IMF şartlara göre esnemeli
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in kahvaltılı sohbet davetine giderken, zihnimi kurcalayan soru şuydu: Ülkede, yaşanan kriz ile algılanan kriz arasındaki belirgin farkın sebebi nedir? Hükümet krizin sebep-sonuç ilişkisini halka anlatabiliyor mu? Şimşek’in sükunetli üslubunu ve rasyonel izahatlarını dinlerken bu soru zihnimde daha da belirginleşti. Karşımdaki Hazine Bakanı, kriz sürecini, IMF görüşmelerinin neden uzadığını, G-20 toplantısının kuvvetli ve zayıf yönlerini akılcı biçimde anlatıyordu. Sayılarla konuşuyor ve ekonominin izafi olma özelliğini doğru biçimde yorumluyordu. Şimşek’in anlattıkları, hükümetin krizdeki pozisyonunu ve “pembe diziye” dönen IMF görüşmelerinin arka planını zihnimde berraklaştırdı. Lakin dışarıda zihinler hâlâ çok karışık... Krizin teğet mi yoksa delip mi geçtiği bir muamma... IMF ile anlaşsak mı iyi, anlaşmasak mı belli değil... Bu belirsizlikleri netleştirebilecek en yetkili kişilerden biri olan Şimşek’in anlattıklarından aldığım notları -yazılmamak kaydıyla anlatılanlar hariç- aşağıda paylaşıyorum. Umarım bu yazının tamamını okuduğunuzda zihninizdeki kriz ve ekonomik görünüme dair fotoğraf biraz olsun berraklaşır.
Stand-by esnek olmak zorunda
Mehmet Şimşek, küresel krizi aşabilmek için yapılan G-20 toplantısında IMF’ye kritik ve hayati bir rol verildiğini, özellikle gelişmekte olan ülkelerin finansman kaynağına ulaşmalarında IMF’nin çok önemli bir işlevi olacağını belirtiyor. ABD,Çin ve AB gibi ülkelerin IMF’ye aktarmayı taahhüt ettikleri 750 milyar doların (250+500) kullandırılmasında IMF politikaları belirleyici olacak. Bakan Şimşek, IMF’nin mali sıkılaştırmayı öne alan klasik reçetelerini esnetmesi gerektiğini ve çıkacağına da inandığını söylerken, aslında Türkiye-IMF müzakerelerine de atıf yapıyor. “Mali disiplin tabii ki önemli ama 2009 olağanüstü bir yıl; eğer IMF, politikalarını esnetmezse stand-by yapmak da zorlaşır” derken, 60 yıllık bir kurumun değişmesinin güçlüklerini de vurguluyor aslında...Mesela, Eylül ayına kadar FDF oranını artırmakta ısrar eden Uluslararası Para Fonunun ancak Ocak’tan sonra “kriz şartlarını dikkate alarak” esneklik gösterdiğine dikkat çekiyor Şimşek...
Bakan Şimşek, yine de IMF ile, özellikle Londra’daki buluşmadan sonra bir hayli mesafe kat ettiklerini ve “Bahar toplantıları”ndan önce müzakerelerin müspet şekilde sonuçlanmasını umud ettiğini belirtiyor. Herkesin merak ettiği “anlaşmanın kredi bacağı”nda ise rakam vermekten kaçınıyor ama stand-by süresince Türkiye’nin “tahmin edilen” dış finansman ihtiyacını karşılayacak bir rakam olabileceğini söylüyor. Bu “sayısal olmasa da olgusal” bilgi de yeterli aslında...Türkiye’nin dış borç servisi hakkında “felaket tellalı” raporlar yazan analistler, başka “felaket konuları” bulacaklar artık...
Yetersiz talep küçülttü
Mehmet Şimşek, makroekonomik sayılara siyasetçiden ziyade ekonomist gibi yaklaşıyor. Nesnellik adına doğrusu da bu ama, sayılar arasında bağ kurarak yapılan “izafi” karşılaştırmalar bazen algı yanlışlarına yol açabiliyor. Mesela, işsizlik oranını “bileşenlerine ayrıştırıp”, işgücüne katılan kadın sayısındaki artışın etkisini vurgulayınca bir anda kadınların çalışmasına karşıymış gibi algılanabiliyor. Veya sanayi üretimindeki düşüşün bir bölümünü stokların eritilmesine bağlayınca “krizi hafife almakla” itham ediliyor. Sayıları yorumlarken siyasetçi Şimşek’ten çok “ekonomist” Şimşek var karşımızda... Esasen, “nesnel” bir ekonomi bakanı çok daha anlaşılır ve açıklayıcı... Ama bu ülkede algılar da anlamlar da çok çabuk kayabiliyor. Bakan, küçülmede iç talebin etkisinin büyük olduğunu tespit ederken, ana sebep olarak “kredi piyasasının ve vadeli ticaretin” çok daralmasını ve geçmiş aylardan gelen fazla stoğun eritilmesini gösteriyor. Tabii “mahvoluyoruz” korosunun “zihinleri bulandıran” vaveylasının psikolojik etkisini de gözardı etmeden...
Türkiye Finansal İstikrar Kurulu’na davet edildi
Krizin finansal piyasalardaki kuralsızlık ve kayıtdışı zehirli varlıklar yüzünden patlak verdiğinin altını çiziyor Bakan Şimşek... “Küresel bir finans sisteminin denetim ve gözetimi de küresel olmalı” diyen Bakan, G-20 zirvesinde, bu amaçla uluslararası bir kurul oluşturulması kararı alındığını ve Türkiye’nin de bu kurula bir mektupla davet edildiğini belirtiyor. Finansal İstikrar Kurulu’nun, birçok ülkede faaliyeti olan finansal kuruluşların gözetimini “ulusal” parametrelerin dışına taşıyıp “uluslararası” bir derinlik kazandıracağını belirtiyor. “Zehirli finansal varlıklar temizlenmeden ve finans piyasaları küresel ölçekte regüle edilmeden bu krizden çıkmak mümkün değil” diyor Mehmet Şimşek...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.