Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

10 Ağustos: Ümmetin ümidi Türkiye’nin seçimi

10 Ağustos: Ümmetin ümidi Türkiye’nin seçimi

Ramazan-ı şerife doğru küresel kuşatma hız kesmeden devam ediyor; hedefte İslâm Dünyası ve bu dünyanın merkezi olan Türkiye var. ‘İslâm Dünyası’ derken hiç şüphesiz adında ‘İslâm’ geçtiği halde İslâm’ın izzetini yerle bir eden rejimleri (talihsiz halklarını değil) ve küresel kuşatmanın ileri karakolu gibi çalışan hükümetleri ve teşkilatları kastetmiyorum.

‘Ümmet’ kimse, kim ‘ümmet’e hizmet ediyorsa ve kim himmetini ‘ümmet’i biliyorsa İslâm Dünyası da orası…

Bugün itibariyle i’rabda mahalli olmayan İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) ümmetin en üst siyasi çatı teşkilatı olduğu halde ümmete zerre miktar faydasının dokunmaması bizi ümitsizliğe sevk etmesin. Şayet meşru ve sâlih aktörler işbaşına gelir ve bu teşkilatın en üst düzey memuru (genel sekreteri) hakikaten içimizden birisi olursa niçin ümmetin müessesesi ümmete faydadan çok zarar versin!

Mesele İhsanoğlu ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesi değil. O zaten ayrı bir fecaat! Mesele bugün Bangladeş’ten Mısır’a, Irak’tan Suriye’ye, Patani’den Doğu Türkistan’a, Keşmir’den Arakan’a, Filistin’den Orta Afrika’ya vicdanları kanatan yaralarımıza çare olamayışımız, devâ bulamayışımız…

İşte tam bu esnada ‘Ümmetin ümidi’ Türkiye’nin içinden geçtiği ‘tasfiye ve tasaffî süreci’ çok hassas. Ülkenin hâli yoğun bakım ünitelerinde tedavi gören hastanın haline benziyor; ufacık mikroplar bünyeyi yeniden hasta edebiliyor. Bugün de ‘paralel illet’ten kaçayım derken bu belaya paralel gelişip semiren başka illetlere kapılma ihtimali ihtimal dâhilinde. İtikadî boşluklar bizi yeni hatalara sürükleyebilir. Tavandan tabana seksen küsur senelik bir yükü omzumuzda taşıdığımızı ve bu yükün kalp ve dimağlarımızı ifsat ettiğini unutmayalım. Pozitivizmin yaraladığı ruhlar, sekülerizmin parçaladığı vicdanlar  (vicdan: zihin, irade, kalp ve latifeler) basiret ve ferasetimizin körleşmesine sebep olabilir.

Bunlar iyi niyetli hatırlatmalar…

İslâm Dünyası, ne Ankara’nın kulislerinden ne İstanbul’un kâşânelerinden ibaret ne de buralardan yönetilebilecek kadar basit, küçük ve sığ. 10 Ağustos sonrası en önemli avantajımız hâlâ İslam Dünyası’ndaki yumuşak/ince gücümüz olmakla birlikte en ciddi zaafımız ve eksikliğimiz de bu dünyanın beklentilerine cevap verecek bir stratejik planlama ve uygulama içinde olamayışımız olabilir.  

‘Paralel Yapı’nın ve benzeri oluşumların en tehlikeli tarafları kendilerini dünyanın merkezine yerleştirmeleri ve her şeyin en doğrusunu ve en isabetlisini sadece kendilerinin tespit edebileceği vehmi ve zehabıdır.

Yukarıda işaret ettiğim ve bugün bir illetten bir başka illete savrulma dediğim mesele tam da bu: İslam Dünyasının başındaki belalara dikkatle bakın lütfen, altından hep aynı zihniyet çıkar. Sadece suretler ve isimler değişir. Bölgemizdeki ‘direniş ekseni’ safsatası ve IŞİD teorilerinin bugün sakındığımız tehlikeden farkı nedir? Bugün maalesef ümmetle ters düşerek bu kampa yamanan Saadet Partisi’nin mesela, Suriye konusundaki tavrının açıklanabilecek tarafı var mıdır? Yahut Batı ve uluslararası sistemin ‘güçlü olan haklıdır’ hezeyanına kapılıp Sisi’nin peşinden gitmeler, Sisi’yi kutlamalar neyle izah edilebilir? Hepsi bir noktada aynı kapıya çıkıyor: İstikametsizlik, hakikatsizlik, adaletsizlik!

Bediüzzaman’ın 1952’de Eşref Edip’e verdiği mülakatta söylediği bir söz var: “Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum!” diye. Sene 2014 ve benzer durumlar var ama mühim bir fark var: Bugün işbaşında, çok şükür, gaflet içinde olmayan liderler var.

10 Ağustos’tan önce Ramazan-ı Şerif’i idrak edeceğiz. Yoğun bir taarruz olacak İslam Dünyası’na. Fitneler eksik olmayacak. Şeytanlar bağlanacak ama insan suretindeki şeytanlar cirit atacak hârim-i pâkimizde. Duâları artırıp feraset ve basiretimizle ‘Ümmetin Ümidi Türkiye’nin tökezlememesi için fedakârlık ve doğru hamleleri yapma vakti geldi.

Besbelli kritik bir eşikteyiz. Geçen hafta da yazdım, Usta bir Cumhurbaşkanı’nı seçmek elimizde ama yetmez. Ustalıkla bu seçimin altını doldurmamız, istikbali de aynı ustalıkla inşâ etmemiz lazım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi