Faruk Çakır

Faruk Çakır

Özrü, kabahatinden büyük olmasın

Özrü, kabahatinden büyük olmasın

Hatırlanacağı üzere geçen yıl, Gazze’ye uygulanan İsrail ablukasını sona erdirmek niyetiyle harekete geçen Mavi Marmara gemisi, 31 Mayıs 2010 tarihinde uluslar arası sularda seyrederken İsrail askerlerince baskına uğramış ve 9 sivil yolcu şehit olmuştu. İsrail’in bu zülmü, hür dünyadan ve bilhassa Türkiye’den çok sert tepki almış ve o tarihten sonra ilişkiler iyice kopmuştu.

İlişkilerin askıya alınması ve Ortadoğu’daki bazı rejim değişiklikleri İsrail’in aleyhine oldu ve İsrail her fırsatta Türkiye ile arayı düzeltmeye çalıştığı intibaını veriyordu. Bir yandan bu havayı yayıyor, ama bunun için gerekli olan ilk adımı, özür dilemeyi ise aklına getirmiyor. İsrail’in iç siyaseti de bu konuda ittifak halinde değil. İsrailli yöneticileri bu konuda eleştiren İsrailliler de var.
En başta şunu bilelim ki, İsrail’in Filistinlilere yaptığını insanlık kabul edemez. Hele Gazze’de yaşananlar, haftalarca süren savaş reddedilmeyi hak ediyor. Bu konuda hazırlanan BM raporu bile İsrail’in haksız olduğunu ilân etmişti. Konu ile ilgili hazırlanan “Goldstone Raporu” İsrail’in yaptığı zulümleri belgeliyor. (Goldstone Raporu, Filistin Platformu Yayınları, İstanbul 2010)
Aynı şekilde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Uluslararası Vaka İnceleme Heyetince hazırlanan “Mavi Marmara Raporu”nda da İsrail’in haksız ve hatalı olduğu ortaya konulmuş durumda. (İHH İnsanî Yardım Vakfı yayını, 2010) Bu raporlar yarın bir şekilde inkâr edilse bile hakikatin değişmesine imkân yok.
Medyaya yansıyan haberlere bakılırsa İsrail, özür dilememek için her yolu deniyor. Elbette özür dilenmesi, vefat edenleri geri getirmeyecek, belki de Filistin’deki durumu düzeltmeyecek. Ama özür, hata yapıldığını kabul etmek anlamına gelir. İsrail bu güne kadar ‘hata yaptığını’ kabul etmemek için her yolu denedi, denemeyi de sürdürüyor. Fakat insanlık âlemi nezdinde mahkûm durumdadır.
ABD’nin ünlü gazetelerinden New York Times’ın (NYT) internet sayfasındaki haberinde, BM’deki diplomatlar kaynak gösterilerek ‘’İsrail’in Mısır ile ilişkilerinin, Türkiye’nin de Libya ve Suriye ile ilişkilerinin soğuduğu, bu durumun da Türkiye ve İsrail’i daha güvenilir müttefikler arayışına ittiği’’ yorumu yapılmış. Aynı haberde, iki ülkenin bir süredir (Mavi Marmara baskınınıyla ilgili olarak İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi konusunda) ‘’Türkçede özür gibi görünecek, İbranice’de ise öyle görünmeyecek bir kelime bulmaya çalıştıklarını’’ da iddia edilmiş. (AA, 7 Haziran 2011)
Hemen ifade edelim ki böyle bir iddia gerçekleşirse bu, “Özrü kabahatinden büyük” bir hal olarak isimlendirilebilir. Türkiye’ye ve dünyada “özür gibi” anlaşılacak, ve fakat İsrail iç politikasında “Biz haklıydık, özür dilemeyiz” anlamına gelecek bir kelime ile bu dâvâ neticeye bağlanamaz. Türkiye’yi idare edenler böyle bir tuzağa düşmemeli.
Gerek Gazze ve gerekse Mavi Marmara saldırısı hususunda İsrail, ‘yüzde’lerle ifade edilemeyecek nisbette hatalıdır, suçludur ve kabahatlidir. Bütün dünya nezdinde kınanmaya ve eleştirilmeye lâyıktır. Türkiye’den, Filistililerden ve belki de bütün hür dünya insanlarından özür dilemek durumundadır. Özür de yetmez, ama hiç değilse bunu yapmalıdır. Ve bundan sonra “Ben ne dersem o olur” tavrını bir kenara bırakmalı, dünyanın bir ‘parça’sı, yüzlerce ülkeden bir ülke olduğunu kabul etmelidir. Aksi halde insanlıktan ‘bedduâ’ almaya devam eder.
İçerde ve dışarda “bedduâ alan”ların uzun süre ayakta kalabilmeleri mümkün mü?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi