Kürtçe TRT gelirken -II-

Kürtçe TRT gelirken -II-

TRT’nin 1 Ocak itibarıyla yayına girecek olan Kürtçe kanalını konuşmaya devam edelim.

Türkiye uzun yıllardır terörle mücadele eden bir ülke. Binlerce insanını kaybetti, ölçülemeyecek maddi ve manevi zararlara uğradı.

Üstelik bu can yakıcı süreç devam ediyor.

Böyle bir ortamda soğukkanlı davranmak, sorunu çözebilecek, en azından yönetebilecek bir yerde durabilmek gerçekten kolay değil.

Terörün ana hedeflerinden birisi, demokrasi-güvenlik dengesini bozarak, kendisini var eden zemini sürekli kılmaktır.

Canınız yanarken, çocuklarınızı kaybederken, demokrasiden, hak ve özgürlüklerden bahsetmek, bu yönde cesur adımlar atmak zordur.

* * *

Dün Diyarbakır’dan çok sevdiğim bir arkadaşımla konuştum.

‘Burada insanlar yıllar yılı BBC’yi dinledi, yabancı kanallar ne söylüyor diye gözünü dünyaya çevirdi. Ama belki de ilk defa, şu son beş-altı yıldır insanların gözü parlamentoda. Ne olur bu umutlar kırılmasın, böyle bir fırsatı kaçırmak hepimize pahalıya mal olabilir.’

Bunca yıl giderek daha karmaşık hale gelen bir sorun karşısında siyasetin, parlamentonun hala bir umut kapısı olması gerçekten önemli.

Telefonu ‘Umutları diri tutalım’ mesajıyla kapattık.

* * *

Daha önce de söylemeye çalıştım. Başta Kuzey Irak’ta olmak üzere bölgenin farklı ülkelerinde yaşayan Kürtlerin bir bölümü, ‘zamanın ruhu’na uygun olarak ‘bağımsızlık’ düşüncesiyle yoğrulmuş olabilir. Hatta Irak Kürtlerinin bölgesel yönetim adı altında elde ettiği kazanımlar, bu fikirleri daha da güçlendirmiş olabilir.

Ancak unutmayalım.

Türkiye’deki Kürtlerin, Kürt hareketlerinin, birbirinden farklı gibi duran akımların toplamda Kuzey Irak’ı, hatta bölgeyi etkileme kapasitesi, onların bu tarafı etkileme gücünden kat kat fazladır.

Tam bu noktada TRT’nin Kürtçe yayın atağı daha da önem kazanıyor. Çok geç kalınmış olsa da bu adım, terörün kullandığı zemini zayıflatacak, aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel etkinliğine şaşırtıcı katkılar sağlayacaktır. PKK-DTP hattını belki de en çok rahatsız eden nokta burası.

* * *

Korkularımız, yanlışlarımız, tarihimizi ve ortak değerlerimizi yok sayma çabamız, Kuzey Irak’ı akıl almaz bir soruna dönüştürdü. Dahası ‘Kürt sorunu’nda zaten sıkışık olan manevra alanını da iyice daralttı.

Şimdi bu yanlışları tekrarlamayan, en azından stratejik bir yol haritasına sahip bir irade şekilleniyor.

Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında peşpeşe gündeme gelen ve karara bağlanan ‘diyalog siyaseti’ devam ediyor. Türkiye, yanı başındaki topluluklarla başka ülkeler üzerinden konuşma alışkanlığını yavaş yavaş terk ediyor.

* * *

‘Bu meseleyi kendi içimizde çözelim, Öcalan’a kulak verelim, Irak’takilerle konuşmak bizi böler’ diyenler aslında hiçbir şey söylemiş olmuyorlar.

TRT’nin Kürtçe kanalı, eğer doğru dürüst devam eder ve birtakım saçma sapan engellere takılmazsa, bu kıskacı ‘çözüm’ diye yutturmaya çalışanlara da iyi bir cevap olacaktır.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmaya DTP sıralarından gelen tepkiler ve yüzlerine yansıyan öfke dikkat çekiciydi.

Elbette ‘etnik siyaset’ Türkiye’nin gündeminden kolayca çıkmayacak. Yıllar yılı bu dili kullananlar, bulundukları konumu bir anda terk etmeyecekler.

Ancak şu gerçeği görelim.

‘Etnik siyaset’in büyüsü yavaş yavaş azalıyor. Alanı giderek daralıyor. Bu onları daha hırçınlaştırabilir. Terörle ilgili yeni bir tırmanışı beraberinde getirebilir.

Ama diğer yandan da çözüme dönük arayışları hızlandıracak, umutları diri tutacaktır.

TRT’nin Kürtçe kanalı bu süreçte hayati bir rol üstlenecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi