Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Kartel, Vakit’i niye hedef aldı?

Kartel, Vakit’i niye hedef aldı?

Dün de yazdım ya... Ankara Çankaya’da “3’ü kız, 4’ü erkek 7 öğrencinin, gaz kaçağından ölümü”yle ilgili habere “yılbaşı felâketi” dışında, acaba nasıl bir başlık atılırdı?.. 7 öğrencinin ölmesi, bir “facia” veya “felâket” değil mi?.. Bu olay, “yılbaşı gecesi” meydana gelmedi mi?.. O evde “içki” içilmedi mi, “dans” edilmedi mi?.. Kısacası, “kızlı-erkekli grup”, gecenin bir vaktine kadar “eğlenmedi” mi?.. Eee, daha ne?.. Böyle bir olaya “yılbaşı felâketi” başlığı atmayıp da, ne diyecektik?.. “Felâket”se, felâket!.. “Yılbaşı”ysa, yılbaşı!..
Peki, “kartel gazeteleri”nin derdi ne?.. Niye “7 öğrenci öldü, Vakit’e gün doğdu” diyecek kadar şerefsizleştiler?.. Niye bu kadar gocundular ki, Vakit’e saldırıp, bizi “kompleks”e sokmaya çalışıyorlar?..
Bir “yara”ları var ki, gocundular!..
“Çiğ” yediler ki, karınları ağrıdı!..
Ya da, “nasır”larına bastık ki, birden bire havalara zıplamaya başladılar!..

ONLAR NELER YAZMIŞTI NELER?
Oysa biz, “onların yaptığını” yapmadık...
Dün, Ali İhsan Karahasanoğlu kardeşimin de yazdığı gibi, “Konya’daki faciada ölen 17 Kur’an kursu öğrencisi” üzerine neler yazdıklarını hatırlatmadık...
Oysa, “o facia” üzerine neler demişlerdi neler?.. “Cehalet” demişlerdi, “İlkellik” demişlerdi, “Cennete gittiklerini sanıyorlar” demişlerdi...
Hatta, hızlarını alamamışlar ve “Faciada kurs yöneticilerinin kusuru yok” diyen bir öğrenci velisini, neredeyse “linç” etmeye kalkışmışlardı!..
Öyle ya... “Kurs yöneticilerinin kusuru yok” ise, geride tek kusurlu kalıyordu, o da tesisi oraya kuran İpragaz!..
Ama onlar İpragaz’a lâf söyleyemezlerdi!.. Ne de olsa, İpragaz’dan “ilân ve reklâm” alıyorlardı!.. Reklam kesilirse, “patron kızar”dı!.. Dolayısıyla, İpragaz’a çatmaları, İpragaz’ı suçlamaları ve onu kusurlu bulmaları mümkün değildi!..
O halde, vur abalıya!..
“Dağ başında kurs” dediler, “Olacağı buydu” dediler, “Çarpık kafa” dediler, suçu yine “dindar” insanlara yıktılar!..
Herhalde hatırlarsınız;
Biz, bir yandan onlara “cevap yetiştirmeye”, bir yandan da “gerçek suçluyu teşhir” etmeye çalışırken, yazarımız Sibel Eraslan’ın da o günlerde ifade ettiği gibi; “17 ölümüze bile üzülemedik!”
Üzülmeye fırsat bulamadık!..
Tıpkı “şeytan” kovalamaktan “salâvat” getirmeye fırsat bulamadığımız gibi!..

CAHİL DE ÖLÜR, ÇAĞDAŞ DA!
Hayır... Hele hele “Gazze’de Müslümanların katledildiği” şu günlerde “yılbaşı kutlamaları” yapılmasını tasvip etmediğimiz halde, biz “kartel gazeteleri”nin yaptığını yine yapmadık!..
Havalandırma deliğini kontrol etmediler diye, hiçbir öğrenciye “ilkel” ve “cahil” gibi bir suçlama yöneltmedik!..
“Kartelin anlayacağı dilden” konuşup, “Hem de Ankara’nın göbeğinde” demedik!.. Hem de, “CHP’nin kalesi Çankaya’da” demedik!..
Çünkü, “ölüm” bu!..
Gelecek oldu mu, ne “cahil” tanır, ne “allâme!”... Ne “dağbaşı” tanır, ne de “şehrin göbeği!”
Vâde doldu mu, nerede olurlarsa olsunlar, “ölüm” gelir, yakalarına yapışır insanların!..
Vâde doldu mu, “Konya’da Kur’an kursunda okuyan 17 öğrenci” de ölür, “Ankara Çankaya’da 7 Bilkent öğrencisi” de!..
Bunun “cehalet”le de ilgisi yok, “ilericilik” ve “çağdaşlık”la da!..
Eğer ilgisi olsaydı, hep “cahil”ler ölür, “çağdaş”lar dünyaya kazık kakardı!..
Ama, olmuyor işte!..
“Çağdaş”lar da ölüyor!..

VAKİT’E SALDIRININ ASIL SEBEBİ
İşin doğrusu, kartel medyasının, “Vakit’e göre 7 gencin ölüm nedeni yılbaşı eğlencesi” veya “7 öğrenci öldü, Vakit’e gün doğdu” başlıklarını neden attıklarını ve durduk yerde Vakit’e niye çamur sıçrattıklarını çok merak ettim... “Sebebi, acaba ne ola?” diye uzun uzun düşündüm...
Ve anladım ki;
Altında bir “kuyruk acısı” var!..
Kuyruk acısının sebebi de;
“Terör devleti İsrail!”
Herhalde söylemeye gerek yok... Geçen hafta Pazar gününden bu yana, Vakit’in 1. sayfasında, “Filistin” ve “Katil İsrail” dışında, hemen hemen hiçbir haber yok.
Hemen her gün; kâh “soykırımın boyutları”nı, kâh “kundakta öldürülen bebekler”in sayısını, kâh “gönderilen yardımlar”ın durumunu ve kâh “dünyadaki ve Türkiye’deki protesto gösterileri”ni haber yapıyoruz!..
İsrail’e öfke, dalga dalga yayılıyor!..
İsyan, çığ gibi büyüyor!..
Kartel medyası ise, hani utanmasa, “İsrail haklı” diyecek, “İsrail, Filistinli Müslümanları katletmekte haklı!”
Gerçi, bunu da dediler ya... “İsrail’e füze atıyor” diye Hamas’ı suçladılar ya!.. “Filistin de bu saldırıyı hakediyor” dediler ya!..
Akılları sıra “İsrail’i övmediler” ama “Hamas’a sövdüler” ya!..
Oysa, “Hamas’a sövmek” demek, doğrudan “İsrail’i övmek” demekti!..
Ha İsrail’i övmüşsün,
Ha Hamas’a sövmüşsün!..
İkisi de, aynı kapıya çıkar!..

VAKİT’İ SUSTUR Kİ, KİTLELER SUSSUN!
Ama, buna rağmen “İsrail’e protesto”lar durmadı... Türkiye’nin her yanındaki “dua”lar, “yürüyüş”ler ve “miting”ler birbirini izledi!..
Peki, “İsrail’in soykırım saldırıları”na kim karşı çıkıyor ve bir anlamda “Küresel intifada”yı kim destekliyor?..
Elbette “Vakit” gazetesi!..
O halde;
Bu gazete susturulmalı!.. Daha da olmadı, üzerine çamur atılıp, gözden düşürülmeli!..
Öyle ya; “psikolojik savaş taktikleri” her zaman ve her yerde geçerlidir!..
Başarabiliyorsan, “İsrail’e saldırı”yı püskürteceksin!..
Başaramıyorsan, eleştirileri “yok” sayacaksın!..
O da olmuyorsa; ya “bel altı”ndan vuracak ya da işi “sulandıracak”sın!..
Malûm;
Kartel gazeteleri, ne yaptılarsa “Vakit’in Filistin hassasiyeti”ni kıramadılar!..
O halde, bir “kulp” takmalıydılar!..
Doğrudan; “Siz niye İsrail’e lâf söylüyorsunuz” diyemeyeceklerine göre; bizi İsrail’e lâf söylediğimize bin pişman etmeliydiler!..
Sonunda, “bahane”yi buldular işte;
¥ “Ankara’da yılbaşı kutlayan kızlı erkekli 7 öğrenci, sızan gazı fark edemeyince, zehirlenerek hayatını kaybetti.
¥ İstanbul Taksim’de ve İzmir’de ise bayanlar, alkol alıp kontrolünü kaybeden bazı kişilerce yine taciz edildi.
¥ Kartel medyası yine rezalet örneği sergileyerek, Gazze’de yaşanan drama rağmen yayın akışını değiştirmedi, ekranlarda eğlence tamgaz sürdü.”
Dedik diye, ölen öğrencilerin aileleri başta olmak üzere, bu olaya “üzülen” insanları, Vakit’e karşı “tahrik” etmeye çalıştılar!..

ASIL AMAÇ, İSRAİL’İ KORUMAK!
Ama, “ölen öğrencilerin aileleri” başta olmak üzere, bu “facia”ya üzülen hemen herkes bilmeli ki;
Kartel gazetelerinin Vakit’e olan tepkisi “insanlık adına” değildir!.. Bize öfkeleri, “üzüntü”den dolayı da değildir!..
Bilin ve anlayın ki;
Onların tek derdi, “Vakit’in İsrail’e gösterdiği tepkinin önüne geçmek”tir!..
Bize “gözdağı” verip, demek istiyorlar ki;
“İsrail’i eleştirmeyi kesin!.. Siz İsrail’i eleştirmeyi sürdürürseniz, biz de sizin açığınızı yakalar, kamuoyuna deklâre ederiz!”
Kalıbımı basarım ki;
“Yılbaşı felâketi” başlıklı haberimizi çarpıtmalarının altında yatan asıl sebep budur!..
Evet,
“İsrail’i koruma ve kollama çabası!”
Ama, eğip-bükmeden söyleyelim;
Yine sert kayaya çarptılar...
O başlıktan dolayı “geri adım” atacak değiliz!.. Çünkü biz, “doğru” yaptık... Çünkü biz, günler öncesinden “Gazze’deki soykırıma rağmen yılbaşı kutlayana yuh olsun” dedik!..
Herkese ve her kesime dedik!..
“Eğlenenler”e yine deriz!..
Hiç de “kompleks”e kapılmayız!..
“İsrail aşığı kartel”e duyurulur!..
Tabiî, ağababaları İsrail’e de!..
Gazze’yi vurdular, Obama’yı burdular!
“Burmak” nedir, bilir misiniz?.. Hani, “boğalık fonksiyonu”nu, yani “damızlık” özelliğini icra edemez hale gelen “tosun”ların testislerini iğdiş ederler ve onu “öküz” olarak kullanmaya başlarlar ya, “burulan bir boğa” da, sadece “yük” çekmede veya “çift sürme”de kullanılır ya; bana öyle geliyor ki; İsrail’in “Gazze’yi vurması” demek, aynı zamanda “Obama’yı burması” demektir!..
Bilmem farkında mısınız;
“ABD’nin Irak’tan asker çekmesi”nden tutun da, “ekonomik krize çözüm” reçetelerine kadar hemen her konuda konuşan Barack Obama, “İsrail’in Gazze’de giriştiği soykırım” üzerine tek lâf etmedi... Bırakın lâf etmeyi, gıkı bile çıkmadı!.. Dahası, “katliam”a rağmen “golf” oynamaya devam etti!..
Bu da gösteriyor ki; İsrail, Gazze’ye “katliam” saldırısı düzenlemekle, aynı zamanda “Obama’ya gözdağı” verdi... “Soykırım”a rağmen Obama hâlâ suskun, hâlâ tık yok!..
Malûm, Obama “değişim” vaadiyle işbaşına gelmişti... Ama görünen o ki; “Garp cephesinde değişen bir şey yok!”
Sözün özü; İsrail Gazze’yi vurdu, Obama’yı burdu!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi