Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

Sözde değil özde mutabakat vakti

Sözde değil özde mutabakat vakti

Şu sıralar teröre karşı veya Kürt meselesinin çözümü adına mutabakat teklifi sunan sunana!


Normal zamanlarda buluşup anlaşamayan siyaset ehli bile cenazede aynı safta bir araya gelince, oldukça safi bir niyetle “mutabakat”ı yakaladığını bile sanabiliyor! Yahut öyle düşünmemizi isteyip bundan siyasi menfaat devşirmeye çalışıyorlar.

Veya böyle sandığını söyleyerek sınıyor sandık sakinlerini! Öyle kolay mı bu “mutabakat” denilen duruma erişmek? Yani Kürt meselesinin çözümünde ve terörle mücadelede uzlaşabilmek?

Değil elbette!

Hele ihtilaf noktaları; “ulus devlet canavarı”nın mukaddesatı uğruna, on yıllardır kaşınıp, üzerine laik devlet sosu dökülüp ve bol miktarda dünyevilik baharatı serpilmişse! Üstüne üstlük bir de “misak-ı milli’ sınırları dışında kalan (f)aktörler de işin içine dâhil olmuşlarsa!

Mutabakatı zor kılan kıymetli olması hiç şüphesiz. Erişilebilir olduğunu düşündüren ve çoğu kimseyi ümitlendiren ise daha önce vaki olması. Hem de asırlarca ve çokça...

Yine aynı ruh yakalanırsa ki bu ruh şehit cenazelerinde musalla taşının önündeki safta değil ama cenazenin kılındığı musalla taşının önüne konulduğu camideki ruhtur aslında.

İşte bu ruh yakalanırsa, ki ulus devlet ve sahte milliyetçilik virüslerinden arınmakla ancak bu ruh yakalanabilir, ancak o zaman “mutabakat” rüya olmaktan çıkar, hakiki bir hedef ve ulaşılabilir bir başarı haline gelir.

Çokça ifade edildiği gibi “kardeşlik edebiyatı” yaparak değil, kardeşlik hakikatini kardeşlik hukukuyla taçlandırarak elde edilir bu mutabakat.

Bu da topyekun bir seferberlikle mümkündür.

Bilinen ezberleri tekrar ederek değil, inkılap tarihi derslerinde yutturulan zokaları sakız gibi çiğneyerek değil, dağda taşta yazılı “Ne mutlu Türküm diyene” sözlerinin manüplasyonu ile Türk olduğu için mutlu pozlar vererek değil, muhtaç olduğu kudreti damarlarındaki kanda arayarak değil!

İman ve imkân seferberliği ile... Onotolojik ve epistemolojik inkılap ile... Hizmet ve himmet yarışı ile...

“Toplumsal mutabakat” veya “milli birlik ve kardeşlik” hedeflerine ulaşmanın başka bir yolunu bilen varsa söylesin, tası tarağı toplayıp o yola koyulalım hemen!

ÂKİL ADAMLAR İNİSİYATİFİ MAKUL MÜ?

Son dönemde “dış mihraklar”ın “iç mümbit zeminler”den vahşice beslenerek iyice azdırdığı “terör belası” Türkiye’nin canını çok ama çok acıtıyor! Bölgedeki “küresel fırtına”nın aktörleri yerel karadeliklerden istifade ediyor ve yıllardır yatırım yapılan yaralar kanatılıyor habire! Üst üste gelen şehit haberleri, gözünü kan bürümüş canilerin kastettiği masumlar yürekleri parçalıyor! Cenazelerdeki görüntüler, vicdanları kanatan hikâyeler ve ardından yapılan açıklamalar, koparılan gürültüler, atılan nutuklar kiminde nefreti, kiminde itidal-i demi, kiminde ise sükûneti körüklüyor! Yorumlar uçtan uca savruluyor çoğu zaman! Bazılarında tepkisellik, bazılarında ise hayattan kopuk ütopik bakış açıları hakim! Sanki yeni bir problemmiş gibi Kürt meselesi ve terör belası, hafızadan mahrum, duygulara mahkûm birileri çıkıp ya hamasi yahut kuru gürültü nevinden tespitler ve tedaviler sunuyor! Hükümet, tarihinin en çetrefil muammasını çözmeye, en karanlık fitnesinin üstesinden gelmeye çalışırken bazı muhalif kesimler şehit haberleri sonrası timsah gözyaşları döküp bir gün Dışişleri Bakanı’na, diğer gün İçişleri Bakanı’na, bir sonraki gün topuna birden şehit haberleri üzerinden “istifa çağrısı” yapıyorlar!

Yapabilirler, bundan bir problem yok! Sonuna kadar eleştirilebilir de icranın başındakiler. Ancak ortaya ne bir çözüm teklifi sunan var, ne de taşın altına elini koyan. Hamaset bol, hasbilikten eser yok! Sözde mutabakat teklifleri ve kabulleri var, özde daha başka hesaplar! Şehitlerin acısı tazeyken kotarılmaya çalışılan mutabakatlar veya alınmaya çalışılan inisiyatifler bir sonraki haftaya kadar bile tazeliğini koruyamıyor. Problem burada!

Şimdi bir de Başbakan’ın “Destek veririm” dediği “akil adamlar” inisiyatifi başlatılmak isteniyor! Kulağa hoş geliyor. Yapılacaklara, “akil adamlar” listesine ve profillerine baktığımızda ise “Benzerlerinin başlatılıp devam ettirilmediği bir başka teşebbüs daha” demekten kendinizi alamıyorsunuz!

Faydasız mı? Hayır! Kesinlikle faydalı bir inisiyatif. Hiç bir şey olmasa, yapılacak tespitler bazı ezberleri bozsa bile yeterlidir.

Silahsız siyaset veya silahsız kuvvetler inisiyatifleri kendi kulvarında mühimdir ancak makul, makbul ve meşru olmak kaydıyla.

Hiç olmazsa şu sorular cevaplanmalı peşinen:

1- Bu akil adamları kimler seçiyor? Her kesimin kendine göre akil adamları var. Bu listedekiler kimin/kimlerin akil adamları? 2- Akil adamlar, daha önce yayınlanan onlarca Kürt/terör/Güneydoğu raporundan başka yeni ne söyleyebilecekler? 3- Akil adamlar, kamuoyunca makbul ve mutemet kimseler mi? Zeminleri/tabanları var mı?

Daha önce de yazdım, şimdi de yazıyorum: Bu meseleye hakkıyla sahip çıkacak, bölgenin ve ülkenin vicdanını terennüm edecek hakiki “akil adamlar”ın mevzuya uzak durmaları, kulağa hoş gelen ama içi çok da dolu olmayan inisiyatiflere bel bağlanmasına sebep oluyor. Pek çok mesele gibi bu meselede de daha sonra hayıflanıp bile isteye felaketleri çağırmadan akl-ı selimle ve siyasi hesapların dışında, bir akil adamlar inisiyatifi teşekkül ettirilecekse şayet, bu makul, makbul ve meşru olmalı.

Yoksa bu inisiyatiften hiçbir hikmetli ve hakikatli tespit, teşhis ve tedavi teklifi çıkmaz!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Muhsin Meriç Arşivi