Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Ölümün bizi nerede beklediği belli değil

Ölümün bizi nerede beklediği belli değil

Alacak verecek defterinin ilk sayfasına;
-“Ölümün bizi nerede beklediği belli değil.
İyisi mi biz onu her yerde bekleyelim” diye yazan güzel bir insanın vefatından söz edeceğim ama önce arife gününe dönmeliyim.

Bayramın pek çok muhtevasından birini yerine getirmek üzere, Deniz Feneri Derneği adına, dernek yönetim kurulu üyesi Coşkun Yıldız ile Makedonya’ya gitmek nasip oldu.
-“Nasip vardır nasip içinde, siz bilmezsiniz onu, nasibi yazan bilir” denilir ya hakikaten de öyle oldu.

Planımız gereği arife günü sabahın erken saatinde Üsküp’e gidecektik. Vaktinde havaalanına varmıştık ama bayram yoğunluğunu hesap etmediğimiz için biniş işlemlerimizde dakikalar kaybettik ve sadece iki dakika farkla uçağa binemedik.
O an ister istemez tüm duygularımız, düşüncelerimiz altüst oldu ve birden kendimizi çaresizlik kuyusuna düşmüş gibi hissettik.
Rabbim yardım etti ve o psikolojiden kısa sürede çıkıp;

-“Hayırlısı olsun, elbet Rabbimizin bu işte bir muradı vardır” diyerek bir sonraki hava aracına müracaat ettik.

İkinci hava aracı, arife akşamının ilerleyen saatlerindeymiş. “Gitmek lazım” diyerek akşamı bekledik ve o gün İstanbul’da nasiplerimiz olacağını düşünerek Sultanahmet civarına döndük.
¥
Cağaloğlu’nun ünlü hanı “Üretmen Han”ın girişinde kitap adına yıllardır bekçilik yapan Alioğlu Yayınevi’ne uğrayıp, Remzi Alioğlu ile Abdullah Alioğlu kardeşlere hal hatır sorup, çay içelim dedik.
Remzi Alioğlu her zamanki munis haliyle ama bu sefer bir harman sonu yorgunluğuyla karşıladı bizi.

Sohbet ilerlerken dükkânda Abdullah’ı göremeyince, Remzi Bey’e sordum; dili dolaşarak “rahmetlik oldu” demez mi? Paraşüt içerisinde havada kalmış insana döndüm.

Ne söyleyeceğimi, ne soracağımı, nasıl davranacağımı bilemedim, elim ayağıma dolaştı ve kundak içerisindeki bebek gibi debelenip durdum.

Abdullah Alioğlu tanıdığım günden bu yana, sessiz bir melek gibiydi. Kimsenin etlisine, sütlüsüne karışmaz, sadece kitap satar ve herkese yardımcı olurdu.

Sağlığı yerindeydi. Meğer öyle değilmiş, son iki ayda böbrek, safra kesesi derken, vücut iflas etmiş ve tedaviler netice vermemiş.

Yakınları onu teselli etmek isterken o yakınlarını teselli etmiş.
-“Allah beni sevmese böyle hastalıklar vermez, imtihanımı kazanmak istiyorum” deyip durmuş.

Abdullah iyi bir kuldu, iyi bir ümmetti. Dünyanın kargaşası ve kaosu içerisinde onun hayat anlayışı; “teslimiyet, tefekkür, tedbir ve tevhid” içerisinde geçerdi.
¥
Suskunluklar ve yutkunmalar geçtikten sonra Remzi Bey, Abdullah’ın dükkândaki alacak verecek defterinin ilk sayfasını gösterdi ve şöyle yazıyordu:

“Ölümün bizi nerede beklediği belli değil. İyisi mi biz onu her yerde bekleyelim.”

İşte bir iman ölçüsü, Allah rahmet eylesin ruhu için El Fatiha...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Hüseyin Öztürk Arşivi