Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

Eğitimde ‘zihniyet’ değişikliği “

Eğitimde ‘zihniyet’ değişikliği “

Türkiye’de program seviyesindeki bazı değişiklikler stratejik gibi gösteriliyor. Oysa eğitim zihniyeti neredeyse elli yıldır hiç değişmedi.” derken ne kadar eminse, “Şimdi biz eğitimin felsefesini değiştiriyoruz!” derken de bir o kadar endişeliydi Milli Eğitim Bakanı. Muhataplarının ısrarla günlük uygulamalar hakkında sorular sormaları ve konunun etrafında dolanmaları belli ki rahatsız etmişti Ömer Dinçer’i; çok da haksız sayılmazdı.


1959’da Tayfun Karabay tarafından kurulan Fena İtiyatlarla Mücadele Derneği önceleri Şehremini Toplantıları adı altında faaliyetler icra etmiş sonra da Suriçi Grubu halini almış. Şimdi ise Nedim Abi başkanlığında Suriçi Grubu Derneği olarak Türkiye’nin önemli simalarını İstanbul eşrafıyla ayda bir defa kahvaltılı sohbetlerde bir araya getiriyor. Suriçi Grubu’nun geçtiğimiz pazar günkü misafiri Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’di. (suricigrubu.net)

Mikrofonu eline alanın “Eğitim çok önemli!” diye söze başladığı lakin ‘eğitim’in ‘eritim’ olması karşısında da kılını dahi kıpırdatmadığı yıllar çok gerilerde kaldı. Ağırlıklarından kurtuldukça Türkiye, sağlıklı düşünmeye başladığı gibi gerektiğinde ezber bozacak, makas/eksen değiştirecek adımları atma cesaretini de buldu kendinde.

Son yıllarda eğitim sahasında ‘reform’ denebilecek pek çok gelişme yaşanıyor; bunu kabul etmek lazım. Olumlu gelişmeler ve memnuniyetlere oranla rahatsızlıklar daha çok gündem oluyor; çünkü her yeniliğin eskimiş yapı ve zihniyetleri huzursuz etme özelliği; her köklü icraatın bilhassa kısa vadede can sıkıcı tarafları olur. Sabrı elden bırakmadan, soru ve sorguyu ihmal etmeden, havale etme kolaycılığına da kapılmadan bu zorlu ‘inşa süreci’ne katılmanın yolunu bulmak gerekiyor. Bir başka ifadeyle, yeterince şeytan taşladık bugüne kadar, artık salâvat getirmek icap ediyor…

Haftalarca devam eden, hâlâ da bitmeyen dershane tartışmasından tek tip kılık kıyafet uygulamasının kaldırılmasına, öğretmen atamalarından sınav sistemlerine varıncaya kadar dönen tartışmalar arasında aslında ülkenin istikbalinin nasıl gözden kaçırıldığını fark etmemek affedilmez bir basiretsizlik olur.

Bakan Dinçer de ısrarla ve haklı olarak bu noktanın üzerinde duruyor devamlı, uygulamalar şöyle ya da böyle değişir, düzelir, gelir, gider; biz bunları değil daha çok eğitimin stratejisini, zihniyetini, felsefesini konuşalım diyor.

Bu köşeden de yazdım defalarca; fiziki ve teknik ıslahatlar güzel ancak “Eğitimin paradigması kökten değişmeli!” diye.

Eğitim zihniyetinin değişmesi için öncelikle günübirlik tartışma ve hesaplardan uzak sağlıklı bir muhakemeyle değişimin gerekliliğine inanmak gerekiyor.

Bakan Dinçer de konuşmasında değişimin zaruretine ikna etmek için dünyadan örneklerle eğitim sistemimizi tahlil etti ve yapılanı ve yapılmak istenileni anlattı muhataplarına pazar günü.

Milli Eğitim Bakanı, Türkiye’deki eğitimi dünyadaki uygulamalarla mukayese ederek ne yapmamız gerektiğini anlatırken şu can alıcı sorular zihinlere sökün etti:

- Dünya eğitim ortalaması 12 yıl iken Türkiye’ninkinin 6,1 yıl olması (dünya lise mezunu iken bizim ortaokul terk olmamız) ne demektir?

- Dünya gittikçe ‘esnek’ ve ‘talep odaklı’ bir eğitime doğru giderken biz hâlâ katı, otoriter ve ‘arz odaklı’ eğitimde niçin ısrar ediyoruz?

- Gelişmiş ülkelerde lise son sınıflarda 1134 saat ders verilirken bizde bu sayı 720 saat. Neden kendimizi kandırıp toplamda bir sene eksik eğitim veriyoruz?

- Yine dünyada en fazla beş farklı lise uygulaması varken bizde niçin 14 ayrı meslek lisesi ve 9 farklı lise diploması verilir? Nedir bunun hikmeti?

- Peki, ders saati az olmasına rağmen bir yığın bilgiyi çocukların zihnine doldurmaya çalışmak nasıl bir zulümdür? Bir bardağa bir kova su doldurulur mu?

- Bu şartlarda eğitim alan ve baştan yarışa gerilerden başlatılan çocuklar dünyadaki çocuklarla nasıl rekabet edebilecekler?

- Peki, bugüne kadar katsayı, başörtüsü gibi bahanelerle okullarda itilip-kakılan, ‘ikili kimlikler’le yaşamak zorunda bırakılan çocukların yaşadıklarını gelecek nesillerin yaşamaması için neler yapılmalı?

- Pozitivist mantıkla hazırlanan ders kitaplarına alternatif kitaplar nasıl hazırlanacak? Bununla ilgili çalışması olan kurum var mı?

- Değerler eğitimi ile ilgili hangi seçmeli dersler ve nasıl bir müfredat olmalı?

- Fatih projesi, geleneği yok saymayan ama aynı zamanda bilişim teknolojisiyle uyumlu, reform niteliğinde ve Türkiye’ye münhasır bir proje. Bu projenin başarısı ve istikamet için ne tür çalışmalar yapıyoruz.

‘Yönetişim’ çağındayız, ‘yönetim’ devri bitti. Hükümetin ve bakanların icraatlarını bekleyip tenkit etmek yerine katkıda bulunarak katılmanın yoluna bakmalı; değil mi?

Doğru cevapları bulmak için doğru soruları sormaya devam edelim, yeter.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Muhsin Meriç Arşivi