Serdar Arseven

Serdar Arseven

Amma matrak bir parti!..

Amma matrak bir parti!..

Doğan Medya Grubu, “İslâmi içerikli bir gazete” hazırlığındayken... Bana adam gönderip, muhabirlerimizden birkaçını istemişti!..
*
“Şeriatçı muhabirler lâzım”mış!..
Dalga mı geçiyorlar, diye düşündük.
Hayır... Ciddiymişler!..
“Son Çağrı” denilen gazete için hem “muhabirliği” hem de “Dini, Diyanet’i -iyi- bilen” adama ihtiyaçları varmış!..
Doğan’ın elemanları gidince, arkadaşlarla bu işin “gırgırını” yapmaya başlamıştık ki...
Erkan Elçin “Abi” dedi: “Dönüş kapım açık olacaksa, bir takılayım istersen!.. Bakayım, ne oluyor ne bitiyor?..”
Şimdi olsa, hayatta vermem. O günkü aklımla, “Git ama kaybolma oralarda!..” deyivermiştim.
Neyse... Erkan’ın üzerine “Dinini Diyanet’ini bilen iki muhabir daha” ekleyip, gönderdik Doğan’a...
Gittiler... Ve başladılar...
Maaşları iyi, öyle fazla iş güç isteyen de yok...
“Ohhh ne kebap.”
Bizim Erkan’la diğerleri haftada iki üç adet, “maneviyat tarafı ağır basan haber” verdi mi, tamam.
*
Talep üzerine gönderdiğimiz arkadaşlar, işi de bir azıtmış bir azıtmış...
Laikçiliğin medyadaki askeri üssü niteliğindeki “Doğan Medya” grubunun gazetesinden şeriat çağrıları yapıyorlar, handiyse.
Alfabe devrimine çakıyorlar, şapkayı, şupkayı tartıştırıyorlar...
Allah ne verdiyse, öyle... Dümdüz gidiyorlar!..
Gidiyorlar da... Bizim iki, üç arkadaş çıkartamaz ki koca gazeteyi...
Onlar birinci sayfaya “Şeriat” mesajlarını taşırken, iç sayfaları, magazini filan yapan kartel hergeleleri, bambaşka bir havada...
Hiç unutmam; 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan geceye dair iki haber dikkat çekiyordu, Aydın Doğan’ın “Dinci gazetesi”nde!..
Biri; bizden gitme muhabirlerin çaktığı “İlahiyatçılardan ortak görüş: Yılbaşı kutlamak haramdır!” manşeti...
Diğeri de... Hergele takımının; “Beyler, ekran başına; Yılbaşı gecesinde dansöz var!.. Gözleriniz bayram edecek!” haberleri...
Ertesi gün AKİT’te bir çakışımız vardı ki bu Doğan çelişkisine, of!..
L.n oğlum;
Alışmamış mabadda pantolon durur mu? Hiç taklit, orijinali gibi olur mu?..
Sırıtıyor aslanım; sırıtıyor Doğan’ım!..
Eğreti duruyor... Pis duruyor... İğrenç duruyor!..
Olmuyor!.. Ve netekim... Olmadı da...
Doğan’ın Dinci gazetesi aynen çöküverdi!.. Bizim muhabirler üç aylık bir “gözlem” seyahatinin ardından AKİT’e döndü.
Matrak bir hikaye değil mi?..
CHP’nin “çarşaf” açılımı kadar matrak!..
Evet, o meseleye geldim... Son grup toplantısında, hal ve hareketlerine ve tabii laflarına dikkat kesildiğim Deniz Baykal, resmen “kıvranıyor”du...
O alıştığımız “müstehzi” tavrından eser yoktu suratında, gergindi, botokslanmış gibiydi.
O konuşurken, kendisini izleyen CHP’lilere de şöyle bir göz attım...
İstanbul İl Başkanı’nın otobüslerle Meclis’e taşıdıklarında bir neşe, bir alkış...
“Tombala” vekillerin başını çektiği grupta ise donukluk...
O güruh, “Rüya mı görüyorum!” şaşkınlığında...
Baykal’ı dinliyorlar gözleri kapalı:
-Türbanlıların bir kısmı samimi laik imiş, bir kısmı değil imiş...
-Çarşaflıların alayı samimi laik imiş!..
-Tülbent, yazma dediğin de, “ırzına geçilen kadın”ın iffetini sembolize etmekteymiş!..
-Kendileri laikliğin ne olduğunu biliyorlarmış... Toplumun da öğrenmesi lazımmış!..
-“Çarşaflıya rozet” takarak, Türkiye’nin bu en önemli meselesini tartışma gündemine getirmişler!..
-Bunun seçimle filan alâkası yokmuş!..
-Seçim öncesine gelmesi, bundan evvelkilerde olduğu gibi tamamen tesadüfi imiş!..
*
Laiklik ne demektir?..
Tanımı var mı?.
Niye yok?..
Çarşaflıya rozet takmak laikliğin ihlali anlamına gelir mi gelmez mi?..
Çarşaflılar samimi laik ise, “bu kıyafeti” üniversite eğitimi hatta memuriyet için serbest kılmak gerekmez mi?..
Samimi ise, bırak girsin üniversiteye... Niye engel oluyon ki?!
Matrak mevzular: Partiye girişte, türban yasak, çarşaf serbest!..
Üniversiteye girişte her ikisi de yasak!..
Tülbent de (Baykal öyle diyo) iffet sembolü!..
Bu arada... Ne hazin bir manzara;
Cumhuriyet mitingçileri de bölündü, Necla Arat’la, Nur Serter ayrı saflarda...
“Birleşin, birleşin, birleşiiiiin!..”
“Ayrılın, ayrılın, ayrılıııın!..”
“Femiiiin... Femiiin!!..”
*
Hoş mevzu...
Vakit’in Ankara Haber Sorumlusu Fatih Akkaya da, pür neşe gitti CHP Genel Merkezi’ne... Orada da bir “birleşme” seansı vardı...
Baykal, kısa bir süre önce “Listelerini PKK başı Öcalan’dan almakla” suçladığı Karayalçın’la birleşiyordu...
Ya da öbürü onunla...
Ya da her ikisi...
Fatih’in aklı başka yerlerde... Geçmiş karşısına Baykal’ın...
Diyor ki mealen; “Partinize aldığınız çarşaflı hanımlar buraya (parti genel merkezine) geldiklerinde namaz kılmak isterlerse...”
-Eeee?..
“Nerede kılacaklar?.. 27 bin küsur metrekarelik kapalı alanda, 4 metrekarelik bir mescid olsaydı... Mini barın bile ihmal edilmediği binada, Mescid’e bir duvar arası olsun, ayrılsaydı!..”
*
“Efendim ayıracak mısınız?..”
Soru bu!.. Çarşaflılara “seçim yolunda” rozet takan Deniz Baykal’ın suratının nasıl değiştiğini, Fatih Akkaya’dan dinledim.
Fena haldeymiş... Ters mi ters bakıp; “Partimizi düşündüğünüz ve açılıma katkı sağladığınız için teşekkür ederim!” demiş...
(E, tabii, VAKİT hep düşünür sizleri!.. Önder Sav vakıasında da bir güzel düşünmüştü!..)
Ve Baykal devamla; “Hiç merak edilmesin, kimse mağdur olmayacaktır” tümcesini kullanmış...
Kıvırmaaaa!.. “Mescidi açacan mı açmıyacan mı?..”
Usulüyle sorunca Fatih... “Açacam” diyememiş...
Seçim süreci ya; “Açmayacam” da diyememiş!..
*
Aydın Doğan’ın “Dinci” (!) gazetesi gibi...
Baykal’ın da bu “dinci hamlesini” “çökertmek” bize nasip olmuş oluyor bu durumda!..
Bu “ortaoyunu” da bitmiş oluyor yani, önümüzdeki oyuna bakalım!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi