Faruk Çakır

Faruk Çakır

Reformları yavaşlatanlar pişman

Reformları yavaşlatanlar pişman

Her zaman olduğu gibi, ‘zaman’ın yani geçen günlerin en iyi müfessir/ açıklayıcı olduğunu görmek üzereyiz. Hatırlanacağı üzere Türkiye’nin zaman kaybetmeden Avrupa Birliği’ne üye olabilecek siyasî ve ekonomik şartlara ulaşması gerektiği ifade ediliyordu. Ancak Türkiye’yi idare edenler bu tekliflere, bu hatırlatmalara pek önem vermiyor, genellikle “Kopenhag Kriterleri olmazsa ‘Ankara Kriterleri’ der, yolumuza devam ederiz” diyorlardı.
‘Kopenhag Kriterleri’ özetle, “Avrupa Birliği’ne üye olma şartları”nı özetliyor. “Ankara Kriterleri”nin ne olduğunu ise Türkiye’de yaşayan herkes bilir. Türkiye’yi idare edenlerin bu tercihi hepimize ağır faturalar ödetti ve ödetmeye devam ediyor. Artan terör hadiseleri de bir bakıma “Ankara Kriterleri”ni tercihin sonucu olarak görülemez mi?
Arka arkaya gelen üç mesaj, “Kopenhag Kriterleri” yerine “Ankara Kriterleri”ni tercih etmenin yanlış olduğunu ortaya koyuyor. Dikkat çeken nokta, “Ankara Kriterleri”ni tercih etmenin yanlışlığını artık Türkiye’yi idare edenlerin bir kısmının da görmüş olması...
Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen ‘’G20 Finansal Sistemik Risk Konferansı’’nda konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan şöyle demiş: “Ülkelerin kendi içlerinde reform yapabilmeleri için mutlaka bir miktar baskı ortamı gerekiyor. Yoksa o ülkenin kendi iç dinamikleriyle reform yapması çoğu zaman mümkün olmayabiliyor.” (AA, 27 Eylül 2012)
KKTC’de Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin (DAÜ) 2012-2013 Akademik Yılı açılış törenine katılarak akademik yılın ilk dersini veren Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay da şöyle demiş: “Şunu da itiraf ediyorum; bu 10 yılda Türkiye’de demokratik standartları yükseltme gayretlerimizde Avrupa Birliği rüzgârının hep katkısını aldık. Yani iç dinamiklerle AB rüzgârı olmadan attığımız bazı reform adımlarını atamayabilirdik.” (AA, 27 Eylül 2012)
“İç dinamiklerle, AB rüzgârı olmadan attığımız bazı reform adımlarını atamayabilirdik” demenin Türkçesi, “Ankara Kriterleri”yle bu işler olmazdı anlamına gelir ki bu doğru bir tesbittir. Çünkü “Ankara Kriterleri”nin temel anlayışı, milleti dışlamak, millete rağmen iş yapmak ve bürokrasiyi en ön sıraya oturtmak anlamındadır. Bu kriterlerle iyi bir yere gitmek mümkün olsaydı, 1950 öncesi “tek parti” devrinde iyi bir yere gidilirdi. Çünkü o devir, “Ankara Kriterleri”nin tavizsiz bir şekilde uygulandığı bir devirdi. O halde bu tesbit ve beyanların da gereği olarak AB yolunda atılması gereken adımların ertelenmemesi ve ötelenmemesi icap eder.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım sürecine ilişkin gelişmeleri izlemek ve müzakere etmek üzere 2003 yılında kurulan TBMM Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Tekelioğlu da tıkanan AB üyelik süreciyle ilgili olarak şöyle demiş: “Ya AB bize diyecek ki ‘Biz anladık ki sizsiz olmuyor’, ya da biz diyeceğiz ki ‘AB Türkiye’siz yapamaz’. Biz AB’deki standartları Türkiye’nin de yakalaması gerektiğine inanıyoruz. İstiyoruz ki AB içinde olalım, bu şekilde bu standartları daha kolay elde ederiz. Türkiye ile AB arasındaki müzakere sürecinde şimdilik bir tıkanma var. Biz bu tıkanmayı geçici olarak görmek istiyoruz.’’ (AA, 26 Eylül 2012)
“Akıl için yol bir” olduğunu ardı sıra gelen bu beyanlar da ortaya koyuyor. O zaman mesele, bu beyanlara göre iş yapmakta. İkide bir AB yöneticilerine ‘kafa tutmak’la bir yere varabilseydik şimdiye kadar varmış olurduk. Tabiî ki bütün kabahat Türkiye’de değil. Avrupa Birliği yöneticileri de çeşitli bahaneler ileri sürüyorlar. Bunun bir sebebi de “İki Avrupa”nın varlığıdır. Nasıl ki Türkiye’de hem AB’ye üye olmak isteyenler, hem de istemeyenler varsa; AB üyesi ülkeler içinde de Türkiye’nin üye olmasını istemeyen, her fırsatta “farklılık”ları öne sürenler vardır. Bütün bunları bilip, ifsat şebekelerinin tuzağına düşmeden “ortak menfaat” yolunda ilerlemek gerekir. Daha fazla hak, daha fazla hukuk, daha fazla adalet, bütün insanlığın hakkıdır. Bu yolda atılacak adımları engellemek isteyenler her zaman olur. Buna rağmen sabırlı ve kararlı adımların atılması gerekir.
Reformları yavaşlatanların pişman olduklarını hatırlatan bu tesbitler hayra alâmet olur inşallah...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi