Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

Bu da geçer yâ hû!

Bu da geçer yâ hû!

Ateş düştüğü yeri yakar, dövizle alan, döviz borçlanan, kazancı ise TL. olan insanların bu dolar yükselişinden zarar görecekleri muhakkaktır. Bu zararın üretim, istihdam, ödemeler dengesi gibi alanlara olumsuz yan etkileri de olacaktır.

Öte yandan biz Suriye, Irak, Afganistan’da vb. zulüm gören; mal, can ve namusları tehlikeye giren milyonlarca insanı ülkemize kabul ettik, milyarlarca lira sarf ederek onları besliyoruz. Maddi düşünen ve ülke çıkarından başka değer tanımayan Batı kafalı kimselere göre bunlar da olmaması gereken şeylerdir (zarardır).

Ama biz Müslümanız, bir Müslüman için maddi varlıklar ve menfaatler, Allah rızasını kazanmaya vesile oluyorsa değerlidir, aksi halde ahirette hesabı sorulacak ağır bir yükten ve imtihan vesilesinden ibarettir.

“Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu

Gelir de adl-i ilâhî sorar Ömer’den onu”

Diyen Hz. Ömer, İslam toplumu ve devletinin yalnızca insanlara değil, her canlıya karşı sorumluluğunu dile getiriyordu.

“Tek dişi kalmış canavar” olan Batı uygarlığını temsil eden ülkeler dün ordularını göndererek sömürdüğü ülkeleri bugün daha komplike ve bazen de açık kaba, çirkin, zalimce usuller ile sömürüyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, dolar, NATO, barış teşebbüsleri… modern sömürünün, zulmün ve insanlık dışı tasarrufların araçlarıdır.

Zalimin karşısında ve mazlumun yanında olmaktan ve herkes için adaleti gerçekleştirmekten sorumlu olan Müslümanlar, hakkıyla Müslüman olmadıkları, bu yüzden zaafa ve zillete düştükleri, düşmanın türlü oyunlarına geldikleri için sözde İslam devletleri zalime boyun eğmenin ötesinde bir şey yapmıyorlar, yapamıyorlar.

Bu devletler içinden bir tanesi var ki o, herkese adalet dağıtarak asırlarca dünyanın büyük bir kısmına hâkim olmuş ve yönetmiş olan şanlı tarihin mirasçısıdır.

Medeniyet ve tarih şuurundan mahrum olmuş yöneticilerin ve elitlerin elinde bu miras israf edildi, mevcut çarpık ve zalim dünya düzenine uyum göstererek yıllarımızı zayi ettiler. Derken medeniyet ve tarih şuuruna sahip bir nesil yetişti, onları temsil eden bir kadro iktidara geldi ve bu zalim gidişe dur demeye, mazlumların hamisi, zalimlerin engeli olmaya karar verdi. “Dünya beşten büyüktür” dedi, “kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz” dedi, İMF’ye rest çekti, dünyayı çıkarlarına göre yöneten iri devletlerin dümen suyundan çıktı, başta Filistin ve Suriye olmak üzere dünyanın neresinde aç, açık, hasta, felakete maruz kalmış, zulüm görmekte olan insan varsa onların yardımına koştu, ekmeğini onlarla paylaştı, toprağında onları misafir etti, haklıya haklı dedi yanında durdu, haksıza haksız dedi karşısına geçti…

Dünyanın zalim egemenlerine ve yargıçlarına göre suç dosyası bu kadar kabarık olan bir lidere ve onun ülkesine elbette cezalar yağacaktı ve yağıyor.

Başta bunlar hesap edilmemiş olamaz, hesap edilmiş ve maddi menfaate adalet ve fazilet tercih edilmiştir.

Değerleri için savaşa giden mücahit elbette yaralanma ve şehit olma ihtimallerini hesaba katıyor; ama onun imanı, erdemi, fani ile bakiye yapacağı harcama ile ilgili ölçüsü ve dengesi… ahiret ve ahlak hesabının ağır basmasını sağlıyor.

Şanlı ecdadın mirasçıları da muhtemel maddi zararı göze alarak adaleti, insaniyeti, ahlâkı hâsılı Müslümanca davranışı seçtiler.

Bu faziletli davranışın maddi zarar şeklinde bir bedeli olacaksa -gerekli tedbirleri almak kaydıyla- buna göğüs gerenler ve zalime teslim olmayanlar elbette tarihin kahramanları ve Allah’ın sevgili kulları olacaklardır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Karaman Arşivi