Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

“Dış politikada eksen kayması var mı?”

“Dış politikada eksen kayması var mı?”

Bu soru son yıllarda sıklıkla tartışıldı ve konu ile ilgili çokça yazıldı, çizildi. Son zamanlarda yoğunlaşan bu tartışmalar iki sebepten kaynaklanıyor: Birincisi: Şayet varsa böyle bir eksen kaymasından, yani Batı’dan Doğu’ya bir yön değişikliğinden, bugüne kadar yüzü ‘sadece’ Batıya dönük ve ‘sadece’ ‘güvenlik’ üzerine bina edilen resmî dış politikadan sapılmasından korkan kesimin tartışması. İkincisi ise dış politikadaki ‘yeni anlayış’ın şifrelerini çözmek isteyenlerin tartışması. Bu iki kesimi ve zemini birbirinden ayırmakta fayda var.
Milliyet’ten Sami Kohen, 9 Eylül ve 23 Ekim’de “Dış politikada eksen değişiyor mu?” ve “Eksen kayması mı, rota ayarı mı?” başlıklı yazılarıyla konuyu tartıştı. İlk yazısında Gazze olaylarında hükümetin takındığı tavrı usul ve esas olarak ele alan Kohen, eksen kayması algılamasının bu hadisedeki ‘radikal’ tutumdan kaynaklandığını ifade ediyor ama eksen kaymasının olmadığına dikkat çekiyor. Fakat şu cümlesiyle içindeki korkuya teselli aramadan da edemiyor: “Türk diplomasisinin (zaman zaman bazı yalpalamalara rağmen) esas çizgisinden ayrılmayacağını ve küresel olduğu kadar bölgesel ilişkilerinde de hassas dengeleri dikkate alacağını umuyoruz.”
Kohen, ilki ile paralel ikinci yazısını ise şu tavsiye ile bitirmiş: “Türkiye’nin kendi coğrafyasındaki ülkelerle ilişkilerini geliştirirken bunu dost ve müttefikleriyle ilişkilerine bir alternatif sayması çok yanlış olur. Böyle bir ‘eksen kayması’na gerek de yoktur. Esas hedeften sapmadan bir ‘rota ayarı’ yeterlidir...” (Milliyet)
Cengiz Çandar ise 20 Ekim’deki yazısında eksen kayması tartışmasına şöyle katılmış: “Avrupa Birliği yollarına ‘mayın’ döşenirken ve katılım müzakerelerinin bir sürü faslı –özellikle Sarkozy nedeniyle- tıkalı, dolayısıyla AB kapıları büyük ölçüde kapalı görünürken, yapı taşları tam yerli yerine oturmamış olsa bile, bir ‘Mezopotamya Birliği’nin temelleri atılıyor gözükürken, ‘eksen kayması’ görüntüsünün hiç olmadığından söz etmek de kolay değil.” (Refarans)
Nagehan Alçı’nın eksen meselesini sorduğu İlter Türkmen ise eksen kaymasının olmadığını ancak üslubun farklı olduğunu ifade ediyor. Bununla birlikte nükleer enerji konusundaki Türkiye’nin İran politikasını eleştirirken İsrail’i görmezden gelmekte ısrar ediyor. “Komşularla sıfır sorun politikası”nı da İran üzerinden tenkit eden Türkmen, bu “sadece bir laf” diyor. (Akşam)
İkazlarla ve korkularla dolu bu üç örneğin temsil ettiği kesimin korkularına karşılık, Türkiye’nin son dönem dış politika üslubunun olumlu neticeleri sadece Türkiye’de değil, tüm bölgede yeni bir heyecana vesile oluyor.
Endişelerin sebebi, son döneme kadar takip edilen dış politikaya temel teşkil eden ‘kimlik’ anlayışının yeniden inşa ediliyor olması. Son dönemde Türkiye kendini yeniden tanımlıyor. Bu dönemde, özüne, fıtratına, tarihi ve kültürel derinliğine uygun bir şekilde inşa edilen yeni ‘kimlik’ iç ve dış siyasetin ‘rotası’nı yeniden belirliyor.
İşte bu yeni kimlik üzerine bina edilen iç ve dış politika anlayışı “komşularla sıfır sorun ve sonrasında da maksimum işbirliği ve karşılıklı bağımlılık” politikasına bizi götürüyor. Eskiden gözüne sadece ‘güvenlik’ gözlüğü takıldığı için etrafının düşmanlarla sarılı olduğunu gören bir Türkiye vatandaşı, şimdi, tüm komşulara vizesiz seyahat edebilmenin hayal olmadığını görmenin huzurunu yaşıyor.
Dış politikada bir eksen kaymasından çok, köklü bir anlayış değişikliğinden bahsedilebilir. “Çok taraflı, çok kulvarlı, çok kanallı”, her zaman sahada olmayı hedefleyen, ritmik ve dinamik bir dış politika üslubu, Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik gerçekleriyle çelişmediği gibi, bu şartlar yeni dış politika anlayışını zorunlu kılıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi