Yıldıray Oğur

Yıldıray Oğur

Yerde ters dönmüş haldeki lokum kutusu...

Yerde ters dönmüş haldeki lokum kutusu...

Başlığın orucun başa vurması, yaklaşan bayram için hazırlıklar ya da bir lokum viraliyle ilgisi yok.

Aslında mesele hiç de komik değil.

Bütün sorunlarını polisle, mahkemeyle, cezaeviyle çözme gibi kötü bir alışkanlık edinmiş bir ülkenin, yaptıkları ilk hatada en parlak gençlerine reva gördüğü ağır ceza üzerine trajik bir hikaye bu.

Önce neden bahsettiğimizi geçen hafta çıkan iddianamede savcının anlatımıyla hatırlayalım:

“19 Mart 2018 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi Kuzey Kampüs’te İslami Araştırmalar Kulübü organizesinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nce Suriye’nin Afrin bölgesine düzenlenen Zeytin Dalı Harekatı’nın başarıyla tamamlanması sonrasında gayet insani duygularla düzenlenen lokum dağıtımı etkinliği esnasında aşağıda açık kimlik bilgileri yazılı şüphelilerin , barışçıl bir biçimde etkinlik yapan öğrencilere saldırarak fiziksel şiddet uygulamaya çalışmaları neticesinde meydana gelen arbede üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımız soruşturma başlatmıştır.”

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, her üniversitede zaman zaman öğrenciler arasında meydana gelen böyle tatsız olaylardan biri hakkında soruşturma açtığına ve bu soruşturmalar sonucunda tutuklama kararları verildiğine göre “Fiziksel şiddet uygulamaya çalışma neticesinde meydana gelen arbede” ciddi bir olay olmalı.

***

Olaydaki fiziksel şiddet ve arbedenin ne olduğu iddianamede, olayla ilgili çekilmiş görüntüler üzerinden hazırlanan polis raporu üzerinden anlatılmış. Raporda yer alan fotoğraf karesi saldırı sonrasına ait. Üzerinde bilgisayar olan bir küçük masa görünüyor. Masa Afrin Operasyonu için lokum dağıtan öğrencilerin masası. Masa yıkılmamış, bilgisayar hala üzerinde. Fakat dağıtılan lokum kutusu protestocu öğrencilerin saldırısı sonrası yere düşmüş. İddianamedeki “fiziksel şiddet uygulamaya çalışma neticesinde meydana gelen arbedenin” sonucunu aynı polis raporundan okuyalım:

“...video görüntüsü izlendiğinde Türk bayrağı asılı ve Afrin Lokumu yazısı ibaresi bulunan masasın yanında yerde ters dönmüş halde lokum kutusunun olduğu ve lokumların yerlere dağıtıldığı görülmektedir.”

Lokum kutusunu yere düşürmek ve masaya saldırmaya çalışmak dışında, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma başlatıp, iddianame hazırlanmasına neden olan diğer bir suçlama ise, beyaz bir beze, boyayla yazılmış

“Katliamın, işgalin lokumu olmaz” yazılı pankartın arkasında durmak ve atılan şu sloganların bir kısmına eşlik etmek; “Saray savaş, halklar barış istiyor”, “Savaşa hayır, barış hemen şimdi”, “Katil AKP işbirlikçi ÖSO”, “Biji biratiya” (iddianameye göre), “Katil AKP hesap verecek”.

Ama iddianameye göre olay bu kadar basit değil. Afrin Operasyonu’nun uluslararası meşruiyetinin uzun uzun anlatıldığı bir girişten sonra suçlamalar sıralanmış:

“Şüpheliler, uluslararası hukuktan kaynaklanan yetkilerini kullanan Türk Silahlı Kuvvetlerini gayri meşru bir güç olarak gösterirken, bölgedeki terör örgütlerinin cebir, şiddet,  ve tehdit kullanmadığını, mazlum olduklarını uluslararası kamuoyuna sergilemeyi amaçlamaktadırlar. Bahse konu olan olayların bir üniversite içinde masum bir öğrenci grubu tarafından, masum duygularla gösterilen demokratik tepki olarak gösterilmesi istemekte ise de, asıl amaç bu grubun organik bağlar içerisinde olduğu terör örgütlerinin yöntemlerini meşru göstermeye yönelik kamuoyu oluşturmaya dair eylemler olduğu sabittir. Şüpheliler organik bağ içerisinde oldukları terör örgütlerini meşrulaştırmaya çalışırken, uluslararası kamuoyu oluşturmak, terör örgütünün amacı doğrultusunda  toplumda kargaşa yaratmak, barış ve huzur ortamını bozmayı amaçlamaktadır.”

Fakat iddianamenin devamında yargılanan 21 sanık hakkında herhangi bir terör örgütüyle organik bağları olduğu yolunda bir suçlama yapılmamış, böyle bir delil, iddiaya da yer verilmemiş. Bir üniversite kampüsü içindeki bir eylemin nasıl uluslararası kamuoyuna hitap edebileceği ve böyle bir eylemle toplumda nasıl kargaşa yaratılabileceği de ortada kalmış.

21 öğrenciye yöneltilen somut suçlamalar ise “lokum dağıtılan masaya fiziki olarak saldırmaya yeltenen grubun içinde olmak, “ sloganlar eşlik etmek”, protesto amacıyla yapılan alkışlama eylemine katılmak”, “pankartın arkasında yürümek”.

Dava kapsamında tutuklanan 13 Boğaziçili öğrenci üç aydır hapiste.

***

Lokum kutusunu düşürmek, saldırmaya yeltenmek, pankart arkasında durmak ve slogan atmak suçlamalarıyla üç aydır tutuklu olan öğrencilerin adları yerine sadece yaşlarına bakalım.

1996, 1997, 1995, 1998, 1996, 1999, 1992, 1993 1994, 1997, 1996, 1994, 1996.

Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birine, en yüksek puanları alarak girmiş bu genç insanlara, bir üniversite disiplin soruşturması konusu olabilecek bir olay için tutuklama cezası vermek, hiçbirinin bir örgüt bağlantısı olmadığı iddianamede yazmasına rağmen, onları bu örgütlerle tanışacakları cezaevlerine koymak, hayatlarının başında yaptıkları bir hata için bu kadar ağır suçlamalar yöneltmek...

Belki de çocuklar arasındaki mahalle kavgasına karışan ailelere benzeyen devletin gösteremediği büyüklüğü, masalarına saldırı girişimi olan diğer öğrenciler gösterirler. Okul arkadaşlarının hayatlarının daha başında böyle ağır bir cezayla karşı karşıya kalmasına ses çıkarırlar.

Bazen en iyi ders büyüklüğün sizde 
kalmasıdır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yıldıray Oğur Arşivi