Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

89 sene önce, 11 yıl sonra...

89 sene önce, 11 yıl sonra...

Cumhuriyet’in 89. yıldönümü iki gün evvel, ‘koruma-kollama’ histerisine kapılmış bazı grupların patırtıları arasında idrak edildi.

Şaşılacak bir durum yok; her kesimin zihninde bambaşka bir cumhuriyet var çünkü. Bazı zihinlerdeki ‘cumhuriyet’lerde ise ‘cumhur’un adı var sadece!
Eski çamların bardak olduğunu bilse de dünün ‘vesayetperest’ cumhuriyetçileri, bugün, yeni ve kirli ittifaklarla, yeni durumu hazmetmekten uzak cinnet kokan bir halet-i ruhiye ile memleketi tufan yerine çevirmeyi tercih ediyorlar.
Yazık!

En iyi kendileri bilir oysa bir ülkenin adının yanına ‘cumhuriyet’ sıfatı eklenince hakikaten cumhuriyet olmayacağını...

89 sene önce, avn-i ilahi ile kazanılan istiklal harbinin ertesinde kurulan cumhuriyetin adım adım nasıl da ‘mutlak istibdat’a dönüştürüldüğünü de en iyi bu cumhuriyeti koruma-kollama ‘telaş’ındaki cumhur(iyet) düşmanları bilir.
‘Millet iradesi’nden lafa gelince dem vurup hakikatte o mukaddes millet iradesine asla ‘güvenilmeyeceğini’ de gayet iyi bilirler!

Hatta daha neler bilirler onlar neler: Şayet ‘cumhur’a sorulursa bu cumhurun ya Said Nursi’yi veya Ali Fuat Başgil’i cumhurbaşkanı seçeceğini, 1961 Anayasası’nın mimarı Sıddık Sami Onar’ın ifade ettiğini de bu sözün bugün nereye tekabül ettiğini de gayet iyi bilirler.
Korkularını bu bilgileri, cehl-i mürekkep içindeki bu bilgilerini de inkâr ve inatları besler!

Bu kesimlerin en büyük kâbusu ise cumhuriyetin hakiki manasıyla tahakkuk etmesi ve bu rejime dindar cumhuriyetçilerin sahip çıkmasıdır. Çünkü siyasetlerini dinsizliklerine, dinsizliklerini de siyasetlerine alet ederek adına cumhuriyet dedikleri müstebit, vesayetçi bir rejimi ayakta tutmak, onu korumak ve kollamak bu kesimlerin ortak gayesidir. Bu gayeye ulaşmak için korsanlık dâhil her yola teşebbüsten geri durmayacaklarını son 29 Ekim günü gayet iyi gördük!
Bir devir bitti, bitiyor; kabul edip hazmetmek herkes için kolay olmasa da gün gibi aşikâr bir hakikat bu bitiş.

Bu ‘bitiş ve tükeniş gerilimi’ni yönetmek nasıl ‘usta’lık istiyorsa cumhuriyeti hakikaten layık olduğu seviyeye, cumhurun hukukunu muhafaza eden, iradesini idareye aksettiren bir yol haritasını çizmek de en az onun kadar ‘usta’lık istiyor.
İki gün sonra, 3 Kasım 2012 tarihi de Türkiye tarihindeki önemli bir gelişmenin yıldönümü: Ak Parti’nin 3 Kasım 2002’de tek başına iktidara gelmesinin ve 58. Cumhuriyet Hükümeti’nin kurulmasının ve sonrasındaki 59, 60 ve 61. hükümetlerin de zeminini tesis eden gelişmelerin başlangıcı olan bir tarih.
Cumhuriyetin 89 yıllık geçmişinde milletin iradesinin idarede belki de en çok tecelli ettiği bir dönem son on yıllık dönem.

Aynı zamanda kirli ve karanlık odakların ‘tasfiye’ edilerek Cumhuriyet’in bir derece ‘tasaffi’ ettiği, günahlarından arınma meyline girdiği bir dönem...
21 Ekim 2007 ve 12 Eylül 2010’daki referandumlarla Cumhuriyet’in vesayetçi rejimden kopup ‘öze doğru’ makas değiştirmesi de bu son on yıllık dönemin eseri.

Bütün bunlarla birlikte eğitimden ekonomiye, insan haklarından gelir dağılımındaki adalete, iç güvenlik ve barıştan dış politikaya, terörden yolsuzluk, yasaklar ve yoksullukla mücadeleye kadar her konuda Cumhuriyet’in başarıya ulaştığını söylemek, cumhurun ayaklarındaki prangaların tamamen söküldüğünü iddia etmek yanlış olur.

89 senenin muhasebesini bugün çok rahat yapabiliyor, geçmişin vesayetçi ve müstebit zihniyetinden ve uygulayıcılarından hesap sorabiliyoruz. Bugünkü hükümet ve bu hükümetin arkasındaki % 50’yi aşkın kesim ve temsilcileri, 11 yıl sonra, 2023’te, artık daha çok ‘hesap veren’ tarafında olacaklar. Atılacak tüm adımlar bu hakikat unutulmadan, hassasiyetle atılmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Muhsin Meriç Arşivi