Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

“Çarşaf, kadının kalesidir”

“Çarşaf, kadının kalesidir”

CHP’nin “çarşaf açılımı” üzerine yazılıp çizilirken 6 Aralık günü Sabah’tan Hülya Karabağlı’ya konuşan Kültür Bakanı Ertuğrul Günay “çağdışı” bir “açılım” yapmış ve şöyle demişti: “Çarşaf, bu çağda unutulması gereken bir giyim tarzıdır. Partimde bu söylediklerime dudak bükenler çıkacaktır. Cesaretle söylüyorum; çarşaf çağdışı. Çarşaf mı kalmış bu çağda?” Kurban Bayramı’na birkaç gün kala Günay bir de “Bu çağda kurban kesip dağıtmanın ihtiyaç olmadığı” lafını etti.
Aynı gazeteden Emre Aköz 9 Aralık’ta yayınlanan yazısında Kültür Bakanı’nın yaklaşımını “yanlışlığı defalarca gösterilmiş kaba materyalist anlayış” olarak tavsif etti ve “çağdaş” ve “çağdışı” gibi kelimeleri dil alışkanlığı da olsa aramızda kullandığımızı, ancak başkalarına karşı “o çağdışıdır, bu çağdaştır” derken daha özenli olunması gerektiğini ifade etti. Aköz, “inancı ve geleneği, gereksinimin fonksiyonu” haline getirmek olarak da gördüğü bu anlayışı tenkit ettiği yazısını şöyle bitirdi: “Kendisi de inançtan ibaret bir pozitivist tarih anlayışına dayanarak, ‘bize benzemeyen’ insanları ittire kaktıra değiştirmeye çalışmanın nesi güzel, nesi iyi, nesi doğru?”
Burada Kültür Bakanı Günay’ı uzun uzun tenkit edecek veya sözlerini tahlil edecek değilim. Ama en azından bir ülkede tesettür şekli olarak asırlardır tercih edilen çarşafı tercih eden kadınlarımızı –niyeti öyle olmasa da- rencide edip tahkir ettiği için Bakanın sözlerini hoş görmemiz söz konusu olamaz! En kibar ifadeyle, sadece, “Kültür Bakanı olmak, irfan ehli olmak demek değilmiş” der geçeriz!
Siyasetçinin dili, zaman zaman zihnindekini dışa vurur. Cerbeze ustaları bunu çok fark ettirmezler. Cerbeze ustası demek inandığını fark ettirmeden yalanla doğruyu boca edip halkı aldatmak için kelam edenler demektir ki bunların “demir elli” olanlarını halkımız gayet iyi bilir.
Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Mazhar Bağlı’nın çarşaf açılımı ile ilgili şu önemli tespitini nakletmekte fayda var: “Zihniyet değişmeden siyasetin dilinin değişmesi mümkün değildir.” (Newsweek Türkiye, 7 Aralık 2008)
Günay’ın da zihin dünyasında iz etmiş olan CHP zihniyetinin “çarşaf”a ve sâir dine âit, mukaddesatı ilgilendiren veya mütedeyyin insanlarının hayatlarına ilişkin uygulamalara karşı bakış açıları hiç masum değil!
Maalesef bu “hastalıklı” bakış açısı bulaşıcı bir illet gibi kimi muhafazakâr ve hatta ehl-i din insanları bile etkileyebiliyor ve zaman zaman bu kesimlerde de “çarşaf”a ve tesettüre karşı tahkir ve “çarşaf”ı tercih eden kadınlara karşı rencide edici bir yaklaşım görebiliyoruz. Çok garip ve çok yazık!
Bu hastalıklı zihin dünyasına yakın tarihten bir örnek vereyim: Elimde 22 Mart 1938 tarihli, Sedat Simavi’nin sahibi olduğu Yedi Gün dergisi var. Logonun altında “Salı günleri çıkar her şeyden bahseder haftalık resmî mecmuadır” yazısı var. A.O.G imzasıyla neşredilen, “Hudutlarımızın haricinde kalan bir mesele: Tesettür” başlıklı yazıyı okuyorum. “Çarşaf” ve “çarşaflı kadın”ın şahsında “tesettür”e türlü türlü hakaretlerin edildiği yazı, çarşaflı kadını garip ve korkunç bir mahlûk gibi gösteren resimlerle doldurulmuş!
Çirkin bir resim altı yazısında şöyle denmiş meselâ: “Kadını bir yabânî mahlûk gibi kafes ve çarşaf altında saklamak, onu hayattan kopararak âtıl ve ürkek yaşatmak bir Kurunuvusta [ortaçağ] telakkisinin en barbar şeklidir” Bu uzun cümlede “ortaçağ telakkisi” nitelemesiyle kısaca, “Çarşaf çağdışıdır” deniliyor. Bu ahmakça lafın nereye gittiği ayrı mevzû; ama dikkat çektiğim nokta şu: aradan yetmiş koca sene geçmiş, zihniyet maalesef aynı! Yazıda uzun uzun “tesettürün yaratılışa uygun yani fıtrî olmadığı ve kadını esaret altına aldığı” saçma sapan ifadelerle anlatılmak isteniyor. Hiçbir sosyolojik yahut ilmî veriye dayanmadan, “Peçe ve kafes altındaki aile saadeti daima bekçilere muhtaç olan yapma ve sakat bir emniyettir” diyerek de sözümona aile zaptiyeliğini de elden bırakmayan yazarın zihin dünyasının değerleri para etseydi aile kurumunun Batıda ve bizde gittikçe sağlamlaşması gerekirdi!
Gelelim son söze: Tesettürün yaratılışa uygun olduğunu, kadınların iffet ve izzetini koruduğunu, âile müessesesini muhafaza eden en mühim vasıta olduğunu, Isparta’da, 1934 senesinde telif edilen, 24. Lem’a isimli eserinde izah ve ispat eden Bedîüzzaman Hazretleri, yukarda kısaca tasvir etmeye çalıştığım hastalıklı zihin dünyasına çok kuvvetli bir cevap vermiştir. Çarşafın, tesettürün kadının kalesi ve siperi olduğunu ifade edip, Kur’ân’ın tesettür emrini tefsir etmiştir. Başta “kültür”e “bakan”lar olmak üzere merak edenlere “kültür”ümüzün mühim bir meselesi ile alâkalı bu eseri hararetle tavsiye ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi