Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

Küresel kuşatma ve Türkiye’nin tavrı

Küresel kuşatma ve Türkiye’nin tavrı

Sonunda beklenen oldu ve IŞİD’e karşı sözde koalisyonun operasyonu başladı ve dün sabaha karşı “sadece IŞİD hedeflerini vuruyorum” diye ilan eden ABD, IŞİD niyetine El-Nusra’yı vurdu. Şimdi de Nusra niyetine kendisiyle ortak hareket etmeyen muhalif birliklere saldırı düzenlemesi kuvvetle muhtemel. ABD ve beş Arap ülkesinin katıldığı operasyonlarla eş zamanlı, Esed de Şam kırsalını ve İdlib’i vurdu. 

Esed’in, İran’ın, Rusya’nın, Hizbullah’ın 4 yıldır yerle bir ettiği Suriye’ye şimdi de IŞİD bahanesiyle Amerikan bombaları yağıyor. 

4 yıldır insanoğlunun bulduğu tüm ölüm makineleri ve infaz şekilleriyle katledilen yüz binlerce insanı kurtarmak için kılını kıpırdatmayan sözde koalisyon bölgeyi sonu karanlık bir tünelin içine çekiyor ve kaostan istediği düzeni çıkartmayı hedefliyor. 

Tüm bunların Kahire-İstanbul-İslamabad, Saraybosna-Şam-Sana’a eksenleriyle ilişkisi ne peki? 

Suriye’de IŞİD ayarlı operasyon yapılırken Bosna ve Kosova’da İslamcı avını kim başlatıyor? 

ABD ve Avrupa yeni bir 11 Eylül histerisine niçin çekiliyor?

Osmanlı İmparatorluğunun çöküşü ve Hilafet’in kaldırılmasıyla birlikte uluslararası sistemin merkezinden uzaklaş(tırıl)an ve edilgen bir çevre unsuru haline ge(tiri)len İslam Dünyası siyasi destek mekanizmalarını kaybetti. Bir medeniyet ekseni olmaktan uzaklaştı(rıldı). Parça parça ve bir bütün olarak tüm direniş cephelerinde mağlup oldu. Birkaç ülke dışında tamamen ya işgal altında kaldı yahut yarı/tam sömürge/manda haline getirildi.  

İşte bu şartlar altında İhvanu’l-Müslimîn (1928), Cemaat-ı İslamî (1941) ve Risâle-i Nur Hareketi (1927) doğdu. 

Bugün bu üç hareketin de nüvelerini her şeye rağmen korumakla birlikte çeşitli şekillerde ve küresel ölçekte saldırıya uğradıklarına şahit oluyoruz. Bu saldırıların türü çok farklı: Tamamen yok etmek, bölmek, bozmak, farklı mecralara çekmek gibi türlü türlü yöntemlerle Osmanlı bakiyesi bu hareketler hedef alınarak Müslüman toplumların iradeleri felç edilmek isteniyor.

İhvan’ın merkezî iktidarını Kahire’de çökerten uluslararası koalisyon (burada Tahran yönetiminin ve Körfez’in etkin desteği var), tüm gücünü son dönemde San’a ve Şam’a yoğunlaştırmış durumda. Fas, Cezayir ve Libya’daki İhvan teşkilatlanması oyunun farkında ve buna göre hareket etmeye çalışıyor. Afganistan, Pakistan ve Bangladeş teşkilatlanmaları ciddi sarsıntı geçiriyor. Malezya ve Endonezya İhvan’ı ise şimdilik hedef değil. Aslında İhvan biraz da sembolik. İhvan’ın şahsında İslam dünyasının çoğunluğunu teşkil eden ana omurga çökertilmek isteniyor. 

Bu ana yapının diğer kolları ise Pakistan, Hindistan ve Bangladeş’te Cemaat-i İslamî. Bu hareketin nasıl boğulmak ve bölgenin nasıl karıştırılmak istendiğine son yıllarda şahit oluyoruz. Bu anlamda Bangladeş’teki hukuk cinayetlerine ve bölgeye münhasır 28 Şubat türü uygulamalara maalesef müdahale edilemiyor. 

En son Katar’ın politikasını değiştirmese bile üzerindeki yoğun baskılara dayanamayarak İhvan liderlerine istedikleri takdirde başka ülkelere gidebileceklerini söylemesi bu kuşatmanın uç veren diğer bir tarafı oldu. Aslında Mısır’daki darbe, Katar’daki gelişme, Yemen ve Suriye üzerinde oynanan oyunlar ve son operasyondan en çok Türkiye etkileniyor ve Türkiye sıkıştırılmak isteniyor. 

Körfez merkezli İhvan karşıtı operasyonun hedefinde Türkiye de var ve Gezi ve 17-25 Aralık süreçlerini bu merkez ciddi destekledi. 

Türkiye’deki kurumlar arasında kurulan uyum ve istikrarlı siyasi akıl şu ana kadar bu saldırıları savuşturup tuzakları bertaraf etti. 

Türkiye büyüdükçe tehditler azalmayacak, aksine artacak. 

Tek çare, büyüme ve kapasite genişlemesini her sahada gerçekleştirmek ve virüslerden olabildiğince arınmak.

İslam dünyasının geleceğini Yeni Türkiye’nin tavrı ve atacağı adımlar belirleyecek. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Muhsin Meriç Arşivi