açıklanıyor:

“Doktora’nın amacı ilim yolcusuna, bağımsız bir şekilde araştırma yapabilme, bilimsel konuları derin bir şekilde inceleyip yorum yapabilme ve yeni sonuçlar elde edebilmek için yöntemler belirleyebilme yeteneği kazandırmaktır”.

Benim bu sözüme kızacak ve beni ayıplayacak yerde yapılması gereken, doktora çalışmalarının ictihad değil de taklit mahiyetinde olduğunu söylemek ve bunu ispat etmektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Karaman Arşivi