Metin Hasırcı

Metin Hasırcı

1430. Ramazan-ı Şerif

1430. Ramazan-ı Şerif

Muhterem okurlarım, Üç Ayların sonuncusu olan Ramazan-ı Şerif’in 1430’uncusunu idrak ettiğimiz şu günde evvelâ ülkemize dirlik, düzenlik, sevgi, birlik ve beraberlik gelmesine vesile olmasını Hakk Celle Celalühden niyaz ederim. Cenab-ı Mevlâ, bu feyizli gün ve gecelerin bereketinden dünya ve ahiret müstefid olmamızı nâsib-i müyesser eylesin. Milletimizi kıyamete kadar İslâm’ın kılıç ve kalkanı olmaktan mahrum eylemesin. Bunları istemiyen, kişi, müessese, kurumların sahiplerini de hidayetle buluşturup, Allah yolunda olanlardan eylesin İnşaallah.
Bir sitede, Askeri Yargıtay onursal üyesi Sayın Ali Fahir Kayacan’ın son yapılan Şûra hakkında nazikâne ve edibâne bir tahlilini okudum. Günlerden beri düşündüğüm husus olan silahlı kuvvetlerimizde kıdemli olmak yâni eski olmak öncelik getirir. 1960/27/Mayıs ihtilâlinde Ankara Mamak’ta muhabere acemi eri olarak vatani görevimi yapıyorum. Telsiz bölüğünde temel eğitimdeyiz ve siyasal şartların vardığı ihtilâl gelmişti. Mamak muhabere okulu Kumandanı merhum Tuğ.Gnrl. Celadet Öget’in okul binasından alınışı gözümün önünden hâlâ gitmemiştir gibi gelir bana. Acemi erlerin bile çok yorulduğu o günlerde, eğitim merkezlerinin en yorulan subayları da teğmenlerdi yâni tek yıldızlılardı. 1. Telsiz grubunun komutanı, Üsküdarlı, 1932 doğumlu Sadık oğlu Oktay Cemal Alparslan isimli çok yakışıklı, birdoksan boyunda soyadına uygun bir yiğitti. Sağ ise hayırlı ve uzun ömür, vefat etmişse rahmetler dilerim. Oktay teğmen o kadar yoruluyordu ki, herkes onun bu dayanıklılığına şaşıyordu. Bütün işlerini tamamlıyor ve eğitim alanına da gelip erleri askerliğe şevklendiriyordu. Bir müddet sonra üst komutadan bir yardımcı talep etmiş, mükemmel bir boksör olup, Gültekin Yalçınkaya adlı bir teğmen gruba tâyin edilmiş, geldiğinde kıdemi, Oktay teğmenden Harbiye çıkışı sırası bir iki rakam önde olduğundan komutanlık Gültekin teğmene geçmişti. Sabahleyin içtimaada Oktay teğmen tekmil vermek üzere Gültekin teğmenin karşısında topuğunu diğer topuğa vururken sağ eli kepinin siperatörüne en kısa yoldan giderken, itaat, saygı ve sevgi hâlesi sarıyordu etrafımızı. Askerlik kıdemi öne alan sistemini sadece zabitana değil neferler arasında da sürdüren dolaysıyla o ocaktan geçenlerin bildiği husustur. Sayın başbakan, kısa devre yedeksubaylık yapanlardan değil. Tam dönem yedeksubay olarak askerliğini yaptığından kıdemin değer ve önemini iyi bilmesi gerekir. Yıllar sonra bir gazete haberinde Gültekin Yalçınkaya teğmenin, yüzbaşılığa yükselmiş olduğunu o dönem içinde de subaylık kariyerine mühendislik eklediğini ancak ABD’de, bir araba kazasında vefat ettiğini okumuştum. Allah rahmet eylesin. Kuzenim merhum Zekâi Müngen Ordonat Albay’ın da ricasıyla beni Karaköse’ye tertip eylediklerini hatırlarım ve hakiki dünyadaki yerlerinde nûr içinde yatsınlar diliyorum.
Bilindiği gibi 2010 yılı zafer ayımız olan Ağustos her sene olduğu gibi bu sene de askeri rütbelilerin, terfi, tâyin toplantılarıyla başladı. Neredeyse üç senedir, ülke üzerinde sivil-asker münasebetlerinde iç ve dış unsurların ülkenin gerginliğe düşmesini sağlama yolunda çalışmalar; nice asker ve sivilin darbe müteşebbisleri iddialarıyla geçerken, bu seneki Yüksek Askeri Şûra toplantısının farklı geçeceği tahmin edilmekteydi. Buna misal olarak, takriben bir buçuk ay evvel, ABD’nin CIA organına yakın ABD’li bir Prof. yazmış olduğu makalesinde, Türkiye’de genelkurmay başkanlığına Sayın Koşaner’in geleceğini haber verirken, bu haberine bir amma koyarak, Sayın Koşaner için Küreselleşmeye ve AB’ne hâttâ Nato gibi kuruluşlara sıcak bakmadığını, daha ulusalcı bir düşünce ve anlayışına mâlik bulunduğunu, bundan dolayı da Koşaner’in tâyinine, ABD’nin hoş bakmayacağı kimi gazetelere ve internet ortamında hayli yer edindi. Ben bu makaleye vatanseverlerden hayli sert tepkiler gösterilir diye düşünüyordum. Ancak üzerinde pek durulmadı. Yüksek Askeri Şûra çalışmaları başladığının 3. günü sonrasında Sayın Koşaner’in söz konusu yazı hasebiyle emekli edileceği endişesi taşıdığımı söylersem, samimiyetime inanınız. Sağduyu, yazımın başında söz konusu ettiğim “kıdem” faktörünü değerlendiren Sayın Şûra üyeleri, belki dezenformasyon belki de ABD’nin arzusu olan yazıyı, Koşaner Paşa’nın kıdemine itibar ederek, kaale almamış olması sevindiricidir. Diyorum, emekli edilen bütün subay ve astsubaylara, hayatlarının bundan sonraki sürecinde sağlıklı ve mutlu bir hayat temenni ediyorum.
ASKERİ YARGITAY ONURSAL ÜYESİ
SAYIN KAYACAN’IN BEYANI
“Silahlı Kuvvetlerin Kuvvet Komutanlarını atamasını bazı basın yorumlarını izliyorum, -Efendim çok normaldir, falan yere genel müdür nasıl atanıyorsa buraya da öyle atanır, hükümet nasıl isterse onu yapar” deniyor. Bu farklı. Bunu TSK için çok keskin ele almamak lazım. Tabii ki hükümetin inisiyatifi olacaktır. Ama TSK’nın özel yapısı ve teamülleri ve hiyerarşik bir yapısı var. Çünkü sonuçta Kuvvet Komutanı olabilecek kişi; Orgenerallerin arasında kıdemsiz bir kişiyi yaptığınız taktirde o, onun amiri oluyor. Bu Silahlı Kuvvetlerin yapısına uygun düşmüyor. Senelerin yetişme tarzına uygun düşmüyor. Sivillerde bu yok ama orada dahi olabiliyor. Kendisinden sonra mesleğe başlamış kişinin başına müsteşar olarak getirilmesi veya iki tane Daire Başkanı var, biri diğerinden daha kıdemli eski, bir Daire Başkanını genel müdür yapıyorlar. Aslında orada da içten içe sürtüşmeler oluyor. Belki sivil sektör bunu kaldırabilir ama Silahlı Kuvvetlerin yapısı bunu kaldırmaz. Göreve getirilen veya getirilmeyen kişiler açısından düşünmemek lazım olayı. Mesela bunun geçmişte örneği oldu. Orgeneraller varken bir Korgeneral Hava Kuvvetleri Komutanı yapıldı.(*) Yapıldı ama ne oldu birçok subay (Ben biliyorum bir sürü askeri içtihatlar var) tanımadı onu Kuvvet Komutanı olarak. Aleni söyledi, denetleme oluyor, Komutan geliyor, el sıkışıyorlar, elini uzatmıyor üstelik düşük rütbeli subay, binbaşı elini uzatmayınca, -Sen niye elini uzatmadın? diyor, o da diyor ki, ‘Efendim Hava Kuvvetlerinde Orgeneral varken Korgeneral’in Kuvvet Komutanı olmasını ben içime sindiremiyorum, onun için ben sizi Kuvvet Komutanı olarak göremiyorum’ tabii dedi ve ceza aldı. Bunlar hoş şeyler değil. Aynı rütbede olsa da kıdem meselesi gündeme gelecek. Öyle bir yetişme tarzı var.” Demekte sayın Kayacan.
Not:(*) Sayın Kayacan’ın, bahsettiği Orgeneral havacı olup, İrfan Özaydınlı idi. Bu zat, 1971 muhtırasında bilhassa Eskişehir’de ahaliyi hayli üzmüş biri idi. Milli Görüş’ün içinde bulunduğu 2.MC hükümeti bilhassa MSP kanadının ısrarıyla kuvvet komutanı yapılmamış. Bir Korgeneral atanmıştı. Milli Cephe hükümetinde MSP kanadı hayra motor, şerre fren idi. Fiemanillah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Metin Hasırcı Arşivi