Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Gazze!

Gazze!

Gazze’de çocuklar, tüm dünyada insanlık onuru için Siyonistlerin faşist saldırılarına karşı direniyor..
“Kahrolsun İsrail” demeye dilim varmıyor.. Biliyorsunuz İsrail, Hz. Yakub’un diğer adı.. Altı köşeli yıldız ise Davud aleyhisselamın ve Süleyman aleyhisselamın mührünü temsil ediyor.. Onlar bunlara da ihanet ettiler.. Lut aleyhisselamın şeriatına ihanet edip sapkınlığa düşenlerin “Luti” diye Onun adı ile anılması gibi bir talihsizlik bu! Onlar İsrail de değiller, Musevi de.. Ve Davud’un yıldızı, Siyonistlere hiç mi hiç yakışmıyor.. Siyonistlere kızıp, bayrağı yakıp, “Kahrolsun İsrail” derken üzülüyorum! Onlar işleri ile Yakub’a, Süleyman’a, Musa’ya, Harun’a ve Davud’a (aleyhisselatu vesselam) ihanet ediyorlar. Onların laneti bu azgın kavmin üzerine olsun.. Ey İsrail halkı, siz Yakub’un soyuna ihanet edip, Yusuf’u kuyuya atanlardan oldunuz. Siz Firavun’un mirasçılarınız ve siz, Musa Tur’a çıktığında onlara altından bir buzağı yapan Putperest Samiri’nin mirasçılarısınız. Sizin adınız İsrail değil Samiriye olabilir belki ancak! Ey Musa! Ey nebi, kavminin azgınlığını Sana şikâyet ediyorum.. Ey Hızır! Nefsimizin azgınlıkları ve korkularıyla başetmemiz için bizim ruhumuzu yıka temiz ellerinle ve zulüm saraylarının sütunlarını birlikte yıkalım yeniden.
Oysa bugün kendine “İsrail” denilen devlet, Yakub aleyhisselamın ve Davud aleyhisselamın şeriatına ihanet ettiler.. Gazze’de bana kalırsa sadece Filistinli çocuklara değil, Hz. Musa’ya da, Yakub aleyhisselama da, Süleyman aleyhisselama da, Harun peygambere, İshak peygambere de ateş açıldı..
Lanet olsun zalimlere..
Siyonistler, “öldürmeyeceksin!” emrinin geldiği yerde öldürdüler, öldürüyorlar.. Ve çocuklar cansız bedenleri ile toprağa düşerken, Hz. İbrahim’in, kurbanlık oğlu İsmail’in, Hz. Muhammed’in makamına yükselerek ölümsüzleşiyorlar..
Siyonistler bugün Gazze’de Firavunun ve Hitler’in mirasçısı oldular.. Artık insaf sahibi Yahudiler bile bu cinayetlere isyan ediyorlar.
Ve fakat hâlâ dünyanın büyük bir kısmı bu cinayetler karşısında kör, sağır ve dilsiz..
Hani haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardı.. Hani Nisa 75’de Allah (cc) ne buyuruyordu: “Size ne oluyor da, Allah yolunda ‘Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir veli ve yardımcı gönder’ diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda cihad etmiyorsunuz?”
Eğer ilkesel davranmayacak olursak İsrail’le başetmemiz mümkün değil..
İsrail’e “Hayır” demek, ABD ve AB’ye “Hayır” diyebilmeyi gerektirir..
Bugünki siyasi dengelere bakarsanız, AB’ye “Hayır” demek, çetelere teslim olmakla sonuçlanır.
Ve sonunda çeteler de, darbeciler de göbeklerinden, kaplerinden, beyinlerinden aynı Siyonist merkezlere bağlıdır..
Yediğimiz domateslerin, salatalıkların tohumları İsrail’den geliyor biliyor musunuz?
Sadece tank, silah değil.. ABD’ye tekstil satacaksanız, İsrail’den bir ortak bulup, İsrail üzerinden satmanız gerek. İsrail’i aradan çıkarırsanız kotaya takılır ve daha fazla vergi ödemek zorunda kalırsınız.. ABD böyle bir tezgah kurmuş.. Onun için ABD ile iş yapan “Hacı amcalar” İsrail üzerinden dolanıp ABD’nin kapısını çalmak zorunda kalıyorlar. Buna bizim Şeriatçı Holdingler de dahil..
Hani bir şey isterken ne durumda olduğumuzu bilelim. Tamam teslim olmayalım ama önümüzdeki engelleri, gerçekleri de görelim..
Türkiye Amerika’dan mal ya da silah alacaksa, İsrail üzerinden alırsa, aynı şekilde Kongre iznine, kotalara, vergilere takılmıyor.. Onun için İsrail’e “Hayır” demek cesaret istiyor..
“Hayır” dediniz, yarın siz de Gazzelilerin durumuna düşebilirsiniz. Terör patladı, dolar fırladı, ihracaat durdu, işten çıkarmalar başladı. Bir bakmışsınız Çeçenistan’dan iki mücahid gelmiş.. Rusya istiyor. İade etsen içeriden muhalefet bastıracak, etmesen ilişkiler gerilecek. Kış ortasında donmak da var..
Daha pahalıya, daha az tüketerek direnebilir misiniz?
Ya da sokağa çıkacak, hiç de bizim gibi düşünmeyen, “Araplardan bize ne, zaten Kurtuluş savaşında onlar bizi arkamızdan vurmadılar mı, ne Şam’ın şekeri, ne Arab’ın yüzü” demeye hazır kalabalıklar bir anda kışkırtılarak biz kardeşlerimize yardım edelim derken içeride bizi birbirimize mi düşürürler..
Türk-Kürt, Alevi-Sünni, laik İslâmcı, sağ-sol, herkes birbirine girerse ne yapacaksınız?
Her şeyin bir bedeli var.. Biz bu bedeli ödemeye ne kadar hazırız..
“Hükümet yapsın”. Tamam da ne yapsın? Elbette yapacak çok şey var. Diplomasi, diplomatik ilişkilerin en aza indirilmesi, dostluk grubunun dağıtılması, askeri anlaşmaların askıya alınması.. Dünya kamuoyunu harekete geçirme.. Bunları yaparsa ikltidar gerçekten bundan sonra olacaklar konusunda destek olunacak mı? Yoksa Nasreddin Hoca’nın Timur’un sarayına gitmesi gibi mi olur işin sonu..
Hani protestolar tamam. İnsani yardım da.. Ama biz bizatihi kendimiz ne yapmamız gerektiği konusunda üzerimize düşeni yapabiliyor muyuz?
Biz bir şey yapmadık diye Allah’ın takdiri değişecek değil. Haşa Allah’ın gücü yetmiyor da biz gücüne güç ekleyecek değiliz. Kim ne yapıyorsa kendisi için yapıyor.. Eğer Allah (cc) Gazze halkını kurtaracaksa o esbabını da halketmeye muktedirdir..
Mesela saflarımızı sıklaştırabiliyor muyuz? Gazzeli Müslümanlara gösterdiğimiz sıcak kardeşliği kendi arkadaşınıza, komşunuza gösterebiliyor musunuz? Hep zindanlarda vurulurken kucaklaşıyoruz. O gün gelmeden de saflarımızı sıklaştırabilsek..
Bu kadar bilgi, bu kadar sevgi, bu kadar emekle, çabayla ancak bu kadar oluyor.
Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek..
Bu tepkiler belki ümmetin kendisini yeniden sorgulamasına sebeb olur. Gazzeli kardeşlerimizin kanları ile haykırdıkları gerçek uyanışımıza vesile olur..
Bu iş siyasetsiz çözülemeyeceği gibi, tek başına siyasetle de çözülmez.. Protesto etmeden olmaz, ama tek başına protesto ile de olmaz.
Bu sorun bugün ortaya çıkmadı.. Biz bu yolda bir imparatorluk kaybettik.. Bu çatışmanın sonu 3. Dünya savaşına da çıkabilir.. İran devreye girerse bunun sonu 3. Dünya savaşı olur.. Savaşı başlatmak hiç de zor değil. Bu işten İsrail zaferle de çıkmaz, ancak o savaş ne zaman, nerede, nasıl durur ve kaç cana malolur onu Allah bilir.. Savaşı başlatmak değil, zor olan bitirmek..
Bugünden yarına da bu saldırılar bitmeyecek. Bitse de yeniden başlayacak.. İslâm dünyasında, Arap dünyasından, Filistinlilerden kaynaklanan sorunlar var. Zaten İsrail’in en büyük avantajı da bu..
Uzun soluklu bir mücadeleye hazır olmamız gerekiyor.. İbadetin çok olanından daha çok sürekli olanı makbuldür.. Silah ve ilaçtan önce bilgiye ve ciddi bir uluslararası bilgi ağına, lobi ve halkla ilişkiler faaliyetine, Media ve STK organizasyonuna ihtiyaç var.. Ama biz daha Türkiye’de kendi aramızda bir araya gelemiyoruz ki, parti, ideoloji, etnik sorunlar, fıkhi tartışmalar yüzünden hemen kavga ediyoruz.. Müslümanlar, gayrimüslimlere göstermeleri gereken anlayışı bugün ne yazık ki, kendi kardeşine göstermiyor. Hani, “bir kavme olan düşmanlığımız bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmeyecekti!” İki ayet, 3 hadisle, bizi kardeş yapan kitabı, kendi anlayışını merkeze koyup, kardeşini tekfir etmek için kullanıyor..
İsrail’e hakettiği cezayı verebilmemiz için önce kendi içimizdeki şu hastalıklardan kurtulmamız gerek. Bu hastalık İsrail’in umududur..
Allahım! Bize hakkı hak, batılı batıl göster. Hakta toplanmayı nasib et. Bizim ellerimizle cezalandır zalimleri ve bizim ellerimizle mazlumlara yardım et.. Bize bilmediğimizi öğret. Biz zalimlerden olduk. Bizi affet. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil. Şüphesiz ki, Sen mutlak güç ve iktidar sahibisin ve Senin her şeye gücün yeter. (Amin)
Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi