Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

11 Eylül’den 13 yıl sonra…

11 Eylül’den 13 yıl sonra…

Küresel cinnete sebep olan 11 Eylül karanlık hadiselerinin üzerinden 13 sene geçti. 13 yılın sonunda ne Amerikan toplumu korkularından kurtuldu ne de Afganistan ve Irak’a ‘demokrasi’ geldi! Ne Batı’nın İslam karşıtı politikaları yumuşadı ne de İslam Dünyası, İslam karşıtlığının tehlikeli bir sonucu ve sebebi olan İslamofobi ile mücadele adına küresel, etkili ve sonuç odaklı projeler üretebildi. Hatta 11 Eylül’ün 13. yıldönümünde IŞİD bahanesiyle yeniden başa, en başa dönme tehlikesiyle karşı karşıyayız şimdi… 

Üzerinden neredeyse çeyrek asır geçmesine rağmen, yazılan kitaplar, yapılan araştırmalar, çekilen film ve belgeseller sayesinde hafızalarımız hâlâ taze 11 Eylül’le ilgili. Taze olmasına taze ama siyasi ve medyatik manipülasyon da bir o kadar şiddetli ve etkili.  

Küresel medyanın İslamofobik yayınları ve İslam Dünyası’nın strateji fakiri ve kriz zengini olması sebebiyle 11 Eylül’ün sonuçlarını sağlıklı okuyup tedbirler ve çözümler üretemedik; asıl mesele de bu zaten. 

Bir zamanlar anavatanı Türkiye olan İslamofobi ile mücadelede sözgelimi, ‘doğru tebliğ’ ve ‘etkili temsil’ adına, “ılımlı Müslüman” diye örnek gösterilen, şişirilen, parlatılan, desteklenen, palazlandırılan bir yapının Türkiye’yi nasıl felç ettiğine son aylarda şahit olduk. Türkiye’de 17-25 Aralık sürecinin siyasi boyuta verdiği zararları konuşup onları telafi etmekle meşgulüz ama sosyal zemindeki tahribat ve İslamofobiye tesirini konuşmaya sıra gelmedi bile. ‘Paralel devlet’ yapılanması üst yapıya bugün çok zarar verdi, ama asıl zararı sebep olduğu sosyal travma sebebiyle geleceğimize verdi. Türkiye’deki İslamofobik yaklaşımların elini güçlendirdi. Hasar o kadar büyük ve derin ki ‘tespit raporu’ çıkarmak neredeyse imkânsız!

Diğer taraftan özellikle ABD’nin Afganistan ve Irak işgalleri, Mısır darbesi karşısında takındığı tavır, Filistin meselesindeki İsrail’i cesaretlendiren ve destekleyen politikası, Suriye’deki katliama sessizliği yanında yıllardır ‘ılımlı İslam’ adına birçok oluşuma destek vermesi yeni ve daha radikal yapıları doğurduğu ve doğuracağı gibi İslam Dünyası’ndaki Amerikan karşıtlığını da artırıyor. İslam ülkelerindeki Amerikan sempatisinin son yıllarda tarihin en düşük seviyelerde olması da bunu teyit ediyor.

Fırtınayı yaşayan ABD rüzgâr ekmeye devam ediyor; yine fırtına biçecek anlaşılan.

Ama sonuç itibariyle 11 Eylül’de başlayan İslam’a ve İslam Dünyası’na yönelik küresel kuşatma şiddetlenerek devam edecek ve ediyor. 

Afganistan ve Irak’ı istikrarsızlaştıran, Suriye’yi tarihin en dehşetli trajedisine mahkûm eden, Mısır darbesine destekle bölge halklarının rüyalarını kâbusa çeviren ve Türkiye’yi de bilhassa son yıllarda bin bir türlü krizle boğuşarak ayağa kalkmasına engel olan ‘realist’ yapı 11 Eylül’ün 13. Yıldönümünde yeni hamleler peşinde. 

Bu hamlenin alâmetleri belirdi bile: Balkanlardan Güney Asya’ya, Orta Asya’dan Afrika’ya ‘terörizmle mücadele’ adı altında ‘İslamcı avı’ yeniden hortluyor. Radikalizmin kucağına sürüklenen gençler birer birer tespit edilip toplanıyor. İslam Dünyası’ndaki direniş unsurları, Batı’daki azınlık halinde yaşayan Müslümanların ileri gelenleri aynı kefeye konulup suçlanıyor. 

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ne çatışmalara müdahil olabiliyor ne de İslam’ın barış mesajını dünyaya duyurabilecek ses getiren çalışmalar yapabiliyor. Merkezleri Türkiye’de olan IRCICA ve SESRIC bile günü kurtaran ama çağı ıskalayan silik çalışmalarıyla sadra şifa adımlar atamıyorlar. 

Başta Türkiye ve İslam Dünyası’ndaki sivil toplum kuruluşları ve düşünce kuruluşları ise çoğunlukla günlük krizler ve sun’î gündemlerle meşgul olduklarından ve stratejik bir zihniyetle çalışmadıklarından üzerinden 13 yıl geçen bir hadiseyi doğru okuyup doğru cevaplar üretebilmiş değiller. Irak ve Afganistan’la ilgili zaten küresel ve bölgesel bir karartma/çarpıtma sarmalı var ve Türkiye bunun etkisinde hâlâ. Zihinler berrak değil. Hedef belli değil. İslamofobi ile mücadelede ve doğru tebliğ mekanizmalarının oluşturulmasında da iç paralel savrulma ve felç hali, dünyevi zenginleşme, iktidara yaslanma ve ısmarlama gibi sebeplerle henüz ümit ve heyecan verici boyutlarda olmayan çabalar var. 

Olumlu gelişme hiç mi yok? Var ama bunların yanında devede kulak maalesef! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi