Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

Ordu ve dindarlar

Ordu ve dindarlar

Dün (17 Ocak) basında, Genelkurmay eski Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun bir açıklaması yer aldı. Bu açıklamada, Türkiye'nin içine girdiği (daha doğrusu bazılarının sokmaya çalıştığı) kaos ortamından, iyi niyetli her kesimin iş ve elbirliği ile çıkmasına yarayacak önemli ifadeler var.

“Türkiye'nin tek silahlı kuvvetleri var, onu da yok ederlerse Türkiye, Türkiye olmaktan çıkmış olur. Darbeler dönemi bitmiştir. Buna gerek de yok. Her hafta Başbakanlara gidiliyor; sıkıntılı durum varsa Başbakan, Cumhurbaşkanı ile görüşülüyor. MGK'da gündem, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı tarafından belirleniyor.”

Ülkemizi sıkıntılara sokarak menfaat devşirmek için ikide birde orduyu, açık veya kapalı bir şekilde göreve çağıranlar avuçlarını yalasınlar; artık darbeler dönemi kapanmıştır.

“TSK'nın en fazla önem verdiği konu silahtır. Sık sık sayım yapılır; silah kaybı, eksikliği olduğu zaman o birlik, subayı, astsubayı ile beraber bütünüyle ne izne gider, ne dışarı çıkarılır. Bu durum o birlik için leke kabul edilir. TSK büyük bir kuvvet; yüz binlerce subayı, astsubayı var. Bunlar içinde her kesimden insan var; aralarında düzgün karakter sahibi olan da zaafı olan da bulunur. Böylesi zaafı olanlar da çıkabilir. Ama bu TSK'ya mal edilemez.”

Bütünüyle katılıyorum, her koyun kendi bacağından asılır. Bazı çürük elmalar, cevizler var diye sağlamlarını da atmak, karalamak, çürük saymak haksızlıktır. Ama bu ölçü, bu kural bütün kesimler için geçerlidir. Siyasetten yargıya, dinsizlerden dinlilere (dindar bilinenlere) kadar her kesimin içinde sağlam ve çürük olanlar, doğru ve yanlış yapanlar vardır. Hiçbir grubu ve kesimi, yanlış yapanları esas alarak bütünüyle karalamak akıl, ahlak ve insaf kârı değildir.

“Tuncer Kılınç Paşa… zaman zaman konuşur, ters düşebilir. Emeklilik sonrası çeşitli konferanslar verdi, rahatsız etmiş olabilir; ama ifade özgürlüğü varsa herkes rahatça konuşmalı. Ben böylesi görevleri üstlenmiş insanların ihanet etmesini asla düşünmem, zaten yargı da her şeyi ortaya koyacaktır."

İşte akl-ı selimin ortak ifadesi denebilecek bir paragraf. İki nokta şu ortamda çok önemli:

1. İfade özgürlüğü varsa herkes konuşmalıdır (tabii dindar ve muhalif olanlar da).

2. Eğer bir dava yargıya intikal etmiş ise yapılacak tek şey, yargıyı rahat bırakmak ve sonucu beklemektir. Sonuç ortaya çıktıktan sonra verilen kararı tenkit hakkı bakidir.

“…Zaten uzun zamandır TSK'ya karşı yıpratma kampanyası var. Özellikle Irak'a ABD müdahalesinden sonra başlatılmıştır. İşte çuval geçirme falan. Adım adım TSK hedef alınıyor. Bir kısım gazeteler, bir sürü dinci cemaatler, tarikatlar var. Hepsi TSK'yı kendilerine karşı düşman ve hedef seçmiş. TSK olmasa her şeyi yapabileceklerini düşünüyorlar.”

Ben İslami kesime ait bilinen bir gazetede yıllardır yazıyorum, birçok İslami cemaati yakından tanıyorum. Benim bildiklerim ne orduya düşmandır, ne de orduyu yıpratmayı iş edinmişlerdir. Bu konuda da genelleme yapmamak gerekir. Öte yandan ordu, -inşaallah bundan sonra olmaz- koruma ve kollama vazifesini yanlış yorumlayarak, yanlış uygulayarak zaman zaman siyasete müdahale etmiş, demokrasiyi ve anayasayı askıya almış, halkın hür iradesiyle iktidara gelmiş hükumetlerin korkulu rüyası haline gelmiştir. İşte bu tavırlar ve davranışlar da orduyu yıpratmış, aleyhinde yazılıp çizilmeye sebep olmuştur.

Şu halde istenmeyen sonuçların doğmaması için her kesime vazife düşmektedir. Ve herkes işini, hukukun dışına çıkmadan yapmalıdır.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Karaman Arşivi