Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Dev suretindeki cüce

Dev suretindeki cüce

Günümüzde dev suretindeki cüceler ortaya çıkmıştır. Bunlardan birisi de Mısırlı gazeteci Muhammed Hasaneyn Heykel’dir. Kendisine ‘düzenbazlık heykel’i dense sezadır. Mısır’da Sisi’nin seçilmesi için yapılacak fix ve formalite seçimlerden önce darbe tezgahtarlığı yaptıktan sonra Heykel şimdi de Mısır’ın Sabih Kanadoğlu’su rolüne soyundu. Sisi adaylığını ilan ettiği konuşmasını teamüllere ve tarafsızlık ilkesine aykırı olarak Mısır resmi kanallarında yaptı. Mısır’da cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Sisi için ilahlaştırma kampanyası yürütülüyor. Kur’an ifadesiyle Firavun, Mısır halkını parçalara, sınıflara ve kısımlara ayırdı. Bu kısımlardan bir kısmı muhalif diğer kısmı ise muvafıktır. Dev suretindeki cücelerden birisi olan Robert Fısk doğru tespitlerinden birisinde Mısır’ın tarihinde ve geçmişinde hiç bu kadar bölünmediğine parmak basmaktadır. Bu siyasi kast veya sınıflardan birisi güce tapınıyor ve iman ediyor. Sisi’yi ilahlaştırmakla meşgul. Sisi’yi ilahlaştırma kampanyalarından birisi ‘Kemmil cemilek/ iyiliğini ve güzelliğini tamamla’ kampanyasıdır! Katliamlardan başka tamamlanacak iyilik mi kaldı? Sisi darbe sonrasındaki konuşmalarından birisinde halktan katliamlar için onay (tefviz) istemişti. İşte bu onay istedikleri yine aynı merkezlerden aldıkları işaretle ‘kemmil cemilek/iyiliğini tamamla’ kampanyaları düzenliyorlar. Bizdeki Gezi olayları sırasındaki tencereci tavacılar gibi. Sisi iyiliğini nasıl tamamlayacak? Cumhurbaşkanı olarak yaptıklarını sistemleştirerek! Meydan katliamlarına devam edecek ve meydanlarda halledemediklerini darağaçlarında sallandıracak!

‘İyiliğini tamamla’ kampanyasına paralel olarak Muhammed Hasaneyn Heykel de Sabih Kanadoğlu gibi Sisi’nin programını açıklamadan ve kampanya yürütmeden; devlet imkanlarını seferber ederek cumhurbaşkanı seçilmesi gerektiğini savunuyor. Hatta kafadar bazı Ezherliler daha ileri giderek Sisi’nin seçilmesini değil biatla atanmasını istiyorlar! Eski tüfeklerden veya dinazorlar kuşağının son temsilcisi olan Heykel, Abdulfettah Sisi’nin ızdırari veya zorunlu aday olduğunu ve seçiminin de bu çerçevede gerçekleşmesi gerektiğini savunuyor. Zorunlu adaylığın açılımı, Sisi’nin tarihin kritik anlarından birinde ve zor zamanda Mısır’ın kurtarıcısı olarak ortaya çıkmasıdır. Heykel’e göre Sisi, ülkeyi zor durumdan sahil-i selamete çıkarabilecek sihirli çözüme haiz tek adaydır! Amr Hamzavi gibi liberal yazarlar da bu söylemin 1950 ve 1960’lardan kalma olduğunu ve Sisi ile birlikte yeniden hortladığını ifade etmektedir. Gerçekten de sadece 1960’lı yılların Mısır’ına değil dünyasına da geri dönmüş bulunuyoruz. Her tarafta patlak ve çatlak var. Her yerde İslam’a ve Müslümanlara saldırı çığ gibi. Her yerde Müslümanlar kıyımdan geçiriliyorlar. Orta Afrika, Mozambik, Myanmar, Bangladeş yeni kıyım coğrafyaları. Sisi ile birlikte Nasır’ın 1954 yılında yaptıkları geri dönülmüş oldu. Tarih yine tekerrür ediyor.

Muhammed Hasaneyn Heykel gibiler bu kampanyalarla birlikte otokrasiyi teorik zemine oturtuyorlar. Bunun açılımlarından birisi ebedi şef ve ilham verici lider vesairedir. Fehmi Huveydi de eski ustasını paylayarak; dünyada demokrasilerde hatta yarı demokrasilerde bile programsız aday görülemeyeceğini hatırlatıyor. İlk kez Mısır’da programlar üstü bir adayın belirdiğini ifade etmektedir. Bundan dolayı olmalı Dahi Halfan da Sisi’yi Putin’e benzetiyor! Heykel’e dolaylı olarak gönderme yaptığı yazısında Fehmi Huveydi, ortaçağda bile fakihlerin halife adaylarından biat karşılığında yapacaklarına dair taahhütler aldıklarını yazmaktadır (http://garayd.com/index.php? pg=news&id=720552 ). Heykel gibi çizme yalayıcılarına göre (abidü’l piyade) Sisi’nin programa ve kampanyaya ihtiyacı yoktur. O programlar üstüdür ve o programın ta kendisidir! Markaya ihtiyacı yoktur zira kendisi bizatihi markadır!

Heykel denilen cüce aynı zamanda Nasır’ın cilacılarından birisiydi ve bir dönem onu ilahlaştırmakla meşgul olmuştur. fiimdi de Nasır bozuntusu olan Sisi’yi şişirmekle meşgul. Sürekli olarak kendisiyle çelişmektedir. Hatta bundan dolayı bazı eleştirmenleri kaç Heykel olduğunu soruyorlar. Çok yüzlü olduğu kesin. Darbeden sonra Müslüman Kardeşleri itibarsızlaştırmak ve karalamak için kütüphanesini yaktıklarını söylemişti. Ardından bunun yalan olduğunun ortaya çıkmasıyla birlikte geri adım atmıştı. Kütüphanesini İhvan yakmamıştı ama Mısır’ı, parlatmaya çalıştığı Nasır yakmıştır. 1949 yılında darbe öncesinde Nasır, Kahire yangını olarak bilinen yangında Kahire’yi kundaklamış ve yakmıştır. Aslında kundakçılıktan sabıkalı olan Nasır ve kendisidir (http://aljazeera.net/programs/ pages/ 58cd4991-5df9-41a6-b150-71c5e95c080d). Abdullatif Bağdadi hatıralarında bu kundaklama ve yangınla alakalı olarak Nasır’ın rolüne temas etmiştir. Nasır 1954 yılından itibaren hem Mısır hem de Ortadoğu’yu yakmıştır. Yusuf Neda bu dönemle alakalı şunları söylemektedir: “Herkes ilerledi biz ise geriledik…” Nasır ve arkadaşlarında ne din ne vicdan bulunmaktadır. Nasır’ın halefleri şimdi yeni tahribat döneminde menfi rollerine devam etmektedir.

Nasır’ın fırıldaklarından Heykel, Sisi darbesine arka çıkmadan ve onu yönlendirmeden önce 27 Nisan 1992 tarihinde bir makale yazar. Makalenin başlığı ‘Japonya deneyimi’dir. Bu yazısında Cezayir’de cuntanın darbesine karşı çıkar ve büyük bir fırsatın heba edildiğini ve Japonya olma yolundaki Cezayir’in önünün kesildiğine temas eder! Cezayir’de Japonya modelini imha eden yerel cuntaya karşı Mısır’da da 3 Temmuz 2013 öncesi ve sonrası kendi tabiriyle Japonya gibi kalkınma modelini baltalayan ve önünü kesen kendisi ve asker kundakçılar olmuştur. 1954’ün 2013 versiyonunda Mısır’da, kundakçılık Sisi-Heykel ekibiyle birlikte başını bir kez daha uzatmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi