Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

‘Açılım(lar)’dan beklenen ve “barış ayı” rüzgârı

‘Açılım(lar)’dan beklenen ve “barış ayı” rüzgârı

Cumhuriyet, kuruluşunun 86. yılında çok önemli ve hayatî kavşakları dönmenin, olgunlaşmanın ve kabuk çatlatmanın sancılarını yaşıyor.
‘Açılım(lar) süreci’nin patırtılı geçmesi oldukça normal, hır-gür çıkmasa anormal olurdu zaten.
Kolay değil, asırlık ezberler bozulacak, müsadere edilen haklar devredilecek, cumhur gerçekten kendi kendini yönetecek ve devlet nihâyet hizmet edeceği milleti ile barışacak, ‘vesâire’…
İşte bu ‘vesâire’ öyle önemli ve öyle devâsa ki aslında; açılım açılımı doğuracak, ülke normalleştikçe, ‘domino etkisi’ ile birer birer sahte, haksız ve hukuksuz iktidar kuleleri çatırdayıp yerle bir olacak.
Kimi odakların korkusu bundan!
Kiminin bile bile, milletin, ülkenin menfaatine ters laf ve işler peşinde koşması bundan!
Kimilerinin tir tir titreyip, tel tel dökülmesi de bundan!
Nihâyet, ‘geri dönülemez nokta’nın geçilmesinden korkuluyor.
Bu korku, ‘korku siyaseti’ni seven politikacıların iştahını kabartıyor ve bu zevat devamlı korku rüzgârları ekiyor.
Bu rüzgârların elbette siyasi ve sosyal hayata yönelik çok ciddi tesirleri olacaktır. Sivil ve askeri bürokrasinin bir kısmının direnişini de artıracaktır.
Ancak önümüzdeki aylarda, bu direnişle aynı oranda, hatta daha kuvvetli ve her kesimin işbirliği sağlanarak güven ve barış siyasetini, birlik, beraberlik ve kardeşlik şuurunu artırıcı faaliyetler yapılır ve bu yönde somut adımlar atılırsa, korku rüzgârı ekenler hayatlarının en acı fırtınasını biçebilirler.
Bu hassas dönemde iyice ayyuka çıkan ‘siyasî ahlâk anarşizmi’, açılım sürecine zarar veriyor gibi görünse de aslında bu sürecin fıtrî neticeleri.
Arınma niyeti fiiliyata dönüştükçe, malum muhalif odakların sınırları zorlaması, hatta daha açık konuşalım, çirkefleşmesi kaçınılmaz...
Krizlerin, karakterleri ortaya çıkartmak gibi bir özelliği vardır. Zor zamanlar, kişilerin olduğu kadar partilerin de, kurumların da karakterlerini günyüzüne çıkartır ve geleceklerini tayin eder.
Onun için bu dönem her zamankinden daha çok sabır, akl-ı selîm ve soğukkanlılığa ihtiyaç duyulan bir dönem.
Bu günlerde refleksif ve reaksiyoner, kısa vadeli planlar ve menfaatler üzerine siyaset üretenlerin gelecek yıllar içinde tasfiye olduğunu görmek, bizim için sürpriz olmayacak.
Bir düşünelim, 28 Şubat sürecinin sözüm ona muktedirleri şimdi neredeler?..
Peki, onların ceddi emcedleri neredeler?
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ekim ayını, dış politikadaki beklenen müspet gelişmeler sebebiyle, ‘barış ayı’ olarak ilan etti.
Ümidimiz, Ekim ayının, iç siyasî ve sosyal hayatta da barışın tesisi için mühim adımların atıldığı, sadra şifa cesur reçetelerin tatbik sahasına geçtiği bir ay olması.
Bu rüzgâr, siyaset üstü telakkilerle beslenirse hayırlı ve faydalı meyveler verir.
Bunun için, açılımdan beklenen, cesaretle ve samimiyetle tahkim edilmiş icraatların vakit kaybetmeden, ihmal edilmeden hayata geçirilmesi…
Bilhassa son zamanlarda süreci baltalamak için artış meyli gösteren haksız ve hukuksuz uygulamaların ‘mahzun gönüllere inşirah verecek’ tarzda cezalandırılıp, müsebbiplerinin deşifre ve tasfiye edilmesi…
Hakka inanıp O’nu razı etmek arzusunda olanlar, hakikaten halka himmet ve hizmet sunabilirler.
İman sahibi insan, aynı zamanda insaf sahibidir de.
Bugün, her gelişmenin, her konuşmanın insafla ve hakperestçe değerlendirilmesine düne göre daha çok muhtacız.
Yarın, bugün insaflı ve hakperest davranmayanların kamu vicdanında mahkûm edildiğine şahit olacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi