Gazze'den Irak'a yüreğimizin sıcaklığı

Gazze'den Irak'a yüreğimizin sıcaklığı

Eski zamanların sömürgeci mantığı "böl ve yönet" prensibine dayanıyordu. Kocaman bir kaya kütlesi düşünün. Sömürgeci, bulduğu bir çatlağın içine su gibi sızıyor.

Sonra yavaş yavaş bu kütleyi soğutmaya başlıyor. Yani, soğuk rüzgârlar estiriyor. İlişkileri bozuyor. Düşmanlıklar icat ediyor. Böylece o masum görünen çatlaktaki su donuyor. Tabiat kuralı: Su donunca genişler. Genişleyince, o iri kütleyi parçalara ayırır.

Küçük bir ada ülkesinin dünya çapında imparatorluk kurmasının arkasında bu basit taktik duruyor. Örnekler sayısız. Hindistan ile Pakistan arasındaki Keşmir sorunu, İngiltere'nin iki ülke arasına yerleştirdiği bir mayın idi. Ortadoğu'nun cetvelle çizilmiş ve sorun yaratmak dışında anlamı olmayan sınırları yine "böl ve yönet" taktiğinin eseriydi. Bugün, Asya ve Afrika kıtasında var olan birçok anlaşmazlığın sebebi, beşerî coğrafyaya aykırı bir şekilde oluşturulan yapay sınırlardır. Bu sınırlar, sömürgeciler tarafından, sömürgeciliğin tasfiyesinden sonra da müdahale fırsatları yaratması için çizilmiştir.

Yapay sınırlar çizemiyorsanız, siyasî ihtilaflardan bölünmeler yaratmak başka bir yöntem. Bugün Gazze'de yüreklerimizi paralayan manzaranın arkasında, biraz da El Fetih ve Hamas arasındaki düşmanlığın payını aramalı ve bu sonuçtan dersler çıkarmalıyız. Anlaşmazlık Filistin halkının eseri değil; biraz da ABD ve İsrail'in marifeti. Yıllar boyu El Fetih, İsrail tarafından bir terör örgütü olarak görüldü. İsrail, El Fetih'i terör örgütü ilan ederek Filistin halkını cezalandırdı. Şimdi ise aynı muameleyi Hamas'a karşı yapıyor. Hem El Fetih ve Hamas'ı karşı karşıya getirmiş, hem de estirdiği gerçek teröre gerekçe icat etmiş oluyor.

İsrail'in misket bombaları Gazze'ye konfeti gibi dağılırken Arap dünyası Mısır'ı, İsrail'in işbirlikçisi ilan ediyor. Aynı Mısır, Hamas ile El Fetih arasında arabuluculuk yapıyor. Bir tuhaflık yok mu? Daha ötesi, Türkiye'nin Başbakanı, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'tan daha tepkili ve aktif bir politika izliyor. Bu benim değil, dünyanın verdiği hüküm. Başbakanımız, Mısır'ın yürüttüğü arabuluculuğa müdahale etmeyeceklerini söylüyor; ama haklı olarak yerinde duramıyor. Ahmet Davutoğlu, Başbakan adına Suriye'deki Hamas lideri Meşal'le görüşerek fiilen bir arabuluculuk yürütüyor.

İsrail'in yerleştiği ve kendi çıkarına kullandığı bu çatlakların doğasına eğilmemiz ve arayı sağlam malzemelerle doldurmamız lâzım. Çünkü bu yöntem sadece Filistin'de değil, Ortadoğu'nun her köşesinde uygulanıyor.

Meselâ şu soru bugün çok önemli: Irak'ta, Kürtler, Sünnî ve Şii Araplar arasındaki ihtilaflar, ABD'nin bu üç toplumu sürükleyeceği felaketten daha mı büyük? Geçmişte birlikte yaşamış ve gelecekte de gidecek başka yeri bulunmayan ve aynı topraklarda yaşamaya mahkûm olan halklar, yabancı bir gücün arkasına saklanarak düşmanlığı büyütmekten ne fayda sağlayacaklar? Bu soru, Gazze örneğinden hareketle Irak için çok önemli.

Bu çatlakların bir arka planı var. Çok uzun süreler merkezî ve adil bir otoriteden mahrum yaşayan toplumlar, kendi başının çaresine bakmak için içe kapanıyorlar. İçe kapanma ancak yüz yüze sürdürülebilen ilişkiler ölçeğinde atomlaşmış bir toplum ortaya çıkartıyor. Sonra, birlikte hareket etmek, ortak paydalar aramak ve uzlaşmak gerektiğinde güvensizlik kalın duvarlar örüyor. Kapalı toplumlar, aynı zamanda bölünmüş toplumlar.

Siyasal elitler de bu bölünmeler üzerine politika inşa ediyorlar. Yabancı güçlerin girip yerleştiği ve iş gördüğü çatlaklar da bu siyasal elitlerin yaslandığı ve daha da genişlettiği ayrılıklar oluyor.

Diplomasinin, siyasetin çözmeyeceği ancak sonuçlarına katlanacağı bir travma hali bu durum. Filistin toplumunda Hamas ve El Fetih arasında, Irak'ta tek tek Kürtler, Şii ve Sünni Araplar arasında, sonsuza dek bölünmeye açık bir siyasî kültür var. Bir medeniyet projesi çerçevesinde bu hastalıklı siyasî kültürün onarılmasına ihtiyacımız var.

Çatlaklara yerleşen suyun donup, kaya kütlesini parçalamasına engel olmanın tek yolu var. Bu kütleyi sıcak tutmak. Bunun için ise elimizde yüreğimizin sıcaklığından başka bir güç kaynağı yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi