Prof. Dr. Şaban Şimşek

Prof. Dr. Şaban Şimşek

“Geçiş dili”, Kürtçe Öğretim-Eğitim

“Geçiş dili”, Kürtçe Öğretim-Eğitim

Bu makale “Kürtçe Eğitim Olmalı mı?” başlıklı yazı serisinin altıncısı…

Son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Bana göre Kürtçe eğitim dili olmalıdır ve Milli Eğitimimizde bir “geçiş dili” olarak kullanılmalıdır.

Araştırdığım kadarıyla bunun literatürde bir yeri yok; tanımlanmamış. “Geçiş dili” kısaca(konumuzla ilgili olarak); “Kürtçeden başka bir dil bilmeyen çocuğa okuma yazmanın bu dille (anadiliyle) öğretilmesi, bunu öğretirken beraberinde Türkçenin de öğretilmesi ve sonraki eğitimine ülkenin hakim ve aynı zamanda resmi dili olan Türkçe ile devam edilmesi” şeklinde tarif edilebilir diye düşünüyorum.

“Kürtçe anadilde eğitim” deyince okullarda Türkçe eğitimin hiç olmayacağı ya da “Türkçe eğitime devam” deyince de müfredatta hiç Kürtçe olmayacağı söylemiyle işi yokuşa sürenler var. İkisinin bir arada olmasının teknik olarak imkânsız olduğunu iddia edenler de mevcut. Oysa önceki yazılarımızda, bunun dünyadaki örneklerini sunmuş ve sorun teşkil etmesi bir yana o ülkelerde huzura, barışa, birlikteliğe katkı sağladığına işaret etmiştim. Aslında başka ülkelere gitmeye gerek de yok, hâlihazırda, ülkemizdeki pek çok okulda iki dilli-iki dilde (çoğunlukla İngilizce) eğitim veriliyor.

İtiraz eden ve “bunlar anadille eğitim değil ki” diyenler olacaktır; bir açıdan haklıdırlar. Çünkü bunların bir kısmı müfredatı ağırlıklı olarak İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca vs. olanlar, diğerleri de haftalık programa birkaç saat bu dillerin dersini koyanlar.

İlk kısımda yer alan okullara giden öğrenciler için bu diller anadil değil yabancı dildir. Dolayısıyla bu okullardaki eğitim “anadilde eğitim” tanımına uymaz; bunun adı “yabancı dilde eğitim”dir. Evet, bu bir Türk çocuğu (veya Kürt çocuğu) için yabancı dilde eğitimdir ama Türkiye’de yaşayıp o okula giden bir İngiliz, Fransız, Alman ya da İtalyan çocuğu için kendi dilinde eğitim, diğer bir deyişle “anadilinde eğitim”dir. Yani, ülkemizde Türkçeden başka anadilde eğitim (öğrenci sayısı az da olsa) hem yasal anlamda hem de pratik anlamda mevcuttur.

İkinci kısımdakilere gelince… Onlar ne “anadilde eğitim” ne de “yabancı dilde eğitim” . Hatta “yabancı dilde öğretim” bile değil. Onlar için uygun tabir; “yabancı dil öğretimi”dir.

Şimdi durumu özetlersek ülkemizde; “İngilizce, Fransızca vs. gibi diller için Mili Eğitim sistemimiz içerisinde eğitim-öğretim imkânları vardır ama Kürtçe ve Kürt çocuğu için her ikisi de yoktur” gerçeği söz konusudur. Yani İngilizceye, Fransızcaya, Almancaya ve/veya İngiliz çocuğuna, Fransız çocuğuna, Alman çocuğuna tanınan haklar Kürtçeye ve Kürt çocuğuna tanınmamıştır.

İkincisini halletmek çok da zor olmasa gerektir. İngilizce vesaire için yapılan (arzu eden ve talepte bulunanlara) Kürtçe için de pekâlâ yapılabilir; haftalık ders programlarına üç dört saatlik Kürtçe dersi konarak sorun giderilebilir. Bildiğim kadarıyla 4+4+4 ile oluşturulan mevzuat buna cevaz veriyor. Bunun adı “Kürtçe anadil öğretim”dir. Bunun için, bilindiği gibi, daha önce özel kurslar açılmasına izin verilmişti. Buradaki fark; devletinin bu dili kendi eliyle vatandaşına öğretecek olmasıdır.

Kürtçe anadille eğitime gelince…

Formülüm şudur:

1) Kürtlerin yoğunluklu bulunduğu bölgelerde, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı devlet okullarında, Kürtçe eğitim dili olarak birinci, ikinci ve üçüncü sınıflarda kullanılabilir.

Bu bir temel insan hakkı olmanın ötesinde pedagojik olarak da zorunludur diye düşünüyorum. Zira kendi anadilinden başka bir dil bilmeyen beş altı yaşındaki çocuğa “okulumuza hoş geldin” deyip Türkçe ya da başka bir dille eğitime başlayamazsınız.  Başlarsanız bu o çocuğun anlamlar dünyasını alt üst etmek anlamına gelecektir. Eğitim bilimi teorisi babında konuya ele alacak olursak bunun adı “devlet eliyle cinayet işlemek”tir.

Bu çocukları, Almanya’da veya başka ülkelerde yapıldığı gibi dil kurslarına sokup sonrasında o dille eğitime de alamazsınız... Çünkü bu çocuklar göçmen filan değil öz be öz vatan evlatları.  Bu topraklar Türk çocuklarının olduğu kadar Kürt çocuklarının da (tabii ki Laz’ıyla, Çerkez’iyle diğer halkların, grupların da) vatanıdır. Dolayısıyla neden kendi ülkelerinde bir yabancı gibi muamele görsün, niçin öz yurtlarında parya olsunlar. Dahası öyle bir kaç aylık kursla öğreteceğiniz kadarıyla o çocuğa adam gibi bir eğitim vermeniz mümkün olabilir mi? Öğreteceğiniz şeyleri, bir anne kuş misali, dilinizin üstünde mama yapıp ağzına koyabilir misiniz çocuğun?

2) İlk üç sınıfta Kürtçe okuma yazma öğretilirken ve Kürtçe eğitim verilirken, aynı zamanda Türkçe de öğretilecektir. Dördüncü sınıfa gelindiğinde ise Türkçeyi öğrenmiş olan çocuklara artık iki dilli eğitim verilecektir.

Kürtçe özellikle Kürt kültürünü öğrenme, geliştirme ile ilgili derslerde sürdürülürken, Türkçe ağırlıklı eğitim dili olmalıdır. Böylece Kürt çocuk bir yandan kendi anadilini konuşur, kimliğini geliştirir, kültürünü yaşarken diğer yandan da daha evrensel ve hayatını kazanma noktasında kendisine daha çok gerekli olacak bir dil olan Türkçeyi öğrenmiş ve bu dille konuşulanlardan, bilgi birikiminden, yazılmış eserlerden istifade eder konuma gelmiş olacaktır.

Bu formüldeki Kürtçe eğitim ve Türkçe öğretim için ilk üç sınıf yerine ilk iki sınıf da düşünülebilir. O zaman, ağırlıklı Türkçe olacak İki dilli eğitime üçüncü sınıfta geçilir. Pedagojik eğitim ve çocuk gelişimi açısından bunlar incelenmeli ve sağlıklı bir karara varılmalıdır.

Özel okullarda daha serbest bir uygulama yapılabilir: Eğitim dili ağırlıklı olarak tüm sınıflarda Kürtçe olabilir. Ancak bu okullardaki çocuklara mutlaka Türkçe de öğretilmeli, Kürtçenin kifayetsiz kaldığı derslerde eğitim Türkçe ile takviye edilmelidir. Zira unutmayalım ki o çocuklar vatandaş olarak birer parçası ve ortağı oldukları bu devletin resmi dilini bilmek, hem kendi gelecekleri hem de memleketin geleceği için hâkim dil olan Türkçe ile haşır neşir olmak durumundadırlar.

Tabii bütün bunlar daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Türkçeyi bilmeyen Kürt çocukların kahir çoğunlukta olduğu bölgelerde söz konusu olup halkın özgürce oy kullanabileceği mini referandumlar sonucunda karar verilerek uygulamaya sokulacak politikalardır. Derslik-sınıf, okul sayısı talep ve ihtiyaca göre belirlenir.

Sayısal olarak azınlıkta kalan çocuklar için Kürtçe bir seçmeli ders olarak eğitimin bir parçası durumuna getirilebilir. Çocuk bu derslerle Kürtçeyi öğrenirken, kültür derslerini de isterse bu dille alabilmelidir. Bu gibi bölgelerde taşımalı sistem de ortak Kürtçe sınıfların oluşturulmasında yardımcı olabilir kanaatindeyim.

Meselenin bir başka yönü daha vardır…

Bugüne kadar ülkemizde tartışılan, üzerinde fırtınalar koparılan konu nedense hep eğitim dilinin ne olması gerektiği üzerinedir. Oysa eğitimin en az bunun kadar önemli olan bir yanı daha vardır; müfredatın içeriği. Çünkü dil bir şekil, kabuk, (bir yanıyla) muhafaza; müfredat ve içerik ise akıldır, özdür, ruhtur. Yani ne öğreteceğimize gözümüzü açıp bakmıyoruz da hangi dille öğreteceğimize kafayı takıyoruz! Ve bununla vatanın birliğini sağladığımızı, ülkenin bölünmez bütünlüğünü koruduğumuzu zannediyoruz! Ne büyük çelişki?! Bunca yaşanmışlıklardan sonra hala bu fikirde olanlar varsa, özellikle memleketi idare edenler için söylüyorum, Allah akıl fikir versin!

Kısmet olursa haftaya, işin siyasi yönünü değerlendirerek konuyu noktalayacağız.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Prof. Dr. Şaban Şimşek Arşivi