Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

28 Şubat öncesi, 15 Temmuz operasyonu

28 Şubat öncesi, 15 Temmuz operasyonu

Tehlike geçmedi, devam ediyor.

Tehlikenin adresi sadece TSK değil. Emniyet ve istihbarattan ibaret de değil bu tehdit. Merkezi yönetimden tutun, valilik, kaymakamlık, yerel yönetim her yerde varlar. Media, Mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, oda, STK, üniversite, her yerde varlar.

Bana kalırsa Beştepe’nin de, bu açıdan yeniden gözden geçirilmesi gerek. Keşke bu bugün yapılsa. Bugün değilse yarın ve mutlaka.

Hemen her gün bir FETÖ operasyonu haberi geliyor. Ama öte yandan bir sürü yanlış iş de yapılıyor. Bazı tepe isimlerin FETÖ ile iltisakı bilindiği halde, onlara dokunulmuyor. Hatta yerel yönetimlere aday olan isimler arasında da şaibeli isimlerin olduğu tartışılıyor.

Madem böyle kapsamlı bir operasyon yapılıyor, o zaman bu iş TSK ile sınırlı kalmaması gerek. Ayrıca, yine bir FETÖ operasyonu olarak, örgütle ilgisi olmayan isimlerin örgüt üyesi imiş gibi gösterilen kişilerin mağduriyetlerine son verilmeli ve onları sanık durumuna düşürenler hakkında işlem yapılmalı.

Kafama takılan bir başka sorun da şu: Hâlâ il ve ilçelerde, emniyet teşkilatında FETÖ’cüler var. Diğer istihbarat örgütleri içinde de bunlar var. CIA gelişmeleri yakından izliyor. FETÖ’cülerin ittifak kurdukları PKK’lılar var.

Peki, nasıl oluyor da, 1 yıldır devam eden izlemeler konusunda örgüt nasıl bu işten haberdar olmadı ve tedbir almadı.

Zaten sürekli operasyon yapılırken, hatta yeni bir darbe ihtimalinden söz edilirken, örgüt nasıl kendinden bu kadar emin olabildi? “Zirve”ye (İngilizcesi: Peak) giden yolda av da avcı da nasıl bu kadar kendinden emin olabiliyor?

Bu arada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ’nin GSM’ler üzerinden oyun görünümlü bir kriptografik haberleşme programı olan “2048 Fun and Relaxing Puzzle Game” kullandığını tesbit etti. Ama hâlâ Raspberry Pive Deepweb / Blackweb konusunda bir ilerleme var mı bilmiyorum.

FETÖ/PDY mahrem imamlarının TSK’da görevli askerlerle irtibat kurduğu ardaşık arama (ankesör) soruşturmasında yeni bir gelişme oldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye genelinde 3.387 sabit hat kullanıldığını tespit etti. Bunların 662’si İstanbul’da kullanıldı. Bu telefonlardan Ankara ve İstanbul’dan 3.500 cıvarında asker aranmış.. Türkiye genelinde bu rakam 13.000’i buluyor.. Ankara’da 7.000, İstanbul’da 3.500, diğer illerde 2.500 cıvarında şüpheli sözkonusu.

Bakalım bu operasyondan sonra arama ve sorgulamalarda ele geçecek bilgi ve belgelerden sonra nasıl bir sonuç ortaya çıkar, kestirmek zor.

Bu işin Media, Mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, STK, yerel yönetimler ve meslek odalarındaki uzantıları, uyuyan hücreleri tam olarak ortaya çıkarılmış değil.

Bu operasyon örgütün iç ve dış unsurlarını harekete geçirebilir. Bu konuda dikkatli ve hassas olmak gerekir. Bakın, bildik FETÖ’cülerin serbest kalır ya da kimilerinin hakkında hiçbir işlem yapılmadan görevleri başında dururken ya da terfi ettirilirken, bu konuda eskiden ilişkisi olup, gerçek ortaya çıktıktan sonra onlardan ayrılanlar sanık sandalyesine oturtuluyorsa burada bir yanlışlık olmalı.

Bu hesaplaşma bugün sandıkta, seçim sonrası, biraz da seçim sonuçlarına göre her yerde kendini gösterebilir. Bu hesaplaşma bugünden yarına bitmeyecek.

Bakın kimse iddiasından vazgeçmiş değil. Sadece konjonktürden kaynaklanan sorunlar var. Merkezi derin güç kendi içinde bölündüğü için bizim için biraz hareket alanı oluşturuyor.

Baksanıza şimdi İtalya AB’den ayrılmak için referanduma hazırlanıyor. Avrupa saatli bomba gibi. AB ve NATO dağılmanın eşiğinde. BM zaten işlevsiz hale geldi. Güvenlik Konseyi artık fonksiyonel değil. İnandırıcılığını ve ciddiyetini de kaybetti. İnsan hakları, demokrasi, liberalizm ve çevre de öyle. Batı kavram ve kurumları ile çöküyor. Ekonomileri de aynı şekilde. Aile ve gençlik, ahlaki açıdan dibe vurmuş durumda. Artık bir şeye inanmıyorlar. Kilise artık alay konusu. Vatikan için yolun sonu. İtalya’nın AB’den ayrılma fikri yeni değil. İtalya’dan önce, İtalya ile beraber, İtalya’dan sonra bu yola girecek başka ülkeler de var. Sahi bu konuda biz ne bekliyoruz. AB’nin kurucu babaları bile çekip giderken biz niye kapıda beklemeye devam ediyoruz.

AB’nin kurucuları: Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika, Lüksemburg. İngiltere ile birlikte 1961’de İrlanda ve Danimarka üyelik için AB’ye başvurdular. Fransa dışındaki diğer ülkeler, İngiltere’nin üyeliğine sıcak bakıyordu. O zamanki Fransa Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle, ülkenin Kıta Avrupa’sından oldukça farklı olduğu, ekonomik sıkıntılar yaşadığı, ABD’ye askeri ve diplomatik açıdan bağımlı olduğu, bu yüzden AB’nin gelişimini engelleyeceği gibi gerekçelerle bu üyeliğe karşı çıktı. İngiltere 1967 yılında tekrar başvuruda bulundu ve yine kabul edilmedi. Genişleme süreci, ancak 1969 yılında De Gaulle’ün Fransa Cumhurbaşkanlığından istifa etmesinden sonra başladı ve İngiltere, İrlanda, Danimarka 1 Ocak 1973’te AB’ye üye oldu. Bugün ise İngiltere üyelikten ayrıldıktan sonra İngiltere’ye yakın bir isim olan Macron Fransa’nın Cumhurbaşkanı oldu. Üstelik sola yakın Fransız halkının başında bugün kapitalistlerin adamı Macron gibi biri Cumhurbaşkanı olarak Fransa’nın başında bulunuyor.

Sahi biz bu AB üyeliği konusunda ne yapıyoruz?. Biz neden bu konuda referanduma gitmiyoruz. Zaten bizi istemiyorlar. NATO ve NATO ülkeleri bile teröristler ve darbecileri korumaya devam ediyor.

Erdoğan çok çocuktan söz ediyor ama müttefiklerimiz eli ile hızla kısırlaştırılıyoruz. Gıda-Tarım ve Sağlık Bakanlığının ve Aile Bakanlığının bu konuda büyük sorumluluğu var. Buna Adalet, Milli Eğitim, Kültür ve Gençlik Bakanlığını da ekleyin.

Seçim sonrası, aile ve gençlik ile ilgili can sıkan, can yakan bilgiler sunacağım. Bunlar patates soğan, döviz.. Seçim kampanyasında dile getirilen “Materyal”lerden çok daha önemli. Aile ve gençliği kaybederseniz, geriye kaybedecek fazla bir şey kalmayabilir.

Yeni Meclis Başkanı bir adım atıp, aile ve gençlik konusunda meclis araştırması açtırabilir mi?

Siz sanıyor musunuz ki, “Tarihin sonu”nu getirecek bir “Medeniyetlerarası savaş”tan vazgeçtiler. Tamam, BOP çöktü ama birileri bu konuda yeni bir senaryo peşinde. Savaş, terör ve darbe gündemde. Suikastlar ve iktisadi operasyonlar da sözkonusu. Neyse ki, kendi aralarında, bu senaryo konusunda fikir birliği içinde değiller. Ama gidişat iyi değil ve bu iş ilanihaye böyle devam edemez. Nisan ayı bu açıdan önemli bir ay. Ve sonrası tabii. Ve bu süreç bugünden yarına bitmeyecek. Uzun soluklu bir mücadeleye hazır olalım. Selâm ve dua ile.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi