Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Sağlıklı beslenme misağlıktan olma mı?

Sağlıklı beslenme misağlıktan olma mı?


Televizyonlar, internet siteleri, gazeteler, dergiler, sokaklar, evler, oteller, toplantı salonları, alışveriş merkezleri, bakkallar, manavlar, pastaneler, hastaneler, okullar, tüm devlet daireleri ve insanın yaşadığı her alanı, acayip ve garaip bir sağlıklı beslenme hevesi sarmış.
Sağlıklı beslenme üzerinde bu kadar ısrarla duran bir ülkede hastaneler kapanması gerekirken, nedense hastaneler tıklım tıklım ve telef oluyoruz. Doğmamış bebeklerin bile anne karnında hastalandığı günümüzde bu nasıl bir sağlıklı beslenmedir, anlayan beri gelsin.
Hangi medya organında olursa olsun, sağlıklı beslenme adına yazılan çizilen bütün mevzular, aslından astarından uzak şeyler. Sağlık adına para babalarından beslenen “beslemeciler” ile bu işin bir ucundan tutup; “Al karayı, pul parayı” tarzı kumar oynayanlar, insanlarla dalga geçiyor ve paralarını yiyip sağlıklarını tüketiyorlar.
Bir de zayıflama programları var ki, aman Allah’ım o meselenin üzerinde durmak bile kişinin insanlığından utanmasını gerektirecek kadar koca bir garabet. Yahu güzel dostlar; zayıflama yöntemlerinin hiçbir işe yaramadığını, bu konuda kullanılan meşhurlara bakarak anlamak mümkün değil mi? Daha ne diyeyim Allah aşkına.
Sağlıklı beslenmek ve zayıflamak için öncelikle insanın kendisine kocaman bir saygısı ve sevgisi olmalı. Sonra saçlarından başlayarak ayak tırnaklarına kadar vücudunu tanımalı ve neresinde ne gibi arızalar var onu bilmeli.
Bunlar yeter mi? Hayır yetmez! Kişi kendisini maddi ve manevi bir testten geçirmeli ve önüne atılan her yeme balıklama dalmamalı. Oyuna gelip gelmediğini, kandırılıp kandırılmadığını iyi anlamalı ve akıntıya kürek çekip; “Benim onlardan ne farkım var” diyerek hayatını, ailesini mağdur ederek, başkalarının cüzdanını şişiren köle olmamalılar.
Modern yollarla insanlara sunulan sağlıklı beslenme reçeteleri, insanları hızlı ve argo tüketime sevk etmekten başka bir işe yaramıyor. Bir kere bu oyuna gelinmemeli. Modernlik, rahatlık, hatta temizlik adına yiyecek ve içeceklere konulan katkı maddeleri ve ambalajlar, en temiz yiyecekleri kirletiyor, “sağlıklı” denilen ürünler hastalık yayıyor.
“İstisnalar kaideyi bozmaz” derler. Elbet bu konuda otoriteler var, doğru beslenmeyi anlatan uzmanlar var, onların hakkını verelim. Zaten onlar şarlatanlık yaparak sağlıklı beslenme adına medya medya gezip; “Programa çıkarım ama kaç para vereceksiniz” diye pazarlık yapmıyorlar. Adamlar işlerini yapıyor fakat onlara da az kimse itibar ediyor. Kısacası; “Aldatılanlar olduğu müddetçe aldatanlar olacaktır,” mantığı sürüp gidiyor.
Diyeceğim şu ki; sağlıktan, meyveden, sebzeden, bağdan, bahçeden, topraktan anlamayan, hatta ayağını toprağa basmaktan korkup, “Ya böcek sokarsa” diye toprağın yakınından geçmeyen kişi ya da kişiler, “sağlıklı beslenme, zayıflama ve diyet” programları yapıp milleti kandırıyor, aldatıyor ve yalan söylüyorlar.
Neden ve nasıl oluyorsa, bu işlerle uğraşanların yüzde doksan dokuzu, hep hasta ve sağlıksız bir yaşam sürüyor. Madem öyle neden söylediklerinin ve tatbikatlarının kendilerine faydası olmuyor. Üstelik sadece vücutları hasta olsa iyi, pek çoğunun ruhu da hasta. Gece kulüplerinden çıkmıyor ve ancak uyuşturucularla sakinleşebiliyorlar.
Psikologlar bu işle uğraşanların ve bunlara inananların pek çoğunun tedaviye ihtiyacı olduğunu düşünüyor. “Genellenmiş Tüketme Sendromu”nun, modern toplumlarda görülen en yaygın hastalıklardan biri olduğunu ve okul öncesi dönemden itibaren başladığını belirterek şu başlıkları sıralıyorlar.
“Tüketmekten zevk alma. Tüketirken yeteri kadar alım gücü olmayan diğer insanları umursamama. ‘Tüketiyorum; o halde varım’ sanrısına kapılma. Tükettiğiyle övünme, aile ve arkadaş toplantılarında bir yolunu bulup; lafı aldığı, yediği, gezdiği yerleri anlatmaya getirme. Uzun uzun gururla bunları anlatma. Alım gücü olmasa bile kredi vb. olanakları kullanarak tüketmeye devam etme. Haftada en az bir kez alışveriş merkezlerini ziyaret etme. Kendisinden daha fazla tüketen kişileri model alma, onlara özenme. Kendisinden daha az tüketen kişileri hor görme. Tüketemediği günlerde saldırgan olma, strese girme. Reklâm ve kampanyalara karşı aşırı duyarlı olma, kampanya tarihlerini kaçırdıklarında yoğun pişmanlık duyguları yaşama. Bir giydiğini bir daha giymeme, sürekli farklı şeyler tüketme.” Bu haller hastalığın ilerlemiş durumlarında görülürmüş.




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi