Faruk Çakır

Faruk Çakır

Ya okula almayanlar?

Ya okula almayanlar?

Hemen her yıl, “Haydi çocuklar okula” diyerek kampanya başlatıyorlar, ama okul kapılarına gelenlere de ayrımcılık yapıyorlar.
Fotoğrafı doğru okumakta fayda var. Şöyle ki, bütün gayretlere rağmen hâlâ okuma ve yazma bilmeyen vatandaşlarımız var. Aynı şekilde okul çağında oldukları halde okula gitmeyen ya da gönderilmeyen çocuklar da var. Ancak burada kabahati sadece çocuklarını okula göndermeyen ailelerde aramak doğru değil, haklı da değil. Şu sorunun net olarak cevabını vermek lazım: Okullar, giden her öğrenciye kapılarını açıyor mu? Elbette açmıyor, aksine ‘başı örtülü’ diyerek okul kapısına gelen çok sayıda öğrenyi kapıdan geri çeviriyorlar.
Hiç kimse “Burası laik ülke, başlarını açıp da gelsinler” demesin. Dünyada “laik olan ülke” sadece Türkiye değil ki! Pek çok “laik” ülkede, Türkiye’de olduğu gibi “kanunsuz ve keyfî başörtüsü yasağı” yok. Ayrıca Türkiye’nin ne kadar “laik” olduğu da ayrıca tartışılır. İşlerine geldiği zaman “laik” işlerine gelmediği zaman da “dindar” olmayı tercih edenleri biliyoruz.
Başbakan Erdoğan’ın eşi, “Ana-Kız Okuldayız” okuma yazma kampanyası toplu sertifika törenine katılmış ve “Bu çağda çocuğunu okula göndermemek cinayettir” demiş. (Star, 20 Nisan 2011) Kulağa hoş geliyor, ama bu tesbit Türkiye’de yaşanan gerçekleri örtmekten başka bir işe yarar mı? Okul çağındaki çocukları okula göndermemek cinayet ise, her türlü zorluğa rağmen okumak için okul kapılarına giden “başörtülü öğrencileri” kapıdan geri çevirmek nedir? Çocuklarını okula gönderenlerin kınanmasından kat be kat, okumaya giden çocukları kapıdan çevirenler kınanmalı değil midir? Türkiye’nin asıl problemi, “okula göndermeyen”ler değil, aksine “okula gönderilenleri kapılardan geri çevirenler”dir.
Her fırsatta ifade etemeye çalıştığımız bir gerçeği yeniden hatırlatalım: Başörtüsü yasağı bütün kademelerde sona ererse ve kızlar için ayrı, erkekler için ayrı sınıflar ya da okullar açılabilirse “çocuğunu okula göndermeyen”lerin sayısı en aza iner, belki de sıfırlanır. Belki böyle yapıldığında da yine çocuğunu okula göndermeyenler çıkabilir, ama onların sayısı listelerde yer almayacak kadar az olur. Bunu test etmek isteyenler, samimi ve ciddî bir araştırma yaparsa gerçeklerle yüzleşir. Değil Anadolu’da, İstanbul’da bile sırf bu yüzden, başörtüsü yasağı olduğu için çocuğunu ilköğretim okullarına göndermeyen aileler vardır. Türkiye’yi idare edenlerin bu veleri zorla ya da tehditle ikna etmesi mümkün değil ve zaten de ikna edemiyorlar. Bütün eğitim kademelerinde başörtüsü yasağını sona erdirmek gibi kolay bir yol varken, zor yolu tercih etmeleri ise anlaşılır değil.
“Bu çağda bu kafa, kızlara ayrı, erkeklere ayrı okul istiyorlar” diyerek istihza edenler de olabilir. Ne var ki, hür dünyada bunu çok sayıda örneği var. Bilmek istemeyenlere bir defa daha hatırlatalım ki, günümüz Almanya’sında bile kızlar için ayrı, erkekler için ayrı okullar vardır. Ee, Almanya’da olan bu güzel uygulama Türkiye’de niçin olmasın? Bunu dile getirmek niçin “çağ dışı”lık olsun?
Maksat bütün çocukların okula gitmesi ise, “veli”lerin talepleri ve düşünceleri dikkate alınsın. Aksi halde “havanda su dövmeye” devam edilir.
Tekrarlayalım: “Bu çağda çocuğunu okula göndermeyenler”den daha suçlu olan; okula gönderilen çocukları kapılardan geri çevirenlerdir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi