Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Silahlanma yarışı hiç bitmedi ki, başlasın

Silahlanma yarışı hiç bitmedi ki, başlasın

ABD Başkanı Trump’ın Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması’nı askıya aldığını açıklamasının ardından benzer bir adımı da Putin attı. Bu karşılıklı restleşme medyada genellikle ‘silahlanma yarışının yeniden başladığı’, ’soğuk savaş yıllarının geri geldiği’ şeklinde yorumlandı. Peki gerçek bu mu? Yani silahlanma yarışı bitmişti de yeniden mi başlıyor?

Soğuk Savaş yıllarının iki kutuplu dünyasında iki taraf arasında birtakım anlaşmalar imzalandı ve bu anlaşmalarla karşılıklı birtakım sözler verildi. Yaklaşık 50 yıllık bir süre zarfında birkaç defa ortam gerildi, sanki iki taraf birbirine girecekmiş görüntüsü ortaya çıktı ama, ciddi bir çatışma olmadı. Bir bakıma İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru iki taraf arasında varılan anlaşma gereği kendi aralarında bir çatışma olmadığı gibi iki tarafın uyduları arasında ortaya çıkan çatışmalarda her iki taraf da yandaşlarına destek vermelerine rağmen kesinlikle doğrudan karşı karşıya gelmedikleri gibi nükleer silahların kullanılmasından hiç söz edilmedi. Bunun sebebi elbette birbirlerine öldürücü darbeyi vuracak silahlara sahip olmayışları değildi. Onlar kendileri için gerekli olan her türlü silaha sahip olmuşlar, olmadıklarını da üretmeyi sürdürmüşlerdir.

Birbirlerine karşı sahada güç gösterisi yapmadıklarına, daha doğrusu kullanmadıklarına göre bu silahları niçin ürettiler? Bana göre bu sorunun net cevabı dünyanın geri kalan ve paylarına düşen bölgelerini korkutmak ve bu yolla sömürmek için ürettiler ve hâlâ üretmeye devam ediyorlar. Bu arada elbette silah ticareti için de bu işi sürdürüyorlar. Diyebiliriz ki, imzalanan birtakım anlaşmalar Haçlı-Siyonist ittifakının silahlanmasını engellemekten çok, gelişmekte olan ülkelerin silahlanmasını engellemeye yöneliktir. Çünkü silahsızlanma adına imzalanan anlaşmalar genellikle gelişmekte olan ülkelere uygulanmış, bu ülkeler uymak zorunda kalmışlar, arada bir ‘sizin nükleer silahlarınız var ise bizim niçin olmasın’ yaklaşımı ile bu silahlara sahip olma yönünde adımlar attıklarında bu ülkelere yönelik ambargolar ve tehditler başlamıştır. Yani, kendilerinin sahip oldukları silahlara gelişmekte olan ülkelerin sahip olmasını istememektedirler.

Aslında bu hususlar bilinmeyen şeyler değil. Bir kez daha hatırlatmaktan maksadım, ABD ile Rusya arasında ortaya çıkan restleşmeyi fazla abartarak sanki bir çatışmanın adımları imiş gibi algılamanın anlamı yoktur. Çünkü onlar sonuçta dünyayı sömürmek için karşılıklı paslaşmalarını sürdürüyorlar. Sömürüden kurtuluşun yolu ise gelişmekte olan ülkelerin bu zalimlere karşı birlik oluşturmasından geçiyor. Özellikle de nükleer silahları birbirlerine karşı kullanmayacaklarını, bu silahları ellerinde sömürdükleri ülkelere karşı bir sopa olarak tuttuklarını hatırladığımız takdirde sanıyorum olaya gerçekçi açıdan yaklaşmak mümkün olabilir. Aksi halde arada bir birbirlerine meydan okuyuşlarını insanlığın yeni bir nükleer silahların kullanılacağı bir dünya savaşına doğru ilerlediği görüntüsü ortaya çıkar ki bu görüntü yanıltıcı olur ve bu Haçlı-Siyonist ittifakının gerçek niyetini perdelemeye hizmet edecektir.

Aslında Haçlı-Siyonist ittifakının İslam dünyasına ve gelişmekte olan ülkelere karşı yürüttüğü Üçüncü Dünya Savaşı’nın yıllardan beri sürdüğünü gözden kaçırmamak gerekiyor. Eğer İkinci Dünya Savaşı’nda karşı karşıya gelen ülke sayısının son yıllarda İslam dünyasına karşı yürütülen savaşlarda yer alan ülkelerin sayısı hatırlandığında görülür ki, bugün çatışmalarda taraf olan ülkelerin sayısı geçmişten çok daha fazladır. Olaya sadece Suriye bazında baktığımızda bile bu gerçek ortaya çıkar. ABD etrafında oluşan koalisyonda 60’tan fazla ülke yer alıyor. Bu arada Afganistan’da başlayan, Irak ve Suriye’de devam eden çatışmalarda taraflar arasında ABD ve Rusya da olasına rağmen bu iki güç hiç karşı karşıya gelmiş değil. Yani, sömürü ve İsrail güvenliği konusunda birlikte hareket ediyorlar. Arada kalan ise genellikle İslam dünyası ve gelişmekte olan bazı ülkeler. Sömürüye ‘yeter artık’ diyerek karşı çıkan bazı gelişmekte olan ülkeler de cezalandırılıyor. Bunun son örneğini Venezuela Başkanı Maduro oluşturuyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi