İlk Cemaat
İslamı, diğer dinlerden ayıran önemli özelliklerinden biri de, hem ferdi hem içtimai bir din olmasıdır.
Emir ve yasaklarında bireysellik ve toplumsallık iç içedir.
Bu bakımdan, cami ve cemaat önemlidir.
İman bireyle başlar, amel toplumla devam eder.
Bu o kadar önemlidir ki, iki kişi oldu mu cemaat olmak esastır.
İki kişiden biri imam olur, diğeri ona iktida eder.
Böylece, bu iki Müslüman; cemaat şuuru içinde ibadet birlikteliğini oluşturur.
***
Cuma namazını kılmak için, imam hariç iki kişinin mevcudiyetinin yeterli olması, cemaate verilen değeri gösterir.
Cemaat bu kadar önemliyken, pek çok camide imam gelmedi diye namaz kılmadan dağılan Müslümanları görüyoruz.
Dağılmayanlar da, kendi başlarına ayrı ayrı namaz kılmak durumunda kalıyorlar.
Bu toplananlara şimdi biz cemaat diyebilir miyiz?
Onlar bilmezler mi ki, namaz kılanlar aynı zamanda namaz kıldırabilecek durumdadırlar!
Sorulunca ben hoca değilim diye mazeret üretenlere nasıl anlatmalı ki, namaz kılmak da namaz kıldırmak da her Müslümanın dini mükellefiyetleridir.
Müçtehit imamlar fetva bile vermişler: Ümminin ümmiye imameti sahihtir diye.
Ben imam olursam namazım kabul olmaz diyenler, acaba kendi kıldıkları namazın kabulünden ne kadar eminler?!
***
Nakillerden anlıyoruz ki, Rasul-ü Ekrem (s.a.s) efendimiz tek başına farz namaz kılmamışlar.
Cassas, Ahkamul-Kuran tefsirinde diyor ki:
Risaletin ilk günü Cebrail Rasulüllaha imam oldu. Vakit, güneş doğmadan önce ortalığın aydınlandığı zamandı.(c.2,s.268).
Demek ki ilk cemaat, Cebrail ve Peygamberimizin birlikteliğiyle oluştu ve onlar sadece iki kişiydi.
Şüphesiz Cebrailin imam olması, Rasulüllaha nasıl namaz kılınacağını göstermesi içindi.
Sonrasında da Peygamberimiz bunu ümmetine gösterecek ve Ben nasıl namaz kılıyorsam, siz de benden gördüğünüz gibi namaz kılın buyuracaktı.
Nitekim, hemen ardından Peygamberimiz kendisine ilk inanan eşi Hz.Hatice ile cemaat olmaya başladı.
Tahirul-Mevlevi, Müslümanlıkta İbadet Tarihi isimli eserinde bu durumu detaylı olarak anlatır.
***
Üçüncü cemaati merak ettiniz değil mi?
O da, daha çocuk yaşında Hz.Ali idi.
Zaten Ali, o sıralarda Hz.Peygamberin evinde kalıyordu.
Alinin babası Ebu Talipin çok evladı vardı.
Bunlardan Caferi Abbasa, Aliyi de kardeşinin oğlu Hz.Muhammede vermişti hizmet için.
Murahık yaştaki küçük Ali, Pazartesi günü akşam üstü amcazadesi ile yengesinin o güne kadar görmediği bazı hareketler yaptıklarını gördü.
Bu nedir diye sordu.
Rasulüllah: Bu, Allahın dininin erkanından olan namazdır buyurarak Aliyi tevhide davet etti.
Ali, bu teklif karşısında bir an tereddüt yaşadı ve: babama bir danışayım dedi.
Rasulüllah bundan endişelenerek:
Ya Ali, İslama gelmezsen bari şu halimizi ifşa etme! buyurdu.
Çünkü, o sıralar müşrikler çok şiddetli bir taarruz içindeydiler.
Hz.Peygamber (s.a.s), İslamın, Müslümanların ve kendisinin zarar görmesini istemiyordu.
Ayrıca, alenen davete de henüz mezun değildi.
O gece Alinin kalbine hidayet ilhamı geldi ve ertesi gün üçüncü kişi olarak cemaate iştirak etti.
***
Kaynaklar, Alinin Müslüman oluşunu duyan babası Ebu Talipin onu çağırarak durumu sorduğunu, oğlunun da evet baba, duyduğun doğrudur deyince babasının şöyle söylediğini nakleder:
Evladım, Amcazaden seni daima hayra sevk eder. Ona tabi ol, sakın ondan ayrılma!
Hz.Hatice ve Hz.Aliden sonra, sırasıyla evdeki azatlı köle Zeyd bin Harisenin, ardından da Hz.Ebubekirin bu kervana katıldıklarını biliyoruz.
Unutmayalım, cemaate katılan her bir kişi, hem namaz kılmasını öğrendi hem de başkalarına namaz kıldıracak bilgi ve donanıma sahipti.
twitter.com/parlakturk
facebook.com/vaktulemin
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.