Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

Barış inşâsı önündeki engeller...

Barış inşâsı önündeki engeller...

Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte oluşan yeni tabloda uluslararası örgütlerin yapısındaki çarpıklık ve görev alanları yeniden tartışma konusu oldu.
Uluslararası hukuk ve uluslararası örgütlerde Batı dışı aktörler ya zorda kalındığı vakit sistem içine çekiliyor yahut hiç alınmıyordu. BM yapısına baktığımızda İslâm dünyası ve Hint âlemi tümüyle sistemin dışında. Bu oligarşik yapı barış inşası yahut uluslararası krizlere müdahale hususunda BM’ye güveni zedeliyor.
BM’in Irak, Afganistan ve Filistin konusundaki etkisiz yapısı, çatışma bölgelerinin istikrara kavuşması adına ümit vermiyor.
G-8 ve G-20 yapılanmasındaki düalist yapı az gelişmiş ulusların uluslararası sisteme olan güvenini zedeliyor.
NATO’nun bir manivela gibi özellikle son Kosova ve Afganistan krizlerinde kuruluş anlaşmalarına muhalif bir biçimde krizlere müdahale et(tiril)mesi ve geleceğinin tartışılır olması yine uluslararası güvenlik mekanizmasında NATO’nun rolünü sorgulamayı gerekli kılıyor.
AB ülkelerinin Bosna ve Kosova örneğinden sonra dünya barışı için Avrupa değerlerini aday ülkelere ihraç etmeye çalışması eurocentrik ve egocentrik bir yaklaşımdan öte anlam ifade etmiyor.
Sonuç olarak uluslararası örgütler etkinliklerini kaybettiği oranda yasadışı yerel terör örgütleri küreselleşiyor. Uluslararası hukuk ve uluslararası sistemin hegemonik güçlerce suiistimal edilmesi uluslararası terörden beslenen odakları cesaretlendiriyor. Uluslararası terör yönetilemez hale geliyor. Zira uluslararası sistem kırılganlaştıkça terörün çeşidi ve şiddeti artıyor, kontrol edilemez ve baş edilemez bir durum kazanıyor.
KİMLİK POLİTİKALARI VE AZINLIKLARA YAKLAŞIMLAR
Etnik ve mezhepsel çatışmaların temelinde merkezi hükümetlerin yanlış kimlik politikaları ve azınlıklara karşı uygulanan ayrımcı tavırlar yatmaktadır.
Merkezi hükümetlerin aidiyet duygularını törpüleyici etnik temelli kimlik siyasetleri veya yerel kimlikleri yok sayan politikaları, etnisitelerin veya mezheplerin taleplerine ulaşmak için antidemokratik yollara başvurmasına ve taleplerinin derece ve şiddetini artırmasına sebep olmaktadır.
Devletlerin azınlıklara, diğer milletlere, diasporalara karşı tavrı karşı karşıya kalacağı tepkinin niteliğini ve dozajını belirlemektedir. Azınlık haklarına karşı saygının derecesi de yine entegrasyon-asimilasyon sarmalındaki azınlıkların tavırlarında en mühim belirleyicidir. Bu bağlamda milliyetçi yaklaşımların niteliği ve derecesi önemlidir. Ulusal milliyetçi yaklaşımın niteliği yerel, etnik, bölgesel, mezhepsel milliyetçiliklerin renklerini belirlemektedir. Kimlik algılamasına yönelik ve azınlık haklarını tanımaya ve temin etmeye yönelik politikalar yeni dönemde güvenlik amaçlı politikaların başarılı olmasında önemli bir faktör haline gelmiştir.
Karşılıklı bağımlılığın arttığı ve uluslararası ilişkilerin hem kuvvetli hem de kırılganlaştığı günümüzde devletlerin güvenlik sorunlarını aşmaları kendi içlerinde güven bunalımlarından kurtulmalarına ve sosyoekonomik ve siyasi istikrarı sağlamalarını mutlaka gerekli kılmaktadır.
Kültürel homojanizasyon çalışmalarında neticeye gitmek artık geçmişe göre hem imkânsız hem daha tehlikelidir. Bu tür bir yaklaşım azınlıkların taleplerinden vazgeçmelerini temin etmediği gibi azınlık kimliğinin daha da kuvvet kazanmasına sebep olmakta ve etnik çatışmaları körüklemektedir.
Çok kültürlülük anlayışı, barış içinde bir arada yaşamanın öncelikli kuralı haline gelmiştir.
Uluslararası örgütlerin çatışma öncesi veya çatışma sonrası bölgelere müdahalesi problemi artırmaktan başka bir işe yaramamaktadır.
Uluslararası sistem demografik ve siyasi temsil adalet prensibiyle yeniden yapılandırılmalıdır. “Barışa zorlama” yaklaşımıyla gerçekleştirilen operasyonlar sonrasında sivil yaklaşımlar gecikmeden organize edilmeli, çatışmaların ve ayrışmaların derinleşmesinin önünde geçilmelidir.
Terörü besleyen yaygın taarruzlar, çifte standartlı yaklaşımlar, etnik alanları yok sayma, kimlikleri dikkate almama, adaletsiz azınlık politikalarıdır.
Çeşitliliği ve çok yapılı sistemleri yönetmek için sosyolojik çalışmalar yapılmalı ve devletler bu tür sistemleri hayata geçirmeye teşvik edilmelidir.
Siyasetin bölgeselleştirilmemesi çatışmaları önlemek için artık çok önem kazanmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi