Faruk Çakır

Faruk Çakır

Siyasetçinin dili

Siyasetçinin dili

Seçim meydanlarında kalabalıkları gören siyasetçilerin sarf ettiği ölçüsüz sözler hem kendilerine, hem siyaset kurumuna, hem de bir bütün olarak cemiyete zarar veriyor. Öyle sözler söyleniyor ki, duyanlar, “Bu iki lider bir daha birbirinin yüzene bakamaz” diyor. Bir zaman sonra bir şekilde aynı mekânda buluşan liderler “hiçbir şey olmamış” gibi davranarak icabında birbirlerini tebrik ediyor!
Meydanlarda kavga eden liderlerin, daha sonra görünüşte barışmalarına sevinmeli miyiz? Sevinemeyiz, çünkü gerçekte barışmıyorlar, barışmış gibi yapıyorlar. Bunları gören diğer parti mensupları da aynı yolu tercih ediyor ve maalesef ortaya çıkan ‘maskeli yüzler’le siyaset kirlenmiş oluyor.
Geçmişte de bu tavırları sergileyen siyasetçilerden bütün Türkiye zarar gördü. Birkaç oy daha fazla almak için rakiplerini en ağır şekilde itham eden siyasetçiler vatandaşa da kötü örnek oldu. Bu sebeple küsen kardeşler, komşular ve arkadaşlar oldu. O halde, zararı görülen bu yanlış yolda ısrar etmenin bir anlamı var mı?
Siyasetçilerin bu davranışlarından herkes şikâyetçi. Neyse ki sanayiciler ve iş dünyası da bu gidişten rahatsızlık duyduklarını açık yüreklilikle ifade etmişler. Meselâ, Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, siyasette giderek sertleşen ve bozulan üsluptan rahatsız olduklarını ifade ederken, “Seçimlerin huzur içinde yapılabilmesi için gerginliklerin hafifletilmesi, bunun için de liderlerin üsluplarını yumuşatmaları gerekmektedir” demiş.
Benzer bir çağrı da Türk Sanayici ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner’den gelmiş. Boyner de, “Seçime hazırlık dönemi hepimizin ülkemizin sorunlarının ve bunlara siyasi partilerimizin getirecekleri çözüm önerilerini tartıştığı bir dönem olmalı. Maalesef biz siyasetin siyaset içermeyen konularla yapıldığı bir çamur atma dönemini yaşıyor, enerjimizi boşa harcıyoruz” şeklinde konuşmuş. (AA, 25 Mayıs 2011)
Meydanlara çıkan liderler, başka partilerin liderlerini karalamak yerine; kendi yapacaklarını anlatsalar ne kaybederler? Hiçbir lider, “Kabahat diğer parti liderlerinde. Onlar bana sataştı, ben de cevap vermek durumunda kaldım” demesin. “Kötü söz sahibine aittir” tesbiti gereği, kem söz söyleyene kem söz ile cevap verilmese; o sözler sahibini yaralar. Ama her iki taraf da söz kavgasına tutuştuğunda, kimin haklı kimin haksız olduğunu ayırdetmek bile zorlaşıyor.
Elbette seçim dönemleri başka günlere nisbetle biraz daha heyecanlı, biraz daha tartışmalı olur. Ama bunun da bir ölçüsü olmalı. Liderlerin ‘sert’ sözleri belki taraftarlarının hoşuna gidiyor, ama siyaseti futbol taraftarlığı haline getirmek doğru değil.
Sandık günü yaklaştıkça, liderlerin meydanlarda çınlayan sözlerinin hep ekonomik çerçevede olması da dikkat çekici. Sanki Türkiye’nin hiç siyasî ve sosyal problemi yokmuş gibi davranılıyor. Kanallar açmak için gündeme gelen vaadler kadar, eğitimde, sosyal hayatta yapılması düşünülen projeler de seslendirilmeli değil midir? Türkiye’nin geleceğine yön verme iddiasında olan siyasetçilerin; tıkanan eğitim sistemi, bunalımdaki aile, gençlik ve boşanmalar gibi konularda söyleyecekleri iki çift laf yok mu?
“Dilin kemiği yok” ama bıçaktan daha keskin, kılıçtan daha yaralayıcı olduğunu da hatırdan çıkarmayalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi