Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Ve işte şimdi

Ve işte şimdi

Bu sorunun sorulması bile, yeni bir tartışma başlatmak ve bir adım atmak için yeter: “Yasa tasarısı hazırlandı! ABD, BM’den çekiliyor mu?”

Haber şu: ABD Kongresi, BM’den çekilmek amacıyla bir yasa tasarısını gündeme getirdi. Tasarı, yasama meclisinin resmi internet sitesinde yayımlandı.

Şimdi yeniden, bir kez daha ve daha yüksek bir sesle “Dünya 5’ten büyüktür” demenin tam zamanı.

Dünya milletlerini, “Dünyanın kalbinin attığı yer”e, dünyanın “sıfır noktası”na davet edelim.

“Yeni dünya düzeni” ya da dolarda yazılı şekli ile: Latince: Novum Mundum OrdinemFrancis Bacon (1561-1626)’un Yeni Atlantis (Nova Atlantis) adını verdiği bir ütopyası olmaktan çıkıp, 1945’te başkan Truman doktrini ile başlayan süreçte dünyada yürürlüğe sokulan Bretton Woods anlaşması sonucu bütün rezerv paralar dolara endeksli hale getirilmiş ve Amerikan Emperyalizmi ile sembolleşen “Amerikan Yüzyılı” başlamıştır.

Bacon’dan kısa süre sonra Westefelya Anlaşması (1648)’nın yapıldığını ve Yenidünya düzeninin “Ulus devlet”ler şeklinde ortaya çıkarken, “Uluslararası ilişkiler” açısından yeni bir sürecin başladığını da not edelim. Yani çıbanın başı “Ulus Devlet”lerin ortaya çıkışının hemen ardından sömürgecilerin kurdukları uluslararası düzen!

Yeni Dünya Düzeni, monarşileri yıkmayı ve dini inançları yok etmeyi, ulus devletleri ve vatanseverliği sonlandırarak totaliter bir tek dünya devleti kurmayı planladı.

Batı buraya gelirken uzun bir yol katetti. Kızılderilileri öldürdü, kara derilileri köleleştirdi, sarı ırkı boyunduruğu altına aldı. Zaten “ötekiler” insanlaşma aşamasını tamamlamamış maymunlardı!

İşgal ettikleri Amerikan kıtası dünyanın karasal büyüklüğünün üçte biri kadardı.

İşgal ettikleri topraklardaki her şeye el koydular. Madenler, tarım ürünleri, hayvansal ürünler, el aletleri, eserler onlarındı artık. Sanayi devrimi, Rönesans bu mirasın yerine ikame edildi. Bu mirası paylaşamadıkları için kendi aralarında 100 yıl savaştılar. Sonra kiliseye servet, silah ve iktidarı bize ver dediler. Laiklik böyle doğdu. Üstün ırk bitki ve hayvanlar gerekti, sonra bunu insanlara uygulamaya karar verdiler. “Kültür” ve “Spor” bu arayışın ürünü idi.

“Ulus”u tanımlarken yine ihtilaf ettiler. İngilizler, toprak dedi, Almanlar ve Yahudiler kan dedi. Almanlar erkek kanı, Yahudiler kadın kanı dedi, bayrağında haç olanlar “din” dedi. Ötekiler dil ve kültür olarak tanımladılar. Zaman içinde Kültür din ve geleneğin yerine ikame edilmeye çalışıldı. Eğitim de bunun aracı olacaktı.

1. Dünya Savaşı ardından dolar Federal Reserv’e üzerinden dünya parası oldu. Tüm dünya paralarının değer ve faizini ise LIBOR belirleyecekti. 2. Dünya Savaşı sonrası ABD dünya petrol hâkimiyetini de eline geçirdi. NATO kurulmuştu. Soğuk savaş başladı. 1945’te Truman doktrini doğrultusunda Bretton Woods anlaşması çerçevesinde dünya paraları dolara, dolar da altına endekslenecekti. Ama bir süre sonra FED altına bağlılıktan vazgeçti ve karşılıksız para basmaya başladı. Böylece Amerikan yüzyılı başladı.

Aralık 1971’de Nixon döneminde Bretton Woodsiptal edildi. 70’li yılların başında Milton Friedman ve Friedrich Hayek’in liderliği yaptığı “Neo - liberal / borç - tüketim serbest ekonomisi” devreye sokuldu. Böylece karşılıksız dolar basımının yolu açılmış oldu. Tabi her şey “Demokratik” ve “Bilimsel” bir şekilde!? 1973 petrol krizi Arap petrolünün dolara yönlendirilmesi ile petro - dolar hayata geçirildi. Amerikan yüzyılı “yenidünya düzeni” adı ile dünyanın ana gündemi oldu.

Kapitalist sermayenin baş döndürücü yükselişi de bu dönemdedir. Dolar bir avuç kapitalizmin elinde artık “her şeye dönüştürülebilen büyülü bir kâğıt”a dönüşmüştür.

Dolar başından beri hastalıklı ve kanlı bir paradır. Üzerinde A. Lincoln ve J.F. Kennedy’nin kanı vardır.

Sanal para doların saltanatını sarsabilir mi? Bu sorunun cevabı zor bir konu. Global sermaye için sanal para bir tehdit olabileceği gibi yıpranan doların yerine koyabileceği yeni bir para birimi olabilir. Dünya gazetesinden Bekir Kavruk 12.12.2017’de şöyle bir tespitte bulunuyordu: “Bugün teorik olarak dünyada bitcoin furyasını da bünyesinde barındıran 900 trilyon dolarlık sanal ekonominin 70 trilyon dolarlık reel karşılığı vardır ve bilanço 830 trilyon dolarlık“Sanal Açık” vermektedir. Yine teorik olarak 900 trilyon dolarlık online işlem hacmini kapsayan «Sanal paranın» % 1›i dahi nakde çevrilmek istense ortaya 9 trilyon dolarlık devasa likit para ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Buzdağının görünmeyen yüzünü temsil eden, yasal ve akademik olarak henüz formatlanamayan bu sanal piyasalar ya kontrol altına alınamamış ya da alınmak istenmemiş ama sonuçta tüm dünya tabiri caiz ise “ Kumarhaneye” dönmüş bulunmaktadır. Üstelik ABD ‹den Japonya›ya İtalya›dan İrlanda ve Güney Kıbrıs›a kadar tüm ülkelerin (GOP ülkeleri hariç ) sadece kamu borçlarının GSMH’ya oranları % 100 ve üzerinde batağa saplanmışken “Bilanço Gereği” alacaklıların kim olduğu hususunda kamuoyunda hiçbir makul açıklama ortaya çıkmaması gerçekten çok ilginç bir durum arz etmektedir. 2008 mega krizi sonrası QE adı altında karşılıksız basılıp piyasalara sürülen trilyonlarca doların neredeyse yarısının global piyasalarda artık hakimiyeti eline geçiren Wall-Street merkezli finans tekellerinin kasalarına aktığı tespit edilmiştir. 1972 yılında Nixon döneminde iptal edilen Bretton Woods’tan bu yana piyasalara karşılıksız sürülen ve kâğıt maliyeti 6 cent olan doların dünya dolaşımındaki kümülatif miktarı ise ne tuhaftır ki kamuoyunda tam olarak bilinmemektedir.”

Gerçek şu ki, bugün FED ve LIBOR para manipülasyonu ile dünya ekonomisini yönlendiriyor. NATO, IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar da bu düzenin jandarmalığını yapıyor.

Bacon’ın yeni Atlantis’i aslında “Salem/Selam: Barış” adasındaki gizemli bir devletten söz eder. Bu ülkenin adı “Darussüleyman” yani “Süleyman Evi”. Ülkeyi 36 kişilik Alimler Kurulu yönetir. Kurul olayların görünen, görünmeyen, “gizli sırlar”ını araştırır. 36 kişi aynı zamanda 3’er kişiden oluşan 12 kurula ayrılır. Bunlar ‘Şahinler’, “Güvercinler”, ‘Sır kâtipleri,’ ‘Madenciler,’ ‘Toplayıcılar,’ ‘Drahomacılar,’ ‘Işık Savaşları’, ‘Aşçılar’ ve ‘Doğa (yer ve gök) Bilimcileri’ adlarıyla genel olarak bu komisyondakilerin başındaki kişilere 12 kişilik bir “Işık Toplayıcıları” denir. FETÖ de bu modeli taklit ediyordu aslında.

Evet, bu derin yapı modern zamanın İlahları ve Rabları olduklarını düşünüyorlar. Dine karşı bir din sunuyorlar topluma. Seküler kutsallardan söz ediyorlar.

İşte tam da böyle bir zamanda, kavram ve kurumları ile 400 yıllık, tarihin en kanlı ve vahşi uygarlıklarından biri olduğu halde, demokrasi ve insan hakları, özgürlük maskesi ile kendini maskeleyen, savaş, terör, darbelerin arkasındaki karanlık güçler, eskiyen uluslararası düzeni yeniden inşa etmek için saldırmaya başladılar.

Tarihin kavşak noktalarından birindeyiz ve bizler tarihin yaşayan tanıklarıyız. Bir karar vermemiz gerek. Şimdi karar zamanıdır. Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi