Faruk Çakır

Faruk Çakır

Kalplerin oruçla fethi

Kalplerin oruçla fethi

Dua ve bereket ayı Ramazan vesilesiyle fıtrat dini İslâmiyetle tanışan yeni insanlar da oluyor. Bunlardan biri de Danimarka’da yaşayan ve özel bir şirkette bilişim sorumlusu olarak çalışan 49 yaşındaki John Hoy olmuş. Müslüman olduğunu açıklamamış olsa da, İslâmiyetin güzelliğini gören, ‘iddia üzerine’ oruç tutmaya başlayan John Hoy’un Avrupa’da yaşanan temel problemi keşfettiği ifadelerinden anlaşılıyor.
Danimarka’da işyerindeki Müslüman arkadaşıyla girdiği iddianın ardından Ramazan’ın ilk gününden itibaren oruç tutmaya başlayan John Hoy, bu davranışıyla bir anda ülkenin en çok konuşulan ismi olmuş. Sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta açtığı Ramazan’ın 30 günü (30 days of Ramadan) isimli sayfa ile ilk günden itibaren edindiği deneyimleri Danimarkalılarla paylaşan Hoy’u kısa sürede binlerce kişi takip etmeye başlamış.
Oruç sayesinde İslâmın farklı bir yüzünü gördüğünü ifade eden Hoy, “Şimdiye kadar İslâm ve Müslümanlarla ilgili medyadan edindiğim imaj o kadar kötüydü ki, bu, benim Müslümanlara dair her şeye karşı duyarsız olmama neden oluyordu. Açıkçası Müslümanlardan korkuyordum. Oruç tutmaya başladıktan sonra İslâma dair birçok şeyi çok daha rahat anlamaya başladım ve artık korkmuyorum. Müslümanlarla ilgili yaşanan birçok sorun İslâma ve Kur’ân’a dair duyarsızlıktan kaynaklanıyor. Bilgisizlik, beraberinde korkuyu getiriyor” demiş. (Zaman, 1 Ağustos 2012)
Türkiye bir İslâm ülkesi olduğu halde, sırf medyayı izleyen bir kişinin İslâm hakkında nasıl olumsuz bir imaj, bir tablo ile karşılaşacağı hatırlanacak olursa; Hollanda gibi gayr-i müslim ülkelerde bunun kaç katı daha olumsuz tablo ortaya çıkarılacağı tahmin edilsin.
İnsanlar, bilmediği şeye düşman olur. Fıtrat dini İslâm da hakkıyla bilinmediğinde ya da Avrupa’daki gibi aleyhte propagandalara maruz kalındığında “İslâma düşman olan”ların sayısı artar. Zaten “İslam korkusu”nu başka ne ile izah edebiliriz ki? İslâmiyet denince akla terörün, fakirliğin, ‘el kesme’nin gelmesi ifsat şebekelerinin bir oyunu değil mi? Bu propagandalara karşı en iyi mücadele yolu da haliyle “doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete layık doğruluğu ortaya koymak”tır.
İddia üzerine oruç tutmaya başlayan Danimarkalı John Hoy, İslâmın korkulacak bir şey olmadığını yaşayarak görmüş. John Hoy’un arkadaşlarına güzel örnek olması ve İslâmı tanıtması, bir ‘müftü’nün İslâmı tanıtmasından daha etkili olmuş olabilir. Bu da İslâmı güzel bir şekilde, ikna ederek insanlara anlatmanın gerekli olduğunu göstermiş oluyor.
Oruca başladığında kendisiyle dalga geçen yakınlarının şimdilerde ona teşekkür ettiğini söyleyen Hoy, “Aptal mısın sen, neden bütün bir günü aç-susuz geçiriyorsun dediler. Ancak gün geçtikçe bana ve yaptığım şeye saygı duymaya ve desteklemeye başladılar. Ayrıca İslâm ve Ramazan hakkında öğrendiğim şeyleri onlarla paylaşıyorum. Bu, onlar için de ilginç bir deneyim oluyor” demiş.
Bu hadise, bir şeyin nasip olması halinde onun gerçekleşmesi için akla ve hayale gelmeyen sebeplerin devreye girdiğini de gösterir. Bu bakımdan sebeplere bel bağlamamak, sebepleri de Yaratan olduğuna tam iman etmek ve kanaat getirmek gerek. Bu hadise gerçekleşmeden önce birisi “Danimarkalı biri Müslüman olmadığı halde oruç tutacak, İslâmın tanınmasına vesile olacak” deseydi kaç kişi bunu akla yakın bulurdu? İşte, akla uzak görünen hadise gerçekleşti.
Yeter ki biz üzerimize düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirip, dünya boğuşmalarını “pencereden seyredip, içlerine girmeyelim.” Bunu yapabilirsek İslâma teslim olmayan bir Danimarkalı eliyle de İslâm başkalarına tanıtılır... İnşallah John Hoy gibilerin sayısı artar ve neticede milyonlar İslâma teslim olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi