Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

CHP yeniden “tek parti” olabilir... Mi acaba?

CHP yeniden “tek parti” olabilir... Mi acaba?

Dünkü “Arşiv” sayfamızda da yer alan Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi’nin iki yazısı “CHP yandaşları”nın nasıl bir “çelişki” içinde olduğunu, nasıl bir “kafa karışıklığı” yaşadıklarını ortaya koyması açısından son derece ilginç bir örnekti... 11 Aralık 2008 tarihli yazısında, “Baykal’ın çarşaf açılımı”nı eleştiren ve “Deniz Baykal’ın eleştirdiği Milli Şef’li CHP, Atatürk Bulvarı’nda köylülerin görünmesine izin vermediği noktadan yukarıda anlattığımız noktaya gelmişti, Deniz Baykal’lı CHP nereye gidiyor?” diye soran Oktay Ekşi, 12 Eylül 2002 tarihli yazısında, aynen Baykal gibi düşünüyor ve “Tek parti zihniyeti”ni şöyle eleştiriyordu: “CHP’nin tek parti dönemiydi... Çankaya’da onaylanarak vilayetlere ve kamuoyuna duyurulmak üzere radyoya gönderilen Ordu ve Samsun aday listelerinde iki isim böyle bir azizliğe uğrayıp değiştirilince savaş yılları Ankara’sında ciddi bir yoksulluk yaşamıştık.
Onun için listede olmak ile olmamak ne demektir, hele bir azizliğe uğramak o insanlara ne kadar ağır gelir, iyi biliriz!..”
“CHP, BEN VARSAM VAR!”
Bu çelişkiye “Oktay Ekşi’nin kafa karışıklığı” demek mümkün... “Dün” yazdıklarını “bugün” unutmuş olmasını “yaşlılıktan kaynaklanan unutkanlık” olarak görmek de mümkün.
Ancak Oktay Ekşi’nin çelişkisi, “yaşlılık”tan veya “unutkanlık”tan kaynaklanıyor değil!.. Oktay Ekşi, “CHP yandaşı bütün yazarlar” gibi; “CHP’nin elden gitmesinden” korkuyor!..
Öyle ya;
“Çarşaf açılımları”yla “başörtüsüne hoşgörü”lerle “CHP de elden gider” ise, kime dayanacaklar, neye güvenecekler?..
Olayın bir boyutu böyle... Diğer boyutunda ise şöyle bir “sahiplenme” duygusu var!.. “Sahiplenme” de değil, ”emretme” veya “teslim alma” psikolojisi!..
Şöyle izah edelim:
Oktay Ekşi ve diğer CHP yandaşı yazarlar demek istiyor ki;
“Benim görüşlerim doğrultusunda hareket ederse, CHP, benim partimdir!.. Benim fikirlerim dışına çıkarsa, böyle bir CHP’yi içime sindiremem!.. Bu CHP, benim partim olamaz!.. İçinde ben varsam, CHP de var!.. Yoksam, CHP de yok!”
Evet, aynen bunu diyorlar;
“Bu parti, ben varsam var!”
Peki, “onların CHP’si” nasıl olmalı?..
Bir kere “halktan kopuk” olmalı!.. “Halkın inançlarına yabancı” olmalı!.. “Halk gibi” değil, “halktan farklı” olmalı!.. “Halkı doyuran” değil, “halka buyuran” olmalı!..
İşte bu “kafa yapısı”dır ki, CHP’yi “halk”tan koparmış ve dolayısıyla “iktidara hasret” bırakmıştır!..
CHP’yi, “muhalefete müebbed mahkûm” eden kafa, bu kafadır!..
Bu kafa, “CHP” ile “halk”ın arasını açmış, CHP’yi “halkın tepesi”ne çıkarmış, “halkın da oraya geleceğini” düşünmüştür!..
Ne var ki;
Halk, “CHP’nin durduğu yer”e çıkmayı reddetmiştir!..
İşte şu anda; “halkı kendine getiremeyen” CHP, “halkın arasına karışmaya” çalışmaktadır!..
Bay Deniz Baykal, adına “çarşaf açılımı” denilen tavrıyla, “halktan kopuk CHP yandaşları”na şu mesajı vermektedir:
“Sizin arzularınızı yerine getirip ömür boyu muhalefet kalmaktansa, halkın arzularına kulak verip, artık iktidar olmak istiyorum!”
Oktay Ekşi gibi “CHP yandaşı yazarlar”ın hazmedemediği işte budur!..
Bugüne kadar ellerinde tuttukları, parmaklarında oynattıkları parti, şimdi kayıp gitmektedir!..
Bay Ekşi, boşuna sormuyor;
“CHP nereye gidiyor?”
CHP’nin “kendilerine doğru” gelmediğinin, “halka doğru” gittiğinin onlar da farkında!..
CHP’nin, “azınlık” olmaktan sıkıldığının, “çoğunluk” olmaya çalıştığının onlar da farkında!..
Yine farkındalar ki;
“Halkla barışmanın hazzı”nı yaşayacak olan bir CHP’ye, bundan böyle “hükmetmeleri” mümkün olmayacak, “saltanat”ları sona erecektir!.
CHP’ye çatmaları bu yüzdendir!..
“Açılıma direnme”leri bu yüzdendir!..
Bütün dertleri şudur:
“Küçük olsun, benim olsun!”
Ben yoksam, parti de yok!..
ANAYASA’NIN 10. VE 42. MADDELERİ
Şimdi, bütün gözler Bay Baykal’da...
Direnenlere “teslim” mi olacak, yoksa “milletle barış”ta yeni adımlar mı atacak?..
Bana sorarsanız;
Bay Baykal, “çarşaflı hanımlara rozet” veya “başörtülülere üyelik” ya da “imamlara adaylık” ile yetinmemelidir!..
“Şov” için bunlar gereklidir ama yeterli değildir!..
O halde, “sürpriz” yapıp, “bir adım daha” atmalıdır!..
Öyle bir adım ki;
AK Parti ve MHP’yi de geride bırakacak farklı ve büyük bir adım!..
Ne yapmıştı AK Parti ve MHP;
Meclis’e bir “Anayasa değişikliği teklifi” verip, Anayasa’daki 10. ve 42. maddelerin şöyle değişmesini istemişlerdi:
¥ “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.”
¥ “Kimse, kanunda açıkça yazılı olmayan hiçbir sebeple eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı ve kullanılmasının sınırları kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları kanunla belirlenir.”
Malûm;
AK Partili, MHP’li, BBP’li ve DTP’li 411 milletvekili 9 Şubat 2008’de bu teklife “evet” demiş, tam “üniversiteler kılık-kıyafet özgürlüğü”ne kavuşacakken CHP devreye girmiş ve “pişmiş aşa soğuk su” katmıştı!..
Evet, “pişmiş aşa soğuk su” katmıştı... Anayasa Mahkemesi’ne gitmiş, “Meclis’teki 411 Milletvekili” tarafından verilen kararı, “Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesi”ne iptal ettirmişti!..
Kısacası, CHP’nin gözünde “patron” olan “millet” veya onun iradesinin tecelligâhı olan “Meclis” değil, “Yargı” idi!..
“Patron ne diyorsa o!” diyordu CHP!..
Patron da, “yargı” idi!..
CHP, BU TEKLİFİ VEREBİLİR Mİ?
İşte şimdi, “fırsat, bu fırsat”tır!..
CHP, “80 yılın sürprizi”ni yapıp, Anayasa Mahkemesi’nin reddettiği 10. ve 42. maddelerdeki değişikliklerin “kapsama alanı”nı daha da genişletebilir!..
Meclis’e bir “değişiklik teklifi” verip diyebilir ki;
¥ “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.”
¥ “Kimse, kanunda açıkça yazılı olmayan hiçbir sebeple eğitim, öğretim, çalışma ve seçilme hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim, çalışma ve seçilme hakkının kapsamı ve kullanılmasının sınırları kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim yapma, çalışma ve seçilme hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanımının sınırları sadece Meclis tarafından ve kanunla belirlenir.”
Bence CHP, bu adımı bir an önce atmalı ve böylece “öncü parti” olduğu iddiasına haklılık kazandırmalıdır!..
CHP, bu adımı atarsa var ya;
AK Parti’nin de önüne geçmiş ve belki de yine “tek parti” olma hüviyetini elde etmiş olur!..
Ama, bunun için “29 Mart 2009’dan önce” harekete geçmelidir!..
Tabii, “inandırıcı olabilmek” için!..
CHP’DEN GEÇİNENLERE İNAT!
Bugün, “Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağını ben kaldırdım!.. Onun önünü ben açtım!..” diye övünen Bay Baykal, “örtü yasağı”nı da kaldırmalı, tarihe “başörtüsünün önünü açan adam” olarak geçmelidir!..
Öyle inanıyorum ki;
Bay Baykal, bunu yapacak “çap” ve “güç”tedir!..
Yeter ki; “CHP’li geçinenler”in ve “CHP’den geçinenler”in direnişlerini kırsın, onların “sulta”sından kurtulsun!..
Bunu başarabildiği gün;
Şu yukarıdaki “pankart”ları kimse açamayacak, “Ben de CHP’liyim, milletvekili olmak istiyorum” diyemeyecektir!..
Ve CHP’nin adı, “örtü sorununu çözen parti” olarak tarihe altın harflerle yazılacaktır!..
Ne o, çok şey mi istiyorum?..
Hayır, çok şey istemiyorum... Sadece ve sadece “olması gerekeni” istiyorum...
“Milletin hakkı”nı istiyorum!..
CHP de milletle barışmaya çalıştığına göre, niye olmasın?!?..
Ne yani;
CHP, kendini emen “kene”leri sırtında taşımaya mecbur mu?..
==============
Deri gaspı
Bilirsiniz; “Ağlayanın malı, gülene fayda etmez” diye bir atasözümüz var... Yıllardır “deri gaspı”yla meşgul THK‘nın, niye bir türlü düze çıkamadığını da, bu söz gayet güzel ifade ediyor!..
“Gaspettikleri deriler”in THK’ya bir hayrı dokunmuyor!.. Niye dokunmuyor?.. Çünkü derileri “zorla, ağlatarak” alıyor THK!.. “Gönüllü” olarak toplasa, herhalde bir işe yarar!..
Biliyorsunuz... İstanbul Pendik’te, inşaatı yıllardır süren “cami” için “bağışlanan” derilere, THK’nın ihbarıyla el konulmuş!..
İşin, daha da tuhaf tarafı; cami derneğinin başkanına, neredeyse ahiret sualleri sorulmuş... “Derileri nasıl, nereden kimden aldın?” gibi!..
Yahu; THK denilen bu kuruluş, “deri toplamaya” mı yetkilidir, yoksa “bağışlanan derilere el koymaya” mı?..
Şunu, bir açıklığa kavuşturalım... Toplayacaksa toplasın!.. Ama, bağışlanan derilere el koymasın!..
Haa, el koyuyor da n’ooluyor?.. “Ağlayanın malı gülene fayda etmediği” içindir ki; THK’nın yüzü bir türlü gülmüyor!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi