Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

Öteki Avrupa’nın imtihanı

Öteki Avrupa’nın imtihanı

Çiçeği burnunda dışişleri bakanımızın ‘öteki Avrupa’ya mesajları geçen haftaların altı çizilmesi gereken önemli haberlerinden birisi idi.
Neler denmişti, önce onları hatırlayalım: “Artık kimse Türkiye-AB ilişkilerinin faydalarını, zararlarını, geçmişini tartışma suretiyle yeni bir muğlaklık ortaya çıkarmamalıdır. Bu her şeyden önce, taahhütlere sadakat meselesidir. Biz de, AB de daha önce taahhüt ettiğimiz gibi önümüzdeki dönemde üzerimize düşeni yapmak durumundayız”
Şu beyanat da bir önceki haftadan: “Gün, sınırları hiç olmamış Avrupa’nın sınırlarını çizmek, bu sınırlarda yeni Berlin duvarları örmek günü değildir. Gün, vizyonlarımızı paylaşma, pozitif düşünme günüdür.”
Hadi bir de Ahmet Davutoğlu’nun beş sene öncesinden bir başka ifadesini nakledelim, sonra da hepsini birlikte tahlil edelim: “Türkiye Avrupa’yı dönüştürecek kadar iddialı, Avrupa içinde söz söyleyecek kadar sağlam temellere dayalı, tarihi ve kültürel birikime sahip bir ülkedir ve stratejik olarak da Avrupa’nın uluslararası stratejik etkisini artırabilecek bir yapıdadır. Avrupa’da her aydın ve her siyasetçi bu gerçeği görebilecek kadar derin değildir.”
‘Uzun ince bir yol’un sonuna doğru geldikçe yahut öyle zannedildikçe ‘öteki Avrupa’nın bilinç altındaki peşin hükümler, saplantılar, korkular ve kaygılar da bir bir su yüzüne çıkmaya başlıyor.
Türkiye kamuoyu, bir vakit, devlet eliyle batılılaşırken hem de muhafazakâr bir siyaset eliyle nasıl Avrupalılaştığımızı tartışıyordu.
Şimdi ise Müslüman demokratlarla laik cumhuriyetçilerin kavgasının sonucunu merakla bekliyor.
Muhafazakâr kesimler bir yandan ‘Avrupa kültürü’ korkusunu içten içe yaşarken, öteki Avrupa da Avrupa İslâmlaşacak diye kâbuslar görüyor!
‘İslâmî terör’ saçmalığı Avrupa’da bile prim kaybederken, Müslümanların temsil sorunu hâlâ yerli yerinde duruyor.
İşte Dışişleri Bakanı Davutoğlu, yukarıdaki beyanatlarıyla tam da bu atmosferde Avrupalılara nefis muhasebesi yaptırtacak sorular yöneltiyor ve hassas değerlendirmeler yapıyor.
“Türkiye’nin üyeliği mantık dışıdır. İspanya’nın iki katı kadar parlamentere sahip olacak ve Avrupa’nın en fakir ve en nüfuslu ülkesi olarak, AB’nın uygulaya geldiği tüm mali ilkelerdeki eşitliği bozacaktır.” diyen eski Fransa Cumhurbaşkanı-AB Anayasa Komisyonu Başkanı Valéry Giscard d’Estaing’a inat eski Fransa Başbakanı ve Avrupa Parlamenteri Michel Rocard “İnanıyorum ki, Avrupa’nın kapılarını Türkiye’ye açmak, ekonomik bakımdan akıllıca, stratejik bakımdan kaçınılmaz, kültürel bakımdan ilerici bir harekettir” diyor.
Tüm bu tartışmalar ortasında derin Avrupa, bir yandan derin yapılanmaların hızla tasfiyesini istediğini bildirirken diğer taraftan sanıklara doğru muamele edilmesini tavsiye ediyor.
Avrupa her zaman olduğu gibi kafa karıştırıyor, problemi zamana yayıyor, artık hayat-memat meselesi haline gelen Türkiye’nin üyeliği konusunu hazmetme kapasitesinin üstünde olduğunu fark ettikçe cinnet nöbetleri geçiriyor.
İmtiyazlı ortaklık gibi Avrupâî çözümlerle bu kâbustan kurtulamayacağını anladıkça bizim stratejik hâriciyemiz daha da cesaretle köşeye sıkışmış çapsız Avrupa reislerinin üstüne üstüne gidiyor.
Nilüfer Göle’nin son kitabında da dikkat çektiği gibi (İç içe girişler: İslam ve Avrupa, Metis Kitap, Nisan 2009) Mostar Köprüsü’ne sahip çıkmayan Avrupa, Dışişleri Bakanı’nın dediği gibi yeni Berlin duvarları inşâ etmenin yollarını arıyor.
Önce sorun çıkartıyor, sonra sorunu kanuna bağlıyor, sonra da hukukun üstünlüğünden dem vurarak itaat istiyor.
İmtiyazı kendi kotarıp muhatabının ortaklık şerefi ile iktifa etmesini umuyor.
Dünkü Avrupa bugün de aynı: Hem hodbin hem hodendiş! Hem eurocentrik hem egocentrik!
Batı dünyasının en dindar ülkesi Polonya’yı sorunsuz üyeliğe kabul eden AB, İslâm dünyasının en lâik ülkesine gelince tereddütte karar kılıyor. Rahmetli Sabahattin Zaim Hoca, bizim Avrupa ile serencamımızı “Bir Tereddüdün Romanı” diye boşa tavsif etmemişti.
Bu saatten sonra Türkiye’nin AB’ye üyeliği Türkiye’den çok öteki Avrupa’nın imtihanı olacak gibi görünüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi